BITCOIN Nedir? Nasıl İşler? – Güneş Gümüş

BITCOIN Nedir? Nasıl İşler? – Güneş Gümüş

Şu aralar yüksek ve hızlı kazanç peşinde koşanları Bitcoin (ya da diğer kripto paraların) çılgınlığı sarmış durumda. Bitcoin ile yatıp Bitcoin ile kalkanların sayısı hiç de az değil. Elbette boşuna değil. 3 Ocak 2009’da ilk ortaya çıktığındaki değeri 1 dolar bile olmayan Bitcoin’in 20 bin dolar sınırına kadar yaklaşmış olduğu; son bir yılda 20 kattan fazla (700 dolar civarından 18 bine) değerlendiği düşünülünce anlaşılır bir çılgınlık bu.

Bitcoin’in çekiciliği ve piyasadaki işlem hacmi artınca üzerine tartışmalar da arttı. CNBC FED Survey’in Aralık 2017’de yapmış olduğu araştırmaya göre Wall Street ekonomist ve stratejistlerinin yüzde 80’i Bitcoin’in bir balon olduğunu düşünüyor. Ünlü milyarder Warren Buffet, büyük fiyat hareketleriyle insanları heyecanlandırsa da Bitcoin’in değer üreten bir varlık olmadığını ifade etmişti. JPMorgan CEO’su James Dimon ise Bitcoin’in balon ve sahtekarlık olduğunu söyleyerek “Bitcoin alıp satanı bir dakika içerisinde kovarım” diye açıklama yapmıştı. Kısacası ekonomi cephesinde Bitcoin’in spekülatif bir varlık olduğu ve bu balonun çok geçmeden patlayacağı anlayışı yaygın durumda.

ABD’de mortgage balonunun patlamasının üzerinden çok geçmedi. Daha önce de “dot.com” balonu şişip patlamıştı. Şimdi de tüm dünyaya yayılmış bir varlığın yarattığı spekülasyon konuşuluyor. İlk akla gelen düşünce; “bu piyasalar hiç mi akıllanmaz” olsa da bu, kapitalizmin doğasında var. Kapitalizmin tarihi bu tür spekülasyon balonların patlamalarıyla dolu. Büyük spekülasyonlara kriz öncesinde ya da kriz dönemlerinde sıklıkla rastlıyoruz. Bu, tesadüf değil elbet.

Bize açgözlü patronların/yatırımcıların spekülatif kazanç peşinde koşmasının (yani kapitalizmin değil onun yoldan çıkmış bazı unsurlarının) krize neden olduğu, krizleri tetiklediği anlatılıyor. Bakın 2008 krizi üzerine söylemlere. ABD’de mortgage piyasasındaki açgözlü aktörlerin kredi borcunu ödeyemeyecek kişilere ev kredisi vermesi üzerinden krizin gelişimi açıklanıyor neredeyse. 1929 krizi öncesinde de benzer bir hikaye var; hisse senedi ve gayrimenkul üzerinden patlayan bir balon.

Spekülatif kazanç peşinde ortaya çıkan balonlar ile krizler arasında bağlantı olduğu aşikar. Ancak bağlantı, spekülatif girişimler ve onların patlamasıyla krizlerin oluşması şeklinde değil; krizler de spekülatif hareketlerdeki artışlar da bir sonuç; kar oranlarındaki düşüşün bir sonucu. Kapitalist krizlerin temelinde kar oranlarının düşme eğilimi yatıyor. Kar oranlarındaki düşüş, yeterince karlı olmadığı için üretim alanından çekilen sermayedarları gerekirse dünyanın dört bir köşesinde spekülatif yüksek kazanç arayışlarına itmekte: “Kar oranı düştüğünde… hepsi [kapitalistlerin] de, genel ortalamadan bağımsız ve bu ortalamayı aşan fazladan bir kar koparma amacına dayalı yeni üretim yöntemleri, yeni sermaye yatırımları, yeni serüvenler ile, gözü dönmüşcesine girişimler yoluyla, bir kapkaççılık ve bu kapkaççılığı yaygın hale getiren ve isteklendiren bir ortam belirir.” (Marx, Kapital III, s.229)

Kar oranlarında düşme, sermayenin aşırı birikimini de beraberinde getiriyor. Çünkü “kendi başına iş göremeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalılığı” (Marx, age, s.222) yaratmakta. 2008 krizi sonrası kendi merkez bankalarından aldıkları düşük faizli kredilerle dünyanın yüksek faiz veren ülkelerine akan sermayedarları düşünelim. ABD Merkez Bankası, FED’in faiz artırma kararının -yani bu sermaye fazlalığının azalmasının- belirleyicisi nedir: ABD ekonomik göstergelerinin durumu; yani ekonominin tekrar yatırım yapılabilir duruma gelip gelmemesi. Yani, kar oranlarında toparlanmanın yaşanıp yaşanmaması.

Spekülatif hareketler, kriz dönemlerinde -öncesi ve sonrasıyla- zirve yapar. Kar oranlarındaki düşüşü telafinin yolu daha karlı alanlar arayışıdır. Bu arayış, maceraları da içeren bir yüksek kazanç peşindeki sermayedarlara denk düşer: “Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekarlıkları, sermaye dolandırıcılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar.” (Marx, age, s.222) Bunların bir kısmı bu süreci atlatamayarak yok olacağı bir dönemdir de.

İşte tam da böyle bir dönemde Bitcoin’in ortaya çıkışı tesadüf değildir; yarattığı çılgınlık spekülatif kazançlara bel bağlamanın olağanlaştığı bir dönemin ürünü olarak da görülmelidir.

Bitcoin Nedir?: Para, Varlık, Emtia

Bitcoin’in ne olup olmadığı da tartışmalı bir konu. İsveç, Fransa ve Avusturya merkez bankası başkanları Bitcoin’in para birimi olarak görmemek gerektiğini, spekülatif bir varlık olarak değerlendirilebileceğini söylemişlerdi. Çin ve Rusya’da Bitcoin işlemleri yasaklandı. Singapur ve Finlandiya’da para birimi olarak değil varlık olarak değerlendiriliyor. Almanya, Bitcoin’i özel para olarak görüyor.

Bitcoin’in para birimi olduğunu savunanlar, onun geleceğin teknolojisi olduğu konusunda çok ısrarcı. Parasal işlemlerde bir tür devrim olduğu, artık paranın dijital hale geleceği söyleniyor. Aslında şu anda dünya üzerinde finansal işlemlerin çok az bir bölümü (%5-6’sı gibi) nakit para üzerinden gerçekleşiyor. Zaten bu yönde bir eğilim var; Bitcoin olsa da olmasa da.

Bitcoin’i para birimi olarak değerlendirme meselesine gelirsek… Para; malların mübadelesinin gelişmesiyle ilk olarak değerli metaların (altın, gümüş, bakır gibi) bir mübadele aracı ve değer ölçütü olarak kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Meta paradan devletin çıkardığı itibari paraya ve kredi paraya uzanan bir gelişim çizgisi yaşanmıştır. Marx, paranın değer ölçüsü ve mübadele aracı olma işlevlerinin yanısıra onun mübadele süreciyle ilgili olmayan işlevlerini “para olarak para” terimiyle gömüleme, ödeme aracı ve dünya parası olarak ifade etmiştir. Paranın değer ölçüsü olması, metaların değerlerinin ifade edildiği ve ölçüldüğü malzeme olması; yani metaların genel eşdeğeri olması demektir. Paranın metaların genel eşdeğeri olabilmesi için değerinin bir temeli olmalı ve paranın sahip olduğu değerin istikrarlı olması gerekir. Değerli madenler birer meta olarak kendi değerlerine sahiptiler. Devletin çıkardığı itibari paraların (banknot ya da madeni paralar) değerinin temelinde ise ulusal ekonomilerin gücü -ulusal ekonomideki dolaşımdaki metaların gerçek değeri- yatmaktadır.

Bitcoin, ulusal ekonomiler ya da devletler tarafından desteklenmeyen bir mübadele aracı olsa da bir para birimi olduğunu söylemek uygun düşmemektedir. Bitcoin’in mübadele alanının oldukça dar olduğunu da belirtmek gerekir.

Bitcoin’in değerinin nesnel bir temeli yoktur. Bitcoin’in değeri tamamen spekülasyon tarafından belirlenmektedir ve yatırımcıların heveslerine tabidir. Bu nedenle değeri çok kırılgandır. Saatler içinde yüzde 50’lik değişimlere uğrayabilmektedir. Bu kadar kırılgan bir aracın, iyi bir dolaşım aracı olamayacağı açıktır.

Marks’a göre bir ekonomide, dolaşımdaki para miktarı, ekonominin gücü ve gelişimine göre (üretilen ve mübadale edilen metaların çapı) belirlenir. Bitcoinin miktarı ise (2040 yılında 21 milyona ulaşması) tamamen keyfi olarak belirlenmiş durumdadır; ekonominin durumuna bağlı değildir.

Emtia, çoğul anlamda meta demektir. Marks, (Adam Smith’den devralarak) metanın iki özelliğini tarifler; kullanım ve değişim değeri. Bitcoin bir değişim değerine sahip olsa da bir kullanım değerine sahip değildir. Dolayısıyla bitcoin ve diğer kripto paraların emtia olduğunu söylemek doğru değildir.

Bitcoin, yatırımcıları tarafından gündelik harcamalar için bir araç olduğu için değil, yüksek kazanç getireceği düşünülen bir varlık olduğu için tercih edilmektedir. Bitcoin balonu patlasa ya da daha karlı yeni bir yatırım aracı ortaya çıksa, hemen Bitcoin’i terk edeceklerine şüphe yoktur.

Bitcoin’in çok büyük kısmı az sayıda elde toplanmış durumdadır. Bloomberg’e göre yaklaşık olarak bin kişi dolaşımdaki bütün Bitcoin’in yüzde 40’ına sahiptir. Piyasanın yüzde 17’sini sadece 100 hesap kontrol etmektedir. Bu hesapların büyük bölümü Bitcoinleri yıllardır elinde tutmaktadır. Ki bu durum, Bitcoin üzerinden spekülasyonları daha da kolaylaştırmakta; bu kişilerin sahip oldukları payların ufak miktarını bile satması, önemli fiyat düşüşleriyle birçok Bitcoin sahibinin iflasını getirebilmektedir.

Bitcoin’in Sırrı Ne?

Peki, Bitcoin yatırımcıları dışında kendiliğinden bir değere sahip değilse (bir metanın, değerli madenin ya da şirketin olduğu gibi) nasıl böyle değerli hale gelmiştir? Bu işin sırrı nedir?

Bitcoin’in en önemli özelliğinin merkezi iktidarlardan, bankalardan bağımsız bir işlem ağı sunması olduğu belirtiliyor. Bu özellik, büyük miktarlarda paraya sahip birçok farklı unsur için baştan çekici. Kim bunlar? Mesela bir ekonomik kriz ya da özel bir durumda parasını güvene almak isteyen oldukça zengin bir gruptan bahsedebiliriz. Rusya’da Bitcoin işlemlerinin yasaklanmasını bu çerçeveden de düşünebiliriz.

Bitcoin ve diğer kripto paralarla yapılan işlemlerde işlemin kimler arasında geçtiği belirsiz kalmakta. Kişilere has sanal cüzdanlardan gerçekleşen şifrelenmiş işlemler denetimi imkansız kılıyor. Bu durum, kara para aklamadan uyuşturucuya, kazançların vergi kapsamı dışına çıkarılmasından çocuk pornosu siteleri gibi yasa dışı sitelerdeki ödemelere kadar her çeşit yasa dışı finansal transfer konusunda Bitcoin’i çekici hale getiriyor. Bu işlemlere talep arttıkça kripto paraların sınırlı sayıda olması nedeniyle değerler yükselebiliyor. Değerin yükselmesi ise bir balonu harekete geçiriyor ve yatırımcılar daha çok para kazanma hedefiyle bu paralara yönelip değeri daha da artırabiliyor. Değerinin nesnel bir dayanağı olmayan Bitcoin, spekülasyonlarla kartopu etkisiyle hızla büyüyüp küçülebiliyor. İşte bu durum, spekülasyon balonu oluşmasının tipik bir örneği.

Bitcoin’in Geleceği

Bütün spekülasyon balonları gibi Bitcoin de patlamaya meyilli. Bitcoin oldukça kırılgan ve bu kırılganlık düzeyi normalde yatırımcıları uzak tutar; daha istikrarlı yatırımları tercihe iter. Bu yüzden de spekülasyon balonları çok uzun ömürlü olmaz. Ancak kriz koşullarının uzaması nedeniyle spekülatif kazançlara yönelik ilgi sürmeye devam edecektir. Bitcoin bazı şoklara dayanıklı olduğunu kanıtladı ki bu durum yatırımcıların ne kadar çaresiz olduğunun da bir göstergesi. Karlı yatırım araçlarının azaldığı bir dönemde Bitcoin gibi kırılganlığı yüksek bir yatırım aracı bile varlığını sürdürebiliyor. Kapitalistlerin içine girmiş olduğu krizin derinliğini buradan da görmek mümkün.

Gelgelelim Bitcoin gibi kripto paraların spekülatif balonlarını tehdit eden başka durumlar da var. Kara para işlemlerine açıklığı nedeniyle Çin ve Rusya’da olduğu gibi yasaklamalar ya da işlemlerin takip edilebilir hale gelmesi yönünde önlemlerin zorunlu hale gelmesi gibi. Böyle gelişmeler büyük değer kayıplarını da beraberinde getirecektir.

KATEGORİLER