Suriye’de Ateş Biter mi? – Veli Umut Arslan

28 Ekim, 2012

Suriye’de kurban bayramı dolayısıyla ilan edilen ateşkese uyulacağını kimse beklemiyordu. Zaten isyancı grupların el Nusra cephesi gibi aşırı İslamcı kesimleri ateşkese uymayacaklarını baştan ilan etmişlerdi. Derken Şam’da bombalar patladı, birçok bölgede silahlı çatışmalar patlak verdi. Suriye yönetimi ateşkesi bozan tarafın isyancılar olduğunu ispat etme telaşında. İsyancılar da hemen Esad rejimini suçlamaya koyuldular. Tabi ki Batı basını isyancıların iddialarını manşetlerine taşıyor.

Suriye, iç savaş bataklığına fena halde saplanmış durumda. Gelen raporlara göre Suriye’de günde ortalama 150 kişi yaşamını yitiriyor. Toplam ölü sayısı BM’ye göre 20 bini geçmiş durumda. Yüz binlerce Suriyeli komşu ülkelere mülteci olarak sığınırken imkanı olanlar yasal yollardan yurt dışına çıkmış durumdalar. Bunun dışında daha büyük sayılarda insan iç göç ile daha güvenli bölgelere kaçıyor. Ülkede can ve mal güvenliği kalmadığından bu sayılar her geçen gün artmakta.

Son Yakın mı, Bir Son Olacak mı?

Hesapta Esad rejiminin sonu yakındı. Çatışmalar, katliamlar, yıkımlar bu işin doğasında vardı, ama sonuçta bu acılar boşa gitmeyecek Esad gidecek ve Suriye’ye “demokrasi” gelecekti. Kıtır kıtır adam kesip bunu videoya çekenlerin demokratlığı bambaşka bir konu, ama işler zaten planlandığı gibi gitmedi. Protestoların başlamasından fazla geçmeden Esad karşıtlarını tez elden silahlandıran emperyalist güçlerin Suriye’yi dipsiz bir kuyuya ittikleri zamanla belirginleşti. Esad karşıtı muhalefetin olgunlaşmadan bombalamalar ve gerilla saldırılarına yönelmesi, belirli açılardan Esad rejiminin işine geldi. Kitlesel sivil muhalefet rejim için daha tehlikeli olabilirdi. Diğer taraftan iç savaş sürecinin başlaması muhalefetin NATO güdümüne girmesini hızlandırdı ve garanti altına alındı. Böylelikle onlarca yıldır Esad rejimine karşı çıkan bağımsız gerçek muhalefet atıl duruma düştü ve işlevsizleştirildi. NATO güdümlü silahlı İslamcı unsurlar da meseleyi derhal bir mezhep çatışmasına çevirmeye çalışarak ülkeyi uçurumun kıyısından aşağı ittiler.

Adına Özgür Suriye Ordusu denen bir güç gerçekte yok. Var olan birbirinden bağımsız onlarca farklı  milis grubu. Bu milis kuvvetleri içerisinde El Kaide’nin başını çektiği aşırı İslamcıların ağırlığını giderek arttırdığını Batı basını da kabul ediyor. MİT, CIA,MI6 gibi gizli servislerden önemli yardımlar alan bu silahlı milis birlikleri kuvvetli destek aldıkları Türkiye ve Lübnan sınırlarındaki kırsal kesim ve kasabaları denetimleri altına almış durumda olsalar da Esad kuvvetlerinin dağılmaktan çok uzak olduğu ve ülkenin kilit noktalarını pek kolay kaptırmayacağı anlaşıldı. Örneğin Halep’te keskin nişancılar sokaklarda geçit vermiyor, kapsamlı bir taarruz söz konusu olamıyor. Savaşın uzaması, çok kanın dökülmesi, bunun karşısında pek bir ilerleme sağlanamaması adeta kesinleşti. Söz konusu olan iç savaşın giderek bir yenişememe halinde tıkanmasıdır.

ÖSO’nun Halk Desteği

Suriye iç savaşı gösterdi ki ne ÖSO denilen gücün halk arasındaki desteği o denli çok ne de Suriye’de halkın büyük çoğunluğu Esad’dan nefret etmektedir. Örneğin Halep’in yarısı zaten isyancılar tarafından kurtarılmış. Ama orduya karşı savaşan sadece 6-8 bin silahlı milis var. (Guardian ve Sana’nın benzer verileri mevcut.) 2.5 milyonluk Halep’te sadece 6-8 bin milis savaşıyorsa bunun anlamı Halep halkının en hafif yorumla savaşmayı istemediğidir. İsteseler eline silah alanların sayısı kısa zamanda on binlerden yüz binleri bulurdu ve Halep çok geçmeden kolayca düşerdi. Zaten o kadar büyük, birleşik bir halk motivasyonu olsaydı Esad’ın yerinde yeller esiyor olurdu. Ayrıca Suriye’de Mısır’da olduğu gibi rejimin tüm hayat kanallarını kopartacak genel grevler de olmadı.

Bunun dışında Esad’ın da ülkede belirgin bir tabanı olduğu da ortadadır. Hıristiyanlar, Aleviler, Dürziler gibi azınlık grupları iç savaşta rejimin arkasında saf tutuyorlar. Bunun dışında hiç Alevi’nin bulunmadığı Halep kentinde rejim karşıtı protestolar yok denecek kadar az bir düzeyde seyrediyor. Ticaretle uğraşan üst sınıflar, orta sınıflar ve laik eğilimli Araplar da saflaşmada Esad tarafındalar. Aslında Esad’ı sevmeyen geniş kitlelerin ÖSO ve radikal İslam tehditi altında tarafsızlaştığı ya da kerhen de olsa rejimi desteklemeye başladığı belirtiliyor. Kürtler genellikle tarafsız bir pozisyon almaya çalışıyorlar ki bu durum aslında Esad rejiminin lehine oluyor. Belki bunun bir rahatsızlığının ürünü olacak belki de MİT kışkırtması ile isyancılar Halep’te Kürt mahallelerine saldırdılar. Gelen raporlara göre çoğunluğu isyancılardan olmak üzere 30 kişi yaşamını yitirirken karşılıklı yüzlerce kişi de rehin alınmış durumda. İsyancıların Esad güçlerinin dışında bir de Kürt milis kuvvetleriyle çatışması kendi adlarına büyük bir kayıp olacaktır. Bu yüzden geri çekilmeleri oldukça muhtemel, ama Türkiye egemen sınıfının Kürtleri çatışmalara çekmeye çalıştığı muhakkak.

Özetlersek:

  • Kurban bayramı süresince geçerli olacak olan ateşkes girişimi beklendiği gibi başarısız olmuştur.
  • Suriye’de iç savaş bir tıkanma noktasındadır. İsyancılar silah ve organizasyon açısından kendilerini geliştirseler de Esad rejimini kendi başlarına devirmeleri mümkün gözükmemektedir.
  • Halep’te Kürt mahallerine saldırılması ve PYD’ye bağlı milislerin isyancılara sert karşılık vermesi önemli bir gelişmedir. Kürtler mümkün olduğunca sıcak çatışmalardan uzak durmaya çalışacaklardır.
  • İsyancıların beklentisi NATO müdahalesidir, ama bu konuda Batı Cephesi umut verici değildir. Esad’ın dış desteği sağlam gözükmektedir. Beklenti ABD’nin seçim sonrasında daha saldırgan olması ya da Rusya’nın ikna edilmesidir.
  • AKP dış politikası Suriye’de tıkanmıştır. Efelenip duran AKP’nin maceraya girip içeride kendisini riske atmaya hiç niyeti yoktur. Aktif müdahale yerine Suriye’deki iç savaşın kumanda merkezi olmayı sürdürmeyi tercih etmektedirler.
KATEGORİLER
ETİKETLER