Kürtlerin Düşleri Başka Bahara mı Kaldı? Ne Zaman? Nasıl? – V. U. Arslan

Kürtlerin Düşleri Başka Bahara mı Kaldı? Ne Zaman? Nasıl? – V. U. Arslan

ABD’nin şöyle veya böyle çıkışa yöneldiği şu sıralarda Suriye’deki dengeler, bir kez daha radikal bir şekilde değişiyor. TSK Fırat’ın doğusuna operasyon için uygun anı beklemekte. Bu anın yaklaşmakta olduğu da bir gerçek. Suriye’de Kürtlerin ulusal kazanımları avuçtan kayıp gitmek üzere.

Kürt güçler, IŞİD ile savaştı, bütün dünyanın haklı takdirini topladı. Üstelik YPG arkasına dünyanın en büyük savaş makinası ABD’yi almıştı. Tarihsel kazanımlar elde edildiği düşünülüyordu, ama şimdi bütün bunlar yok olmak üzere.

Verilen onca mücadele, yaşanan onca acı sonrası Kürtlerin en az 100 yıllık özlemleri bir başka bahara kalacak gibi görünüyor. Ama hangi bahara? Ne zaman ve nasıl?

Rojava’nın kaderi ne kadar da çok Güney’e benzedi. Afrin’in ve hemen öncesinde  Barzani’nin başına gelenlerin bir uyarı fişeği olduğunu çok söyledik. Eski “dostları” Barzani’yi ve geçmişte daha nicelerini ortada bırakanlar YPG’yi neden bırakmasın ki! Ama her şey tahminlerin de ötesinde hızlı gelişti.

Batı’nın uzun soluklu müttefiki Barzani yanında kimseyi bulamadığında sadece bağımsızlık hayalleri suya düşmedi, Kerkük ve kritik petrol bölgeleri de elden çıktı. 100 yıllık düşler bir başka bahara kaldı. Ama hangi bahara? Ne zaman ve nasıl?

Düşünün Irak 2003’te ABD tarafından işgal edildi. Saddam Hüseyin idam edildi, Irak’ta devlet yıkıldı. Suriye’de sahil şeridi dışında hemen bütün şehirler yıkıldı, rejim yıkılma noktasına geldi, zar zor hayata tutundu. Bu arada her iki savaşta milyonlarca insan öldü, iğrenç boğazlaşmalar yaşandı, etnik ve dinsel nefret en aşağılık noktalara ulaştı…

Kürt ulusal dinamikleri iki ülkedeki bunca savaşa ve oluşan iktidar boşluğuna rağmen, üstelik dünyanın süper gücü ABD tarafından destekleniyor olma (bir yere ve bir zamana kadar) durumuna rağmen ulusal taleplerine ulaşamadı. Sarkaç çok hızlı bir şekilde geri geldi, eskisinden daha kötü bir duruma düşüldü. Sınırın kuzeyinde de Kürt ulusal hakları ve mücadelesi çok büyük gerilemeler yaşadı. Şimdi Rojava’da da eskisinden de kötü bir duruma düşülme ihtimali doğdu.

Sürekli Devrim

Bu durumda sürekli devrim teorisinin ifade ettiği şu gerçek, tarih tarafından da ispatlanmıştır diyebiliriz: Emperyalist kapitalist sistem sınırları içerisinde Kürt sorununun çözülme şansı bulunmuyor. Kürt sorunun en az 150 yıllık bir geçmişi var, ama gelinen nokta bu kanamanın en az bir asır daha süreceğini gösteriyor. Filistin için de aynı şey geçerli.

Kürtlerin baskıya maruz kalmasına karşıyız, talepleri haklı ve meşru taleplerdir. Ama bu ezilme nasıl bitecek? Emperyalist sistemin dengelerine oynayarak, milliyetçilikler yarışmasına katılarak Kürtlerin kurtulacağı yok. Bu yol, ihanetlerle dolu, kan ve gözyaşı ile ıslanıyor. Egemen sınıfın elinde etnik nefreti körüklemek ve karşılıklı milliyetçilikleri ateşlemek dünyanın en kolay işi. Burjuva devletler buradan aldıkları güçle ortalığı cehenneme çevirebiliyorlar. Bir kez bu kısır döngüye girildiğinde işin içerisinden çıkmak mümkün olmuyor.

Suriye’de iç savaş boyunca etnik ve dini boğazlaşmada yarım milyon insan öldü, bir o kadarı sakat kaldı, milyonlarcası evini, işini kaybetti, mülteci durumuna düştü. Peki emekçi halk olarak kim ne kazandı, yoksa tüm kazananlar emperyalist güçler ve burjuva odaklar mı oldu?

O zaman Kürtler bu ezilmeyi kabul mü etsin? Elbette ki hayır, böyle bir ihtimal zaten söz konusu olmaz. Yoksul Kürt emekçileri, aydın ve yarı aydın Kürt gençliği politiktir, radikaldir ve ezilmeyi kabul etmeyecektir.

O halde geleceğe açılan kapıda Kürt gençliğinin en ileri kesimlerinin yukarıdaki sonuçlara ulaşması gerekiyor. Madem emperyalist sistem ve ulusal devletlerin ördüğü duvar, halkları boyunduruk altında tutuyor o zaman bu duvarın yıkılması gerekiyor. Yani bu sistem çökertilmeden ne Kürtler, ne Filistinliler, ne de ezilen diğer halklar baskıdan kurtulamayacak; sömürü sürecek, etnik ve dinsel boğazlaşma milyonları ölüme götürecek. Bu arada bütün Ortadoğu’da yeni kuşaklar ne gün yüzü görecek, ne de iyi bir gelecek hayali kurabilecek. İyi bir eğitim, iyi bir iş, temel insan hak ve hürriyetleri, kadın hakları, özgür düşünce, sendikal haklar, insan onuruna yakışan bir ücret ve çalışma koşulları… Bütün bunlar erişilmez rüyalar olarak kalacak.

Ortadoğu’nun emekçileri de emperyalist denklemlerde vuruşmaktan, etnik ve dinsel nefretin ağırlığı altında yaşamaktan bıktı. Bugün Irak’ta Basra’dan Süleymaniye’ye kadar emekçiler sömürüye karşı eylemler yapıyorlar. Onları birleştiren bir parti ya da sendika da bulunmuyor. Onları birleştiren daha iyi bir yaşam isteği; evlerine ekmek götürebilmek, çocuklarının eğitimi, iş bulabilmesi…

Dolayısıyla Kürtlerin özgürlüğü, aslında Ortadoğu’nun diğer ezilen ve sömürülen halklarıyla birleşmekten geçiyor. Ancak böyle bir güç ve enerji emperyalist kapitalist sistemin duvarlarını yıkabilir ve Kürtleri özgürleştirir. O yüzden hedef açık bir şekilde konmalıdır: Emperyalist odakların kurduğu yapılar yıkılmalıdır, burjuva devletler ve diktatörler alaşağı edilmelidir… Bunun için emekçilerin en geniş enternasyonalist devrimci birliğinin sağlanması için mücadele zorunludur. Kürt, Türk, Arap, Fars, Şii, Sünni bütün emekçiler ve gençler Sosyalist bir Ortadoğu için emperyalizme meydan okumalıdır. Ancak böyle bir güç ve sinerji ile duvarlar yıkılır, gerçek özgürlük ve kardeşlik tesis edilir.

Kürt emekçileri ve gençleri içerisinde sosyalizme ilgi büyüktür. Doğası gereği enternasyonalist olan sosyalist devrim mücadelesinde radikal Kürt gençliğinin merkezi bir rolü olacaktır. Kürt halkı ulusal baskıların yanı sıra kendi içerisindeki derebeyleri, kapitalistler ve eşraftan da çok çekmiştir. Tarih boyu Kürt emekçilerin canını yakan fakirliğin ve çaresizliğin zincirleri ancak sosyalist bir devrimle kırılabilir. Geleceğimiz sadece bu yöndedir.

Kimileri bizlere Kürtlerin gelecekteki devrim hayallerini bekleyemeyeceklerini söyleyecektir. Biz de zaten bekleyelim demiyoruz. Kürtlerin hakları için, faşizme, şovenizme, baskılara karşı elbette elimiz kolumuz bağlı durmayacağız. Ama bir kurtuluş arayacaksak bunun yegane güzergahı var: Sosyalizm. Sosyalist devrimlerin “hayal” olması meselesine gelirsek Kürtlerin kurtuluşunu emperyalist denklemlerden doğru aramak, ya da kapitalist sınırlar içerisinde bir kurtuluş beklemek, asıl hayalcilik budur.

Diğer taraftan sosyalist devrimleri gelecek için ihtimal dahilinde tutan gerçek maddi nedenler bulunmaktadır. Toplumsal eşitlik talebi, sömürü karşıtlığı, dinsel fanatizm ve milliyetçi savaşlara olan karşıtlığın sosyalizm mücadelesini desteklemesi eşyanın tabiyatı gereğidir. Mesele bu mücadelenin kitleler için gerçek bir alternatif olacak şekilde yükselmesidir.

Emperyalist-kapitalist sistemin diktatörlerinin, şovenizmi ve militarizmi iyice azdırdığı; etnik ve dinsel boğazlaşmaların en iğrenç biçimlerinin örgütlediği günümüzde sosyalizm mücadelesi tek çıkar yol olarak parlamaktadır. Emekçilerden ve ezilenlerden her kim bu gerçeği inkar ediyorsa kendisini inkar ediyordur. Bu yüzden mesele bu gerçeğin farkına varıp bu yolda yürüyebilmektedir!

KATEGORİLER