“Matematiğin Politikası” Sınıfta Kaldı! – Engin Kara

“Matematiğin Politikası” Sınıfta Kaldı! – Engin Kara

Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı. Kabaca 2 yıldır muhalefetin matematik hesapları yaptığı seçimlerde sonuçlar, hiç de hesaplandığı gibi çıkmadı. Oysa baştan beri esas yanlış olan, muhalefetin seçim dinamiklerini yanlış bir düzlemde, politik düzlem yerine salt matematik düzlemlerde aramasıydı. Başka bir deyişle politikanın matematiğine gözlerini kapatıp, sadece matematiğin politikasına odaklanan arayışlar, sınıfta kaldı.

Politikanın Matematiği

Politikanın matematiği, aritmetikten epey farklı. Matematikte 2 + 2’nin 4 yapması ya da 2 milyon + 2 milyonun 4 milyon yapması değişmez kural ancak politikada 2 milyon oy alan bir partiyle 2 milyon oy alan bir partinin toplam oyları her koşulda 4 milyon yapmayabilir. Mesele, toplama işlemine dâhil edilen partilerin toplumsal ve karşılıklı konumlarına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Politikanın matematiğinde toplumsal güçleri, sınıfsal ilişkileri vb. denkleme katmanız gerekir. Doğaldır ki bu diğer denklemlerdeki en ufak değişiklikler, matematiksel sonuçları da değiştirir.

Bir örnek: Öncede Kürt ulusal hareketinin olası bir durumda kendisi dışında oy çağırabileceği bir adaya hareketin toplam oyu kadar oy taşıyamayacağı konuşulurken, 2023 seçimlerinde ise tam tersi oldu; YSP adıyla seçimlere giren Kürt hareketi, Kılıçdaroğlu’na neredeyse eksiksiz taşımayı başardığı önceki seçimlerdeki oranlarını, kendi oylarında korumayı başaramadı.

Günümüz Türkiye’sinde politikanın matematiğini konuşacaksak, acil görevin nüfus sayılarına göre politik süreçler üretmekten başka ihtimalin olmadığı kimlik-kültür-yaşam biçimi politikalarının aşılarak, ülkede mutlak çoğunluğu arkasına alarak mevcut matematiksel tıkanıklığı paramparça edebilecek olan emekçi sınıf politikasına dönüş yapılması olduğunu söyleyebiliriz.

Matematiğin Politikası

Kabaca 2 yıldır hem burjuva düzenin hem de sosyalist güçlerin ciddi bir kesimi, matematiğin politikasına sıkıştı. Bütün hesaplar, “zaten” muhalif olan grupların oy toplamlarının iktidar bloğunu geçip geçemeyeceğine (o da birkaç puanla!) ilişkin yapıldı.

Önce CHP, İyi Parti, Saadet Partisi’nin oyları alt alta yazıldı ve en basit haliyle bir toplama işlemi yapıldı. Sonuç yeterli görünmeyince Deva ve Gelecek de denkleme eklendi. Bu sırada, açıkça denklemin sıralarına yazılması istenmeyen HDP oyları da “elde var Kürtler” diyerek toplama eklendi. EÖİ ya da SGB çatısındaki sosyalist gruplar da kendiliklerinden denkleme yazıldı.

Yine de geniş ittifakın adayı Kılıçdaroğlu’nun oyları, bu partilerin toplam oy oranlarının bile -az farkla da olsa- altında kalmış oldu. Esas önemli olan ise, zaten bu gruplara oy verecek olan kitle dışında neredeyse hiçbir kazanım sağlanamamış olmasıydı. Kendi mahallelerinde sıkışan muhalefet, karşı mahallelere sirayet edemedi.

Hesaplar Neden Tutmadı?

Bütün mesele matematiğin politikasına indirgenince, Kılıçdaroğlu kampanyası, zaten CHP’nin oy deposu olan bölgelerde çok coşkulu yürütülürken, sağ ve AKP’nin kazandığı bölgelerde oldukça sönük işler yapıldı.

Örneğimizi iyi bildiğimiz Sultangazi ve Arnavutköy ilçelerinden verelim. Her ikisi de AKP’nin oy deposu. Her ikisinde de saray ittifakının bütün bileşenleri epey canlı bir kampanya süreci örgütlediler. Oysa ne CHP ne ittifakın diğer partileri ne de YSP veya sosyalistler bu bölgelerde seçim sonuçlarını değiştirmeye yönelik bir çaba içerisine girmediler. Haklarını yemeyelim, Gazi Mahallesi’nde CHP de YSP de sosyalistler de epey boy gösterdi, ancak Sultangazi’nin geri kalan mahallelerinde yenilgi daha baştan kabul edilmiş gibiydi. Yani herkes kendi mahallesinde oynadı. Önemli bir fark, Erdoğan’ın mahalleleri daha kalabalıktı.

Sağ bölgelerde huzursuzluk yok muydu? Elbette vardı. Örneğin AKP Sultangazi’de 2018’e kıyasla % 8,5 Arnavutköy’de ise % 10’luk oy kaybı yaşadı. Ancak bu oyların ciddi bir kısmı CHP ya da 6’lı masaya değil, daha radikal eğilimlere yöneldi. Doğalında sola eğilimli olan Alevi-Kürt bölgelerinde TİP oylarındaki yükseklik, emekçi halkın her kesimine hitap edebilecek bir sol alternatifin potansiyellerini gösterirken, muhalefetin boş bıraktığı muhafazakâr mahallelerde geçişler Yeniden Refah’a (her iki ilçede de % 6’ya yakın) ve Zafer Partisi’ne yöneldi.

Sağa terk edilen emekçi mahallelerinde ciddi bir muhalefet için çalışılsaydı bugün Erdoğan rejimi çoktan geride kalmış olabilirdi.

Ne var ki bu denklemde AKP’den kaçıp da YRP’ye, MHP’ye hatta Zafer ve Memleket Partisi’ne giden oyların dönüp dolaşıp Erdoğan’ın şahsında toplanması dikkate alındığında, daha önceki seçimlere kıyasla oy dağılımında pek fazla bir değişim yaşanmamış oldu.

Kendi mahallelerinden öteye hitap etmeyi bile düşünmeyen muhalefet, sınıfta böyle kaldı.

Özgürlük Emek İster

Matematik hesapları buraya kadar!

Özgürlük, toplama işlemleriyle değil emek emek verilecek bir mücadeleyle kazanılabilir. Şimdi devrimci bir politik programla ülkeyi değiştirme mücadelesinin zamanı.

KATEGORİLER