Trump’a Suikast Girişiminin Sonuçları Ne Olacak? – V. U. Arslan
Donald Trump’a düzenlenen suikast girişiminin görüntüleri adeta bir film sahnesinden alınma gibiydi. Suikastçinin kurşunu Trump’ı sağ kulağını sıyırarak ıskalıyor, ajanlar Trump’ı kürsüden uzaklaştırırken bir yığın güvenliğin sarmalayıp iteklediği Trump “bekleyin, bekleyin” dedikten sonra kalabalığa dönüp yumruğunu kaldırıyor, kan sıçramış yüzünü sertleştirip “Fight, Fight!” diye kitlesini motive ediyor. Trump’ın coşkulu taraftarları da USA-USA diye sloganlara başlıyor…
Egemen sınıf içerisindeki çatışmanın ABD’yi ne kadar kutuplaştırdığının bundan iyi bir göstergesi olamazdı. Kurbanı ile beraber kendisini de kesin ölüme götürecek bir suikasti düzenleyecek genç bir siyasal eylemciye denk gelmek her dönem mümkün olmaz. ABD’de Trump’tan nefret edenlerin sayısı ve nefretlerinin büyüklüğü hakkında bu durum fikir vericidir.
Diğer tarafta Trump’ın gösterdiği dirayet, can derdini unutarak kitlesini motive etmek için slogan atması ve kitlesinin de benzer bir ruh halinde olması toplumsal kutuplaşmanın karşı tarafının motivasyonu için fikir vericidir. Öyle ki kesin ölümden milimetrelerle kurtulan Trump kitlesi için mesihvari, kutsanmış bir figüre dönüşüyor. Bu kitlenin en “hardcore” kesimlerini aşırı sağcı fanatikler oluşturuyor. Cumhuriyetçi tabanının önemli bir bölümünün halen 2020 seçimlerini çalınmış olarak gördüğünü ve aşırı sağcı Trump yanlısı bir kesimin seçim sonuçlarını kabul etmemek için silahlarla Kongre’yi bastığını da hatırlayalım.
Oturaklı Trump Hayali
İyiden iyiye bunadığı herkes tarafından görülen Biden karşısında Trump zaten favori durumdaydı. Olası Trump zaferi karşısında ABD’yi neyin beklediği tartışılıyor, Biden’ın çekilmesini isteyenler çoğalıyordu. Trump’ın olası ikinci başkanlık döneminin ilkine nazaran daha “oturaklı” geçeceği, egemen sınıf içerisindeki farklılıkların gözetileceği ve gerginliklerin yumuşayacağını varsayan iyimser yorumcular bu suikastle karamsarlığa kapıldılar. Gerçekten de Trump, kendisini daha “istikrarlı” bir aday olarak konumlandırmak için adımlar atıyor; hatta kürtaj gibi konulardaki söylemini yumuşatıyor, 2025 projesinden (federal hükümetin koyu Hristiyan, ırkçı, militarist bir proje etrafında yeniden yapılandırılması) uzaklaşıyordu; ama aynı zamanda göçmenlere ve sola karşı keskin kampanyasını sürdürüyordu.
Biden’dan daha iyi bir aday bulamayan Demokratların krizi ile suikast girişiminin birleşimi, Trump’ı daha güçlü hale getirdiği gibi ülkedeki siyasi atmosferi daha da sağa kaydırabilir. Cumartesi günkü başarısız suikast girişiminin ardından aşırı sağın güçlenmesini bekleyebiliriz. Başta antifaşist mücadele olmak üzere ABD’de protestolara karşı devlet aygıtının sertleşeceğini de beklemek gerekiyor. Tabi ki suikastin siyasal sonuçlarını önümüzdeki süreçte daha net göreceğiz. Ama her halükârda suikast, ABD’deki derin istikrarsızlık durumunun keskin bir dışavurumudur. İleri düzeyde çürüme aşamasında olan ABD siyasi sistemi bu suikastle bir kez daha sarsılmıştır.
Bu saatten sonra Demokrat Parti içerisinde Biden’ın yarıştan çekilmesini dillendirenler çoğalacak. Ama yerine aday olarak koyacakları popüler ya da becerikli bir figür de bulunmuyor. Zamanında sol reformist Bernie Sanders’ın önünü kesmek için Hillary Clinton ve Joe Biden etrafından kenetlenen kapitalist yapı bugün sıfırı tüketmiş durumda. Ama Demokrat Parti içerisindeki büyüyen bir kesim, alenen bunamış durumda olan Biden’a bağlı kalarak Trump’ın kazanmasına izin vermenin partiye kesin bir darbe olacağını düşünüyor. Yani yenilsek de yeni bir yüzle yenilelim seçeneği partinin geleceği için daha uygun bulunuyor.
Gerileyen ABD Krizler İçerisinde
ABD ekonomik, politik ve emperyalist krizlerle baş etmekte zorlanıyor, egemen sınıf içerisindeki ayrılıklar derinleşiyor ve toplum kimlik ve kültür kamplaşması yüzünden gerildikçe geriliyor. ABD, emperyalist hegemonyasını giderek kaybederken Çin emperyalizminin yükselişini engelleyemiyor, Orta Doğu bataklığından çıkamıyor, Filistin’deki savaşın yayılma tehdidi ile boğuşuyor, bir yandan da Ukrayna’da Rusya’ya karşı başarısız bir vekalet savaşının tam ortasında bulunuyor.
Biden yönetimi ABD içerisi ve dışarısında biriken sorunlara cevaplar veremedi. En büyük övünme kaynağı olan ekonomik büyüme, kapitalistlerin karları odaklıydı ve emekçilere kırıntıları başarı olarak göstermekten ibaretti. ABD’de sınıfsal uçurum büyürken haliyle sosyal kriz hafiflemedi. Trump’ın yükselişi ekonomik kriz ve uzun yıllardır uygulanan neoliberal politikaların getirdiği refah kaybıyla doğrudan alakalıdır. Trump Avrupa’daki diğer aşırı sağcılar gibi kimlik ve kültür kamplaşması ile orta ve alt gelir gruplarının desteğini kazanmayı başardı. Kimlikler siyasetini kendisine kalkan yapan neoliberal Demokrat Parti elitleri, bozuk düzenin ayrıcalıklı temsilcileri olarak öne çıkarken tersine Trump gibi bir milyarder sıradan Amerikalıların düzen karşıtı sesi pozlarına büründü. Göçmenler günah keçisi ilan edildi, kültürel kutuplaşma Trump’a yaradı.
Tek Alternatif
ABD’de daha birkaç yıl öncesine kadar milyonlarca insan, kendisine demokratik sosyalist diyen Bernie Sanders ve ona bağlı örgütlere yönelmişti. Ne var ki bu sol reformist oluşumlar emperyalist-kapitalist Demokrat Parti’ye bağlı olmaktan asla vazgeçmedi. Bu da onların tıkanması ve gerilemelerinin kesinleşmesi anlamına geldi. Ama yine de emekçilerin ve gençlerin kendisine sosyalist diyen bir alternatifin peşinden gitmeye hazır olduğu bu süreçte görünmüş oldu. ABD’de son yıllarda iyiden iyiye artan grev hareketleri, Black Lives Matter mücadelesi ya da büyük ses getiren Filistin ile dayanışma eylemleri de gösteriyor ki karamsar olmaya gerek yok. Demokrat Parti ve kimlikçilik boyunduruğundan kurtulan bağımsız sosyalist bir hareket işyerlerinden ve sokaktan hareketle kurulabilir. Tek gerçek alternatif budur.