Mikrofon Emekçilerde 18: Örgütlenirsek, O Zaman Vay Sömürenlerin Haline!

Mikrofon Emekçilerde 18: Örgütlenirsek, O Zaman Vay Sömürenlerin Haline!

Kasım 2019’da başladığımız Mikrofon Emekçilerde serimizin on sekizincisini, İkitelli Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) makine imalatında çalışan 13 yaşından beri işçilik yapan bir metal işçisiyle gerçekleştirdik. İkitelli’deki çalışma koşullarını, pandemi sonrasında yaşananları, işçilerin tepkilerini ve İşçilerin Güç Birliği örgütlenmesini konuştuk. Üretimin içinden gelen bu değerlendirmelerle devrimci bir işçi sınıfı mücadelesini hep birlikte yükseltmek dileğiyle…

 

Merhaba. Mikrofon emekçilerde serimize devam ediyoruz. Seni biraz tanıyalım.

İkitelli organize sanayide makine imalatında çalışıyorum.

Çalışma koşulları nasıl işyerinizde?

Çalışma koşullarımız aşırı baskıcı. İşveren ve ustabaşılar, daha fazla kâr etmek için sürekli “çabuk ol” gibi baskılarda bulunuyor. Bir tek ellerinde kırbaç eksik. Her türlü baskıyı yapıyorlar. İşçileri tahrik ediyorlar, tepki gösterince de bana saldırdı diyorlar…

“EVDE KAL DEMEK YETMİYOR”

Pandemi sürecinde neler yaşandı, çalışma koşullarınız nasıl etkilendi?

Normalde salgın döneminde, sağlık açısından bakıldığında, zorunlu işlerin haricinde kimsenin çalışmaması gerekiyordu. Yakın mesafe salgının bulaşma riskini artırdığı için mesafeye ihtiyaç vardı, bu da işyerlerinde sağlanmadı.

Ama patronlar, daha çok para kazanmak, servetlerine servet katmak için bakanlıktan, valiliklerden çalışma izni kâğıtları çıkarttılar ve sokağa çıkma yasağı olan günlerde de bizi işe gelmek zorunda bıraktı.

Evde kal demek yetmiyor. Salgının bulaşmasını, yayılmasını önlemek için zorunlu olmayan işlerin başta durdurulması gerekiyordu ama patronlar aksine nasıl daha fazla çalıştırırız işçileri diye uğraştılar. Her zaman olduğu gibi.

Genel olarak İkitelli OSB’de durumlar nasıl?

İkitelli sanayide 34-35 tane site var. 300 bine yakın işçi çalışıyor burada toplamda. Hemen hemen her yerde durum aynı. Patronlar daha çok kazanmak için her şeyi yapıyor.

Yeri geliyor işçi kendisine ilaç alamazken, patronlar kendilerine markasını bile bilmediğim son model arabalar alıyorlar.

Patron sınıfı her şeyi düşünüyor, toplantılar yapıyor, nasıl daha çok kâr ederiz diye konuşuyorlar. Bu soygun ve sömürü düzenini devam ettirmek için her şeyi yapıyorlar. Bu bütün işyerlerinde aynıdır. Daha önce çalıştığım bütün işyerlerinde de aynı mantık vardı. Demin söylediğim gibi bir tek ellerine kırbaç almadıkları kalıyor. Fırsatını bulsalar onu da yapacaklar.

Ben 13 yaşımdan askerliğe kadar 10 yıla yakın tekstil sektöründe çalıştım. Tekstil sektöründe özellikle sigortasız çalışma çok yaygın. Çalıştığım işyerlerinden hiçbiri sigortamı yapmadığı için şu an emeklilik benim için bir hayal durumunda. Askerden döndükten sonra metal sektörüne geçtim. Şu an 40 yaşındayım. Pres, makine imalatı, montaj… Değişen bir şey yok. Aynı kafa aynı mantık devam ediyor.

İşçilerin ruh hali nasıl? Bu düzenden rahatsızlıklar ne düzeyde?

İşçilerin en az %80’ini durumdan rahatsız. Ama patronlar ve iktidar, işçileri zihnen teslim almaya çalışıyorlar. Çeşitli faktörleri kullanıyorlar. Din, milliyetçilik gibi kavramlarla kendi düzenlerinin devam etmesi için işçileri kandırmaya çalışıyorlar.

İşçiler arasında rahatsızlık çok fazla. Ama bir şey yapalım dediğinde herkes kararsızlığa sürükleniyor, toplu şekilde harekete geçmekte zorlanılıyor. 27 yıldır işçiyim ve bunun nedenini hep düşündüm. İki temel sebebi var diye düşünüyorum. İşçiler örgütsüz ve patronlar ile iktidar, din ve milliyetçilik gibi suni gündemler üzerinden işçileri bölüyor, parçalıyor ve mücadele etmesini engellemeye çalışıyor.

İkitelli sanayide örgütsüzlük çok yüksek seviyede. Bu durumun değiştiği gün çalışma koşullarımız da değişmeye başlayacağından emin olabiliriz.

“EMEK MÜCADELESİNİ SOSYALİSTLERDEN BAŞKASI YÜRÜTMÜYOR”

Peki, bu tablo değişebilir mi? Mücadele olanaklarını nasıl görüyorsun?

Bence evvela bilinçlenmemiz lazım. Hem okumamız, haklarımızı öğrenmemiz lazım hem de bunu diğer arkadaşlarımıza anlatmamız ve örgütlenmemiz gerekiyor. Özellikle emek mücadelesi üzerine okumamız, kendimizi geliştirmemiz lazım. Emek mücadelesini bu ülkede ve dünyada sosyalistlerden başkası yürütmüyor. Ben bunu gördüm, yaşadım. Sosyalistlerden başka kimse emekçilerin yanında durmaz, durmamıştır da. Sosyalistlerin de zaten misyonu bu. Ben sürekli ulaşabildiğimiz her kaynaktan sosyalist makaleleri, haberleri, kitapları okumayı da tavsiye ediyorum. Kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biri olur. Çünkü diğer ideolojiler insanı bataklığın içine saplayıp bırakıyor. Zaten kapitalizm, bataklık üzerine kurulu ve kendi ideolojileriyle bizim bu bataklığın dibini boylamamızı istiyorlar.

Sömürü düzenine karşı toplu halde bir güce dönüşmemiz gerekiyor. Güç olmazsan, devlet seni polisiyle, askeriyle, mahkemesiyle, medyasıyla eziyor. Eğer biz örgütlenirsek, bir araya gelirsek, o zaman vay onların haline!

Ben aylar önce işten eve giderken, sanayide ve sanayiyi mahalleye bağlayan köprüde “İşçilerin Güç Birliği” başlıklı afişler görmüştüm. Okudum, baktım ki doğru şeyler yazıyor. Benim düşündüklerimle, söylediklerimle, hissettiklerimle de uyumlu. Aradım, kendileriyle görüştüm ve birlikte mücadele etme kararı aldım. Şimdi İkitelli OSB’de örgütlenmeye başladık ve adım adım güçleniyoruz. Benim gibi, Güç Birliği afişlerini gördüğünde heyecanlanan birçok işçi olduğundan eminim. Mesele birbirimizi bulmaktan geçiyor.

Mesela patronlar sürekli “nasıl sömürürüz, nasıl daha fazla kâr ederiz” diye düşünür ve uğraşırken bizim düşünmemizi bile engellemeye çalışıyorlar. Bu yüzden bütün işçi arkadaşlarıma “okuyalım, kendimizi geliştirelim” diyorum. Haklarımız, sınıf mücadelemiz gibi konularda kendimizi geliştirmek zorundayız. Patronlara karşı uyanık olmak zorundayız.

Başka türlü de olmaz. Dünyanın her yerinde bu sistem var. Yani sömürü sistemi var. Bu yüzden dünyanın her yerinde birleşmemiz, örgütlenmemiz ve güç birliğimizi kurmamız lazım. Son sözü işçilerin söyleyeceği bir güce ulaşmamız lazım. Başka türlü patronlar bize yaşamı zehir etmeye devam edecekler. Başka alternatifimiz yok.

Patronlar sınıf bilinçli ve örgütlü. Bizim de aynı şekilde olabilmemiz lazım.

“SAKIN OLA İKTİDARIN GAZINA GELMEYİN”

Son sözü sana bırakalım abi. Eklemek istediklerin varsa onları dinleyelim senden.

İşçiler olarak aramızdaki suni ayrımları ve önyargıları aşmamız lazım. Şu şudur, bu budur diye ayrışırsak olmaz.

İktidar ve sistem, bizleri bölüyor ve farklı kimliklere sahip kesimlerin birbirine düşman kesilmesi için uğraşıyor. Sakın ola iktidarın gazına gelmeyin. Bizi birbirimize düşürüp, kendileri pastanın en büyük payını alıyorlar. Bu dünyanın her yerinde böyle ama özellikle ülkemizde daha ağır.

Dini, etnik farklılıklar aslında bizim bir zenginliğimiz, bu coğrafyanın, hatta dünyanın da zenginliği. Ama patronlar ve AKP, bu farklılıkları kullanıyor ve bizi birbirimize düşürüp kendilerini hedef olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Asıl hedefimizi vurmaktansa, kendi aramızda birbirimizi vurmamızı istiyorlar.

Bu oyuna gelmeyelim ve sınıf birliğimizi sağlayalım.

Çok teşekkür ediyoruz. Örgütlenmenizde ve mücadelenizde başarılar diliyoruz.

Ben de teşekkür ediyorum, sağolun.