Mikrofon Emekçilerde 19: Tiyatro Emekçisine Engel Değil, Acil Çözüm!

Mikrofon Emekçilerde 19: Tiyatro Emekçisine Engel Değil, Acil Çözüm!

Tüm dünyada süren ve Türkiye’de de etkilerini ağır bir şekilde yaşadığımız pandemi birçok sektörde olduğu gibi kültür sanat emekçilerini de vurdu. Zaten pandemi öncesinde de zor koşullarda yaşamını idame ettiren tiyatro emekçileri bu dönemde daha zor şartlarla baş başa bırakıldı. Tiyatrolar bir bir kapanırken, etkinlikler iptal ediliyor; ancak yaşamını tiyatro üzerinden kazanan emekçiler için tek bir çözüm sunulmuyor. Tüm bu sorunları en derinden hisseden tiyatro emekçilerinden biri olan Erdal Ayna ile birlikte tüm bu sorunlar üzerine biraz sohbet ettik.

Öncelikle merhaba. Son günlerde tiyatro dünyasından pandemi nedeniyle getirilen yasaklardan ötürü tepkiler yükseliyor. Bu yasaklar ve kriz ortamında tiyatro emekçileri olarak sizler ne durumdasınız? Yani bu süreç sizleri nasıl etkiledi?

Pandemi tüm dünyada olduğu gibi hepimizin hayatını felç etti. Ancak bence krizleri yönetebilmektir temel mesele. Maalesef ben ülkemizde bilhassa sanat sektöründe yetkili kişilerin sınıfta kaldığını düşünüyorum. Bu anlamda bırakın krizi yönetmeyi, krizi resmen kendi halinde bıraktılar. Birçok tiyatrocunun pandemi öncesi belirli programları vardı. Pandemiyle birlikte bütün etkinlikler iptal edilmek durumunda kaldı. Zaten kıt kanaat geçinebilen tiyatrocular ve tiyatro grupları yapayalnız kaldı. Özel tiyatrolar kiralarını faturalarını ödeyemeyecek noktaya geldi. Insanlar eşyalarını satmaya başladılar. Çoğu kapandı. Sanatını icra edememenin psikolojik süreci bir tarafa ekonomik olarak çok yıprandık. Nihayetinde artık nefes alamayacak duruma geldikten sonra “Tiyatromuz Yaşasın” kampanyaları başlatıldı.

Tiyatrocular için “Tiyatrolar Yaşasın!” demek ne demek biliyor musunuz? Nejat Uygur’ların, Münir Özkul’ların, Muhsin Ertuğrul’ların mirasının ölmesi demek. Ülkemizdeki onlarca tiyatrocunun yok olma tehlikesi demek.. Bunun için tiyatromuz yaşasın demek istemiyoruz. Tiyatrolarımız gelişsin diye haykırmak istiyoruz.

Peki İktidarın tiyatro ve müzik etkinliklerini yasaklamasını ve bu yasağı daha sonra kendi programları nedeniyle kaldırmasını nasıl karşılıyorsunuz? Yaşamını tiyatro, müzik vb işler yaparak geçinen insanlar için başka alternatifler sunuldu mu?

Yani nedense böyle kriz zamanlarında ilk akla gelen sanatsal faaliyetler oluyor. Sanki pandemiye tiyatrocular, müzisyenler sebep oluyor. “Biz bu etkinlikleri yasaklarsak pandemiyi kontrol altına alırız.” diye düşünüyorlar herhalde! Yani eyvallah yasaklansın. Eğer pandemiyi kontrol altına alacaksan yasaklansın da; plajlar, eğlence merkezleri açık, turizm sektörü harıl harıl kontrolsüz şekilde işlerken kimsenin sosyal mesafeyi takmadığı bir atmosferde ilk olarak akla tiyatronun gelmesi manidar. Dışarda insanlar dip dibe plajlarda tatil yapıp eğleniyorsa tiyatrocular en azından açık alanlarda neden gösteri yapamıyorlar?

Hadi buna da eyvallah. Madem yasak; yasaklamadan önce yetkili kişilerin bu süreçte bu insanlar nasıl yaşayacak diye düşünüp, çözümler üretmesi gerekmiyor mu? Salon kiraları, vergiler, sigortalar vs…

Mesela yapılan kampanyalar sonucu yasak geri çekildi. Bu da oyuncuların dayanışması sonucu oldu ve şunu gösterdi ki ancak dayanışmayla, tepkiyle bu sorunları aşabiliyoruz. Bu süreçte benzeri krizleri kültür sanat emekçileriyle birlikte hareket ederek daha iyi ve sağlıklı şekilde yönetebiliriz.

Diyeceğim o ki gerekli önlemler alınsın! Ancak bizim de bu durumda yaşamımızı idame ettirmemiz için gerekli koşullar oluşturulmalı ki tiyatromuz ve tiyatro emekçilerimiz yaşasın! Çünkü tiyatro yaşatır!

Peki tüm bu sorunlar varken; bu krizin bir an önce çözülmesi üzerine herhangi bir talebi var mı tiyatro emekçilerinin?

Benim Almanya başta olmak üzere planlanmış programlanmış bir çok yurt dışı yurt içi turnelerim iptal edildi. Ben hayatımı sadece bununla idame ettiriyorum. Peki 7-8 aydır hiçbir şey yapamayan insanların yaşamını idame ettirmek için yaşadığı sorunları tahmin edebiliyor musunuz? Ben bir tiyatro salonu sahibi değilim. Bireysel olarak geçinemiyorken, tiyatro salonum olsaydı ne yapardım bilmiyorum. Daha ev kirasını, faturalarımı bile ödeyemiyorken; bunu nasıl yönetebilirdim bilmiyorum. Ama siz biliyorsunuz her gün yeni bir tiyatro sahnesi kapanıyor. Yapılması gereken şey şu: Devletin bu yegane kültürel mirasa sahip çıkıp tiyatro sahneleri için, tiyatrocular için acil eylem planı hazırlaması gerekiyor. Aksi takdirde yüzlerce tiyatronun, binlerce tiyatro emekçisinin çöküşüne şahitlik edeceğiz. Acil bir çözüm üretilmesi gerekiyor! Ve bilhassa ekonomik bir fon ile acil bir çözüm gerekiyor! Bunun kaynağı da belli.

Tiyatro emekçilerinin tüm bu sorunlar içerisinde taleplerini dile getirdiği bir platform mevcut mu?

Tabiki. Oyuncular Sendikası başta olmak üzere birçok tiyatro grubu Tiyatro Kooperatifi etrafında bir araya geldik ve talepler net bir şekilde defalarca dile getirildi. Nihayetinde açık alanlarda tiyatro gösterilerinin yapılmasının önündeki engeller kaldırıldı. Ama bu yeterli mi? Asla değildir. Devletin somut bir şekilde acil bir fon oluşturup bu taleplere cevap vermesi gerekiyor! Kısacası asıl amaç; kültür sanat emekçilerine engel değil çözüm üretmek olmalı.

Bize tiyatro emekçilerinin sorunlarını ve pandemi sürecindeki zorlukları çok güzel özetlediniz. Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz. Röportajı bitirirken dilersen “Tiyatrolar Yaşasın!” diye haykıralım.

Ne demek. Ben teşekkür ederim. Hep beraber haykıralım “Tiyatrolar Yaşasın!”