Soma’dan Amasra’ya: Kader Değil Cinayet! – Denizhan Eren
AKP döneminde uygulanan güvencesiz ve esnek çalışma biçimleri, taşeronlaştırma, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri üzerindeki kontrollerin gevşetilmesi her yıl binlerce emekçinin iş cinayetlerine kurban gitmesine neden olmayı sürdürüyor. Son örneğini Bartın’ın Amasra ilçesinde faaliyet yürüten TTK’ya bağlı kömür madeninde 40 madencinin göz göre göre ölüme gönderilmeleriyle yaşadık.
Madencilik AKP’li yıllarda emekçilerin güvenliğinin en fazla geri plana itildiği iş kollarından biri oldu. En ağır işlerden birini yapan maden işçileri sendikasız, kuralsız, ucuz çalışmaya mahkûm edilmekte. 2020 yılında yayınlanan bir rapora göre Türkiye’de madencilik sektöründe çalışan işçilerin sadece yaklaşık %22’si sendikalı, sendikalı olanların yaklaşık %95’i ise sarı sendikalar içerisinde örgütlü (1). Örgütsüzlük Soma’dan Bartın’a uzanan süreçte yaşanan ve ağır ihmallere dayanan iş cinayetlerinin üzerinin kapatılmasını ve emekçilerin aynı cehenneme tekrar itilmelerini kolaylaştırmaktadır.
Sendikasızlık yüzünden patronların dayattığı güvencesiz çalışma koşullarına karşı maden işçileri savunmasız kalıyor. Bırakalım özel sektördeki kuralsızlığı; kamuya ait bir kurum olan TTK’nın çalıştırdığı bir maden de bile işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri görmezden geliniyor, yaşanan problemler göz ardı ediliyor.
Örneğin, Sayıştay’ın 2017 ve 2019 yıllarında Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı Amasra İşletmesi’ndeki maden ocağı denetleme raporlarında, havalandırmaların tersine çalışacak durumda olmadığı ve üretim derinliğinin eksi 300’e ulaşması nedeniyle ani grizu patlaması riskinin arttığı belirtilirken, denetleme raporlarına rağmen önlem alınmayan maden ocağına Sayıştay’ın 10 gün önce ziyarette bulunduğu ortaya çıktı. Dahası Enerji Bakanı’ndan Cumhurbaşkanına devletin bütün kademeleri maden ocağını övüp, yaşananların kaderin bir planı olduğunu dile getirebiliyor. Bütün bunların sonucunda AKP’li yıllarda, Amasra’da yaşanan iş cinayetini de eklersek, en az 1931 maden işçisinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi şaşırtıcı olmamalı.
Soma, Karadon, Küre, Mustafakemalpaşa, Ermenek, Gediz, Dursunbey, Şirvan, Çöllolar, Aşkale ve Kozlu… Bugün Amasra’da benzeri acılar tekrarlanıyorsa geçmiş madenci katliamların dönüp bakmak gerekiyor. Bu iş cinayetlerinin hemen hiçbirinde gerekli hesap sorulabilmiş değil. AKP adaleti genellikle suçu ya alt düzeydeki görevlilerin üzerine yıkarak ya da asli sorumluları göstermelik cezalarla gözlerden kaçırarak işliyor. Hal böyle olunca sorumluların cezasız kaldığı hemen her facia bir sonrakine davetiye çıkarıyor.
Türkiye bilineceği üzere iş kazaları istatistiklerinde Avrupa’da birinci dünyada ise üçüncü sırada yer alıyor (3). Emekçiler için ucuz emek cehennemi olmanın yanı sıra; iş cinayetlerinde pisi pisine ölüme gitmek bu ülkenin değişmez gerçeği. Bu kader değil, içine sokulduğumuz bu sömürü cehenneminin doğrudan bir sonucudur ve yaratanlar da bellidir. Onlardan hesap sormadığımız her iş cinayeti yenilerine kapı aralamayı sürdürecektir.
Referanslar
(1)-https://www.pressreader.com/turkey/madencilik-turkiye-dergisi/20200415/282870847953007
(2)-https://www.isigmeclisi.org/20709-soma-da-301-karadon-da-30-kure-de-19-mustafakemalpasa-da-19-ermene
(3)-https://www.isigmeclisi.org/20716-is-kazasi-degil-cinayet-madenlerde-yitirdiklerimizin-anisina-cemil