Nepal’i Yıkan İki Büyük Süreç: İhanete Uğrayan Devrim Ve Deprem!

nepal 2 Nepal’de Cumartesi günü yerel saatle 11.56’da Katmandu’nun 80 Kilometre kuzeydoğusunda meydana gelen  7,8 büyüklüğündeki depremde ölü sayısı 3617’ye yükseldi. Nepal’de 81 yıldır bu kadar büyük bir depremin meydana gelmediğini ifade eden yetkililer 81 yıldır biriken enerjinin çok büyük bir depreme neden olduğunu, depremin yerin sadece 2 km derinliğinde meydana gelmesi nedeniyle çok yıkıcı olduğunu, depremden en çok başkent Katmandu’nun etkilendiğini ve ölü sayısının Katmandu’da 721’e çıktığını ifade ediyorlar. Katmandu’da şu an itibariyle havaalanı da dahil birçok yolun kullanılamaz durumda olduğu vurgulanıyor.

Depremin Ulusal Acil Operasyon Merkezi, 6500’den fazla kişinin de yaralandığını duyurdu. Nepal hükümetinden bazı yetkililer ölü sayısının 5 bine kadar çıkabileceğini söylüyor.  Evlerini kaybeden binlerce kişi çadırkentlere sığınırken evleri ayakta kalan birçokları, şiddeti 7.0’nin üzerindeki artçı şoklar nedeniyle büyük tedirginlik yaşıyor. Diğer taraftan başkentten çevre bölgelere gidildikçe yıkımın boyutları artıyor. Yollar yıkılmış ve kapanmış durumda olduğundan depremin merkez üssüne yakın bölgelere ulaşmak mümkün değil. Bu yüzden felaketin boyutlarının artmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Depremin yarattığı yıkımın boyutları, Nepal’in geri kalmışlığı ile katlanıyor. Yıkılan yapıların derçe çatma oluşu, yoksulluğun açık bir göstergesi. Şimdilerde Nepal’deki burjuva devlet aygıtı ve sistem tamamen devre dışı kalmış durumda. Elektrik yok, ulaşım tamamen kesilmiş durumda, hastaneler yetersiz, sağlık görevlileri gelen yaralılara yetişemiyor, cesetleri koyacak yer kalmamış durumda, arama kurtarma çabaları yetersiz, insanlar çıplak elleriyle yakınlarını enkazdan çıkarmaya çalışıyor, acil durum ekipmanları ve hazırlıkları tümüyle yetersiz, insanlar aç açık dışarılarda kalırken başarılı bir yardım organizasyonundan söz etmek mümkün değil. Uzun lafın kısası, Nepal’in depremden sonraki durumu içler acısı. Nepalli aileler, kucaklarında çocuklarıyla otostop çekerek kırsal alanlara ulaşmaya çalışıyor.Katmandu’da bakkal dükkânı işleten Krişna Muktari uluslararası ajanslara verdiği röportajdnepal 3a mecvut durumu şöyle anlatıyor: “Kaçıyoruz. Burada nasıl yaşanır ki? Küçük çocuklarım var, bütün gece evden kaçmaya hazır halde bekleyemezler.”

Öte yandan salgın hastalık riskinin Nepal’deki ölü sayısını arttırabileceği vurgulanıyor. 6 binden fazla kişi ciddi yaralarla tedavi edilmeyi bekliyor; ne var ki hastaneler dolup taşıyor. Yaralıların birçoğu barakalarda, yollarda tedavi edilmeye çalışılıyor; fakat ne yazık ki basit yaraları olanlar bile enfeksiyon sonucu hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 raporuna göre, Nepal’de her 10 bin kişiye 50 hastane yatağı ve 2,1 doktor düşüyor.Ülkenin yeniden inşası içinse 5 milyar ABD Doları, yani ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 20’si gerekiyor.

 Nepal’de Kaçan Tarihi Fırsat Bugünkü Yoksulluğun Yegane Sorumlusudur!

Deprem sonrası kurtarmaların zamana karşı bir yarış olduğunu düşünürsek Nepal’deki sistemin acizliği daha da çıplak hale gelmektedir. Oysa Nepal emekçileri kendi kaderlerini değiştirmek için tarihi bir fırsatın eşiğindeydiler. 2006’da Nepalli emekçilerin isyanı o kadar kuvvetliydi ki işçi-emekçi cumhuriyetinin kurulması işten bile değildi. Ama emekçi kalkışmasına öncülük eden Nepalli Maoistler, Nepal’de herhangi bir sosyalist dönüşümün karşısındaydılar. Onlara göre Nepal’de öncelikle demokratik aşama yaşanmalıydı. Bu yüzden Maocular, devlet aygıtının neredeyse tamamen dağıldığı, başkent Katmandu’nun silahlı işçi ve emekçilerin kontrolü altında olduğu bir durumda devrimin önüne geçtiler ve hareketi erittiler. Neyin karşılığında? Sadece ve sadece sembolik bir anlam dışında gerçek hayatta karşılığı olmayan monarşinin ilga edilmesi karşılığında.

Neticede Maoistler, başbakanlık koltuğuna oturdular, yabancı sermayeyi Nepal’e yatırıma teşvik ettiler ve sisteme göbekten bağlandılar. Emperyalist kapitalizmle anlaştılar, onlardan bir dolu övgü aldılar ve burjuva düzenin payandası haline geldiler. Neticede yarattıkları büyük yenilgi yüzünden kendileri de bir sürü parçaya bölünüp tesirlerini ve önceki prestijlerini tümden kaybettiler. Olan Nepal’deki emekçilere oldu. Güya demokratik devrimin hiçbir talebi karşılanmadı. Toprak reformu, ulusal sorun, Nepal’in geri kalmışlığı, emperyalizme bağlılık, temel insan hakları ve onurlu bir yaşam…

Türkiye’de “Nepal Devrimi” diye ortalığı velveleye veren Stalinci akımlar da Nepal’deki ihaneti görmezden geldiler. Böyle olunca da gerekli dersleri çıkaramadılar ve devrimci Marksist program aleyhine kendi kitlelerini oyalamaya devam ediyorlar. Aradan bir 10 yıl geçmesine rağmen Nepal’de sadece Maoistler değil, büyük burjuva partiler de tamamen çözümsüz olduklarını ortaya koydular. Nitekim yoksulluk içerisindeki Nepal, bu büyük depreme çok savunmasız bir durumda yakalandı. Nepal’deki Maosit iktidar eski düzenin yoksulluğunu emperyalist- kapitalist sistemle uzlaşarak aynen devam ettirdi.

Nepal’deki Maoistlerin 2006 sürecinde emperyalist kapitalizmle uzlaşmacı hamlelerinin faturasını bugün Nepal halkı acı bir şekilde ödüyor. Maoistler “demokratik devrim” aşamasında Nepal’deki sorunların çözüleceğini iddia ediyorlardı. Oysa ki sorunlar aynen devam ediyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi her 10 bin kişiye 50 hastane yatağı ve 2,1 doktor düşüyor. Bu yüzden can kayıpları giderek artıyor. Buna karşılık mevcut iktidar uluslararası yardım çağrıları dışında hiçbir şey yapamıyor; insanlar sokaklarda acı içerisinde ölüme terk edilmiş durumda.

Sonuç olarak Nepal deneyiminin de bir kez daha gösterdiği gibi yılların geri kalmışlığı ve halkın fakirliği, emperyalist-kapitalist sistem aşılmadan düzeltilemez.Kapitalist sistemin oynayabileceği hiçbir ilerici rol yoktur. Bu yüzden tek yol sürekli devrimdir!

KATEGORİLER
ETİKETLER