Chavismo Sona Yaklaşırken Kısa Bir Bilanço – Derya Koca

Chavismo Sona Yaklaşırken Kısa Bir Bilanço – Derya Koca

maduro-chavez

Venezuela, tarihinin en büyük ekonomik krizini daha doğrusu yıkıntısını yaşıyor. Ülkede ekonomik yaşam hayat felç. Maduro karşıtı hareket güçleniyor. Sabotajlar ile Maduro devrilmeye çalışılıyor.Darbe ihtimalleri açıktan konuşuluyor. OHAL ilanı, kuraklık, gıda kıtlığı, hiper enflasyon, yolsuzluk ülkeyi yiyip bitiriyor. Ve şimdi solun en güçlü olduğu, reformist liderler kuşağının en uzun süre iktidarda kaldığı bu ülke uçurumun kıyısında. Chavismo’nun başarısızlığı, sağı on yılların en güçlü konumuna yükseltmişken Venezuela çifte krizin tam ortasında: ekonomik kriz ve Chavismo’nun krizi.

Ekonomik Yıkım

Venezuela bir süredir ağır bir ekonomik yıkımla boğaz boğaza. Ülke, dünya petrol rezervlerinin tek başına %20’sine sahip. Ve ülke ihracat gelirlerinin %95’i, GSYH’nin ise %55’i petrol gelirlerinden oluşmakta. Kısacası ülkenin bel kemiği petrol gelirleri.Krizin temel sebebi petrol fiyatlarındaki düşüş.  Petrol fiyatlarının özellikle son bir yıldır hızlı bir düşüş içinde olmasının üç sebebi var: Birincisi, ABD’nin kaya gazından petrol üretimine başlaması ile birlikte dünyanın en büyük petrol üreticisi haline gelmesi. ABD artık sadece petrol ihtiyacının sadece %29’luk kısmını ithal yoluyla karşılıyor. Bu, Venezuela’yı doğrudan etkileyen  birinci sebep.Çünkü Venezuela en büyük ihracatı ABD’ye yapıyor.

en büyük 15

İkinci sebep ise OPEC ülkelerinin önemli kısmının (İran, Irak, Suudi Arabistan, BAE, Katar, Venezuela) birinci derecede gelir kaynağı petrol olması sebebiyle üretimi (petrol fiyatlarının düşmesini engellemek üzere) azaltmamaları. Günlük 30 milyon varilin çok üstünde seyreden üretim azalan talep karşısında petrolü değersizleştiriyor.Emperyalist rekabet, başta Suudi Arabistan olmak üzere üretimin azaltılmasının önüne en büyük engellerden birisini teşkil ediyor. Bu yolla her biri düşürdüğü fiyatla bir diğerini ekarte etmeyi hesaplıyor.Ancak emperyalist anlayış sonucu hepsi krizi el birliği ile derinleştiriyor.

Üçüncü sebep ilk ikisi kadar etkili olmasa da Çin’deki ekonomik durgunluk. Çin, dünya piyasasındaki en büyük piyasalarından birisi.Ekonomik durgunluk nedeniyle Çin’in taleplerinde aşağı yönlü hareket yaşanması petrol gelirlerinin azalmasına katkı sağlıyor. Venezuela’nın ABD ve Hindistan’dan sonra üçüncü ihracat ülkesi olması açısından Çin’deki durgunluk Venezuela’yı da etkiliyor.

Son iki aydır Venezuela’daki kriz ekonomik tam bir çöküşe dönüştü. Ekonomi 2014’ten bu yana %4 küçülüyor. Enflasyon %720’yi buldu. Ülkede en temel gıda maddeleri ( özellikle pirinç ve şeker)  ve ilaç bulunamıyor. Hastanelerde hasta ölümleri artmış durumda. Ülkede ciddi biçimde şeker kıtlığı baş gösterdi. Öyle ki Coca Cola, ülkede şeker bulunmadığından üretimi durdurdu. Yoksul halk devlete ait gıda satış dükkanlarının önünde saatlerce bekleyerek gıda elde etmeye çalışıyor.

gıda kuyruğu

Gıda kuyruğunda bekleyen Venezeula halkı devamlı polis gözetimi altında.

Özel dükkanlardan alışveriş yapmak halk için imkansız. Gıda azlığı kara borsacılık ve istifçiliğin önünü açtı özel dükkanlarda hali hazırda devlet dükkanlarından  oldukça pahalı olan ürünlerin fiyatları 100 kata kadar artıyor.Venezuela hükümeti 1 ABD Doları’nı 10 Bolivar’dan saymayı sürdürse de artık neredeyse tamamı nakit çalışan işletmelerde ve karaborsada bu oran bin Bolivar’dan hesaplanıyor.Her 4 kişiden birisi işsiz. Hiper enflasyon nedeniyle ücretler eriyor. Halk, Chavismo’nun reformist politikalarından sosyal yardımlar yoluyla faydalanmış olsa da ülkede sermaye aleyhine hiçbir şey değişmediği için yoksulluk ülkede kol geziyor.

Tüm bunların tuzu biber ise ülkedeki kuraklık felaketi. Ülkenin en büyük barajları tamamen kurdu, elektrik üretimi yapılamıyor. Elektrik kesintileri nedeniyle mayıs ayı başından beri kamu kuruluşları sadece 2 gün çalışıyor. Elektrik üretiminin felce uğraması ekonomik hayatın iyiden iyiye felç olmasına neden oluyor. Sık sık su kesintileri yaşanıyor.

Chavismo’nun Sonu mu Geliyor?

Latin Amerika’da 2000’lerden itibaren ayaklanmalar ve solun büyümesi sonucu iktidara gelen reformist liderlerin ilk halkası 1999’da başkanlığa gelen Chavez’di. Chavezli yıllarda ülkenin petrol gelirlerinin ve dünya ekonomisinin genel büyümesi ile reformlar yapılmıştı.Ancak Chavez’in kamulaştırmaları yalnızca batık şirketlerden ibaretti ve kamulaştırılan şirketlere paraları da ödenmişti. Yani  radikal anlamda bir kamulaştırma süreci dahi yaşanmamıştı. Ancak Chavez’in petrol gelirlerine dayanarak, işçi muhalefetini  hapislerde çürüterek devam ettirdiği reformist iktidarı solun geniş kesimlerince sosyalist olarak gösterildi. Chavez büyük bir sosyalist lider olarak anlatıldı. Oysa durum hiç de öyle değildi.

venezuela- petrol gelirleri- liderler

Venezuela’da petrol gelirleri (yeşil sütunlar) ile enflasyon oranının liderler dönemlerine göre değişimi. Kırmızı çizgi Chavez dönemindeki düşük enflasyon ve yüksek petrol gelirlerini gösterirken siyah çizgiyle belirtilen Maduro’da yüksek enflasyon ve çakılan petrol gelirleri açıkça görülebiliyor.

Maduro, Chavez’den sonra 2013 yılında başkan seçilmişti. Chavez, karizmatik bir lider olarak kitleleri PSUV’ye ikna edebiliyordu.Ekonomik kriz henüz vurmamıştı. İlk günkü parıltısı kalmamış olsa da krizin bugünkü kadar derin olmaması onun rüzgarını devam ettirerek Maduro’yu iktidara taşıdı. Ancak Maduro’nun başkanlığının 2. yılında (Aralık 2015) gerçekleşen parlamento seçimleri Chavismo açısından işlerin eskisi gibi olmayacağını gösteriyordu.

Chavezci Maduro’nun partisi PSUV  parlamento seçimlerinde ağır bir yenilgi aldı. PSUV‘nin milletvekili sayısı 99’dan 66’ya düşerken muhalefetteki sağcı Demokratik Birlik milletvekili sayısını 66’dan 99’a çıkardı. Yüksek bürokrasi ve  devlet halen Maduro’nun elinde olsa da sağ ülkede güç kazanıyor. Çünkü uzun yıllardır iktidarda olan PSUV büyük halk desteğine rağmen klasik reformizmin sınırlarını aşamamış, halkın hiçbir sorununu çözememişti. Oysa halkın desteği öylesine büyük, halk hareketi öyle güçlüydü ki Chavez’e karşı yapılan darbeyi  halk geri püskürtmüştü.  Bu güçlü halk hareketine yaslanan popülist lider Chavez, petrol gelirlerine dayanarak hiçbir şeyi olmayan yoksul ülkeye devede kulak kalan cinsten de olsa sosyal reformlar vaadediyordu. Bugünse Maduro’nun elinde petrol gelirleri erimiş bir bütçe ile boğazına kadar yolsuzluğa batmış bir parti var.Hiçbir iddiasını gerçekleştirebilecek gücü yok.

Rouseff’in Kaderi Maduro’ya Uğrar mı?

venezuela_brazil_ambassador.jpg_1718483346

Sağ koalisyon Demokratik Birlik Masası (MUD) meclisin üçte iki çoğunluğuna sahip. Amerikancı ve  kapitalist güçlerin desteğine sahip olan MUD, Maduro’ya karşı her türlü gerici hareketi büyütmek için fırsatı kolluyor.Darbe ihtimali gizliden değil, açıktan konuşuluyor. Sağın lideri Henrique Capriles orduya “seçimini yapması” konusunda çağrıda bulundu. Şubat 2014’te Maduro karşıtı büyük protestolar örgütlemiş, çatışmalarda 43 kişi ölmüştü. Brezilya’da Dilma Rouseff’e karşı “görevden alma” yoluyla gerçekleşen darbenin bir benzeri Venezuela’da sahneye konmaya çalışılıyor. MUD mayıs ayı itibariyle, Maduro’nun başkanlığını bitirmek ve referandum yapmak için kolları sıvadı.

Sağ güçler, Maduro’nun başkanlığını bitirmek ve meclis çoğunluğunu başkanlığı da alarak taçlandırmak istiyor. Ancak Venezuela anayasasına göre, referandumun yapılabilmesi için Maduro’nun görev süresinin yarısını tamamlaması gerekiyordu. Bu sürenin dolmasının hemen ardından muhalefet referandum için mayıs ayında imza toplama yetkisi almıştı. Yasaya göre,200 bin imza toplamak süreci başlatmak gitmek için yeterli. MUD ise gerekli imza sayısının 9 katını toplayarak teslim etti. İlk aşama geçilirse ikinci aşamada MUD’un 4 milyon yani seçmenin 5’te 1’i miktarında imza toplayarak Maduro’nun görevden alınması referandumunu yapma şansını elde etmiş olacak.

anti maduro

Maduro karşıtı eylemlerden.

Anayasa Mahkemesi, 6 Aralık’ta yapılan seçimlerde parlamentoya girme hakkı kazanan üç kişinin milletvekilliğini düşürerek, MUD koalisyonunun parlamentoda üçte ikilik “nitelikli çoğunluğu” elde etmesine engel olmuştu. Şimdi de referandum talebi için iletilen imzaların “incelenme” sürecini uzatarak zaman kazanmaya çalışıyor. Bürokrasi yoluyla PSUV sağın önünü tıkamaya çalışıyor. Elindeki devlet gücüne tutunuyor çünkü kitlesel bir halk desteği artık arkasında yok. En sonuncusu Kasım 2015’te yayınlanan kamuoyu anketlerinde Maduro’ya destek %25-30 bandında. Bu rakam, 2013’te %50’ydi. Kısacası, Maduro zaten kıl payı gelmiş olduğu başkanlık koltuğunda uzun süre duramayabilir.

Maduro’nun çok seçeneği yok. OHAL ilan etmek, halkı “darbe ve iç savaşa karşı birlik” olmaya çağırmak , yüksek bürokrasi ve polis gücünü kullanmak gibi yollarla iktidarda kalmaya çalışıyor. Geçtiğimiz hafta tam üç kez binlerce kişinin katıldığı Maduro karşıtı sağcı gösteriler yapıldı.Temel talep Maduro’nun başkanlıktan uzaklaştırılması için referanduma gidilmesi. Maduro, sabotajlara karşı “kamulaştırma ve hapis” tehdidinde bulunuyor. Rouseff’ten farklı olarak elinde devlet bürokrasisini tutan Maduro şimdilik düşüşünü erteliyor ancak bu durumu uzun süre devam ettirmesi olanaklı değil.

 Çıkış?

Maduro’nun kaderi, reformizimin kaderinden bağımsız düşünülemez. Petrol gelirleri olmaksızın reformizmin mümkün olmadığını ifade etmiştik. Zaten Boliburjuvazi’nin de kapitalist ilişkileri ortadan kaldırmak gibi bir derdi hiç olmadı. Maduro da aynı yoldan ilerliyor. Sosyal demokrat plan ise ekonomik kriz ile sekteye uğramış durumda.Bu terse gidiş de Maduro’nun üstüne yıkılmamalı. Kriz sinyalleri  hem ekonomik hem de siyasal anlamda Chavez döneminde yanmaya başlamıştı. Maduro da bu sebeple zar zor seçilmişti. Bugün Venezuela halkının inim inim inlemesinin  birinci dereceden sorumlusu reformizmdir, onun kapitalizme sadık neoreformizm, yurtsever- popülizmidir. Büyük halk isyanları ile mülkiyete el koymayı tercih etmeyip o enerjiyi soğuran, kapitalistlerle kol kola giren reformist anlayıştır.

Maduro ve Chavismo’nun sınırları ortada.Ancak güçlü bir sınıf hareketinin desteğine sahip olan PSUV’ye karşı harekete geçen sağ, emekçi düşmanı piyasacılığı getirmekten başka bir şey hedeflemiyor. Büyük kapitalist güçlerin ve ABD’nin desteği ile solu top yekun yenmek motivasyonu ile hareket ediyor. Bu durumda Maduro’ya karşı geliştirilecek her türlü emperyalist hamleye ve sağın güçlenmesine karşı net bir tavır almak gerekiyor. Bu ise Chavismo’nun emekçilerin hiçbir sorununu çözemeyen ve krizin ta kendisi olan Chavismo’nun sınırlarını aşmak zorunda. Tıkanıklık başka türlü aşılamaz.

Unutmayalım, Chavez iktidarı boyunca sol muhalefet büyük bir baskı altına alındı. Sendikaları kontrol altında tuttu, radikalleşen işçi önderlerini cezaevlerine attı. Devrimci solun büyümesini hiçbir zaman istemedi çünkü Chavismo’nun programı petrol gelirlerine bağlı sınıflar arası ittifaka dayanan bir sosyal demokrasiydi. Maduro’yu aşan anti kapitalist devrimci bir sol muhalefet güçlü bir biçimde ortaya çıkıp darbe ve sabotajlara karşı büyük bir hareket yaratmazsa sağ, Venezuela’da kazanan taraf olacak. Bu nedenle eğip bükmeden söylemek zorundayız: Latin Amerika’da darbelere hayır! Ancak kuru kuruya darbe ihtimaline karşı Maduro’yu desteklemek, Chavismo’ya yedeklenmek  ne devrimci bir tavır olacak ne de çözüm getirecek.  Darbe ihtimali sola doğru kırarak aşılabilir. Başka yol yok!

Sabotajcılara İşçi Denetiminde Kamulaştırma!

Maduro’yu ve Chavismo’yu sekter olmadan aşmaya muktedir bir sınıf hareketine ihtiyaç var. Hemen bugün somut bir talep olarak sabotajlara karşı işçilerin kontrolünde kapitalistlerin mallarına el konulması hayati öneme sahip. Şayet soldan bir sınıf hareketi Maduro’yu bu çizgiye zorlarsa sağın bütün gücü biter. Hem sınıfın sola kazanılması sağlanır hem de sağı besleyen kapitalistler saf dışı kalır  Devrimci bir atılımla bu sıkışıklık aşılmazsa  Maduro’nun hikayesi de diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu sağın güçlenmesi ile son bulacaktır.Temel toplumsal sorunlar kapitalist toplumların çözmeye muktedir olduğu sorunlar değildir. Emperyalizm çağında en temel günlük sorunlar bile köklü değişimlere ihtiyaç duyar. Sosyal devlet yardımları ancak kapitalizme makyaj yapmak anlamına gelir. Bu nedenle Chavismo Venezuela’da hiçbir sorunu çözemedi ve başarılı olamadı.

Son bir söz de sola dair… Venezuela halkının devrimci enerjisi ile Chavismo’nun reformist  burjuva programı arasında ayrım yapmaksızın yıllardır ezberden edilen laflara dair… Reformist her gücü devrimci ve sosyalist olarak adlandırırsanız bugün diyecek şeyiniz olmaz. Chavez’i göklere çıkartırken yukarıda ayrıntısıyla ortaya koymaya çalıştığımız  gibi reformizmi göklere çıkarmış olursunuz. Bunun adı devrimcilik değildir. Chavez döneminde servetlerini büyüten sermayeyi yazıp çizmiyorsunuz diye gerçekler ortadan kaybolmuyor. Chavez’in sosyalist diye pazarlanması Chevez’in niteliğini değil, olsa olsa solun kapasitesizliğini gösterir. Ve maalesef böylesine zor günlere gelindiğinde “rüya” sonlanmış oluyor. O yüzden Latin Amerika reformizmi üzerine bir muhasebe yapma zamanı sadece Latin Amerika halkı için değil, Türkiye solu için de gerekli.
 Latin Amerika’da sağcı darbelere hayır!
Sabotajcı kapitalistlerin mallarına  işçi kontrolünde el konulsun!
KATEGORİLER
ETİKETLER