Ekonomik Kriz Kimin İçin Var?
Ocak ayının sonlarında Davos’ta düzenlenen 2020 Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “Türkiye’nin yerel krizlerin üstesinden gelme konusunda güçlü bir karnesi var. Türkiye’den böyle bir iyileşme kimse beklemiyordu.” açıklamasında bulunmuştu. Genel olarak damadın ve iktidarın bütün sözcüleri için zaten ortada kriz diye bir hiçbir zaman olmadı!
30 Ocak’ta ise giyim sektöründe onlarca yıldır faaliyet gösteren sermayedarlardan biri olan Abdullah Kiğılı krizle ilgili olarak Capital dergisine verdiği röportajda şu sözleri dile getirdi: “Perakendenin en zor dönemine girdik. Bundan sonrası zor ve artık büyüme de yok. Yeni açılacak AVM’ler olmayacağı gibi yeni markaları da görmeyeceğiz. Avrupa’dan da yeni markalar gelmeyecek, Türkiye’den de yeni marka çıkmayacak… Nasıl dünyada lüks markaların satışları ekonomik sebeplerle geri gidiyorsa, Türkiye’nin de lüks markaları kaldıracak hiç gücü yok. Gelenlerin de bir kısmı yakın bir gelecekte gidecek. Yabancı lüks markaların yarısı Türkiye’den çıkar. Bu pahalılıkla, bu fiyatlarla, dolar ve Euro’nun mevcut sistemiyle alışveriş yapmanın imkânı yok… Kiralar TL’ye döndü, tabii ki bunun da bir sıkıntısı var. Bu borçlar nasıl ödenecek? Birçoğu ödenemeyecek. Sıkıntılar başladı. İşin tuhafı kimse burnundan kıl da aldırmıyor. Kimse elini atıp, kiraları da indirmiyor. Bugün 500 AVM’nin 50 tanesini bir kenara ayırıyorum 450 tanesi sorun içinde. Sıkıntılı 450 AVM’nin başını öne eğip hesabını kitabını iyi yapması gerekiyor. Çünkü bugün öyle bir sıkıntının içine girmiş durumdayız ki… Ayakkabı piyasası darmaduman oldu. Kaç tane ayakkabı markası kapandı. AVM’lerde ayakkabı marka sayısı iyice azaldı. Aynı durum şimdi erkek giyimine sıçradı… Sektörde 54’üncü yılımı yaşıyorum. Benimle beraber sektörde 3 kişiyiz. Birincisi Osman Boyner, ikincisi Mavi’nin kurucusu Sait Akarlılar, üçüncüsü de benim. Sektörde bizden daha yaşlı kimse yok. Bu zamana kadar görüp görebileceğimiz bana göre en büyük krizi yaşıyoruz. Bundan daha büyük kriz görmedik.”
Ortada bir çelişki var. Ya ekonomiyi sırça köşkten izleyen damat yanılıyor ya da krizi doğrudan gözlemleyen tekstil patronu…
Kiğılı’nın röportajı gündeme düştükten sonra muhtemelen kulağı birileri tarafından çekilmiş olacak ki birkaç gün içinde tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Şaşırtıcı değil. Türkiye’de TÜSİAD sermayesinin yakın tarihini bilenler karnından guruldayarak konuşanların, AKP’ye yarım ağız eleştiri yapanların saraydan nasıl fırçalar yediğini iyi bilirler. Bunların yakın zamandaki en meşhuru Anadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan’ın demokrasi ve adalet ile ilgili söylediklerinin ardından Erdoğan’dan yediği fırçadır. 100 yıldır devletin saksısında yetişenler elbette sahibinin sesini dinleyecek; karına, işine gücüne, emekçilerin sırtından kazandığı paralarla servetine servet katmaya bakacak!
Bunu bir kenara bırakırsak… Krizde olup olmadığımız, emekçilerin krizden ne denli etkilendiği TÜİK’in açıkladığı ve hesaplama yönteminde var olan çarpıklıklar nedeniyle doğruluğu tartışılır Ocak ayı enflasyon rakamlarından bile anlaşılabiliyor.
Verilere geçmeden önce TÜİK’in enflasyon sepetinde gıda, giyim ve ulaşım gibi harcama gruplarının ağırlıklarını azalttığını vurgulayalım. Gıdanın geçen yıl yüzde 23.29 olan ağırlığı yani enflasyonu etkileme oranı yüzde 22.77’ye çekildi. Bu 0.52 puanlık bir gerilemeye işaret ediyor. Yine otomobil, benzin, motorin, köprü, otoyol ücretleri gibi kalemleri barındıran ulaştırma grubunun da ağırlığı 1.16 puan birden indirildi. Ulaştırmanın yüzde 16.78 olan ağırlığı yüzde 15.62’ye çekildi.
TÜİK’in verilerine göre
- TÜFE’de (2003=100) 2020 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %1,35,
- Bir önceki yılın Aralık ayına göre %1,35,
- Bir önceki yılın aynı ayına göre %12,15 ve
- On iki aylık ortalamalara göre %14,52 artış gerçekleşti.
Harcama gruplarındaki yıllık artış oranlarına bakıldığında ise iktidarın krizin ve bütçe açığının bütün yükünü alkollü içeceklere ve tütün ürünlerine yüklediği görülüyor. En yüksek artışın % 42,21 ile bu ürün grubunda gerçekleştiği gözlemleniyor.
TÜİK verileri iktidarın müdahaleleriyle krizin boyutlarını saklamaya çalışsa da, bir gerçek kanlı canlı orta duruyor. Krizin bütün ağırlığı yoksul emekçilerin omuzlarında.