- Kıbrıs Seçimleri: Erhürman Müdahalelere Rağmen Kazandı! - Ekim 20, 2025
- Kârlı Çıkan Kim? – GüneÅŸ Gümüş - Ekim 18, 2025
- Yunanistan Polisinden Filistin Eylemine Kanlı Saldırı - Ekim 8, 2025

“Demokrasi Nöbeti” adı verilen meydan etkinlikleri tüm devlet imkanları seferber edilerek devam ettiriliyor.  Her akÅŸam canlı yayınlarla televizyonlarda bu “şölen” izlettiriliyor. “Darbe tehlikesinin geçmemesi” gerekçesi ile “direniÅŸ ruhu” diri tutulmaya çalışılıyor. Göstermelik oyunlarla kışlaların kapısında belediye kamyonları barikat kuruyor. Tehdit algısı diri tutularak AKP’nin tabanının, İslamcı çevrelerin heyecanı ErdoÄŸan’ın ÅŸanlı zaferini kutluyor. 15 Temmuz adına parklar, sokaklar, köprüler, ÅŸehitlikler, hainler mezarlığı gibi projeler kalıcı hafıza  yaratmak üzere baÅŸlatıldı bile.Bu hengame AKP’nin özel çabası olmasa çoktan sönümlenip giderdi. AKP’nin istediÄŸi büyüklükteki kalabalıkları toplayamaması bunun bir kanıtı. Meydan ÅŸovları 7 AÄŸustos pazar günü İstanbul Yenikapı’da yapılacak olan bir mitingle bitirilecek, hükümet öyle açıkladı. Bundan sonrasına dair AKP’nin uzun vadeli planları “Milli Mutabakat” zemininde gerçekleÅŸtirilmeye çalışılacak. Ancak tabii ki “milli” unsurlarla. HDP gibi “gayrı milli” unsurlar sürecin dışında bırakılacak. İki haftadır ErdoÄŸan attığı her adıma HDP’ye yönelik düşmanlığını sürdürmekte ısrarcı görünüyor. Türk bayrakları ve milli duygularla coÅŸturulan ÅŸovenist dalgada Kürt sorununun kaderi ne olur?
Yeniden İnşa
AKP, zaferini meydanlarda gövde gösterisine dönüştürmeye çalışırken ilan edilen OHAL, hızlı bir ÅŸekilde devletin yeniden inÅŸası için tüm imkanları birkaç bakan ve ErdoÄŸan’ın emrine sundu. Kuvvet komutanlıklarının atanması, YAÅž kararları, askeri okulların kapatılması, operasyonlar, meÅŸrulaÅŸtırılan iÅŸkence ve keyfi iÅŸten uzaklaÅŸtırmalar… OHAL altında hiçbir ÅŸey olaÄŸanüstü deÄŸil.
Devletin ve milletin bekası için gerekli gibi gösterilen en despotik uygulamalar toplumsal kabul görür duygusuyla hareket eden AKP, istediÄŸini kolayca alabileceÄŸini düşünüyor. Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun  AKP ile kol kola girmesi CHP tabanında hiç de hoÅŸ karşılanıyor gibi görünmüyor. Taksim meydanına toplanan kalabalıklar bunun bir göstergesi. Öte yandan CHP tabanının AKP ile uzlaÅŸmaz çeliÅŸkileri var. Laiklik hassasiyetleri, Balyoz darbesi gibi süreçlerle Kemalistlerin tasfiyesi ve 14 yıllık iktidarın bütün pislikleri hafızalarda iken KılıçdaroÄŸlu sıkışıyor. Devletin yeniden inÅŸasına çimento olmaya istemeyecek olan milyonlar kısa sürede dağılacak olan bu heyecanlı havanın ardından öfkesini de çeÅŸitli kanallardan gösterecektir. AKP bunu oldukça iyi biliyor. Bu nedenle FETÖ operasyonları adı altında görevden aldığı muhalifleri gelen tepkiler üzerine görevine pek çok kez iade etmek zorunda kaldı. Milli mutabakat zemini projesi oldukça kırılgan. AKP kendisini dikkatli hareket etmek zorunda hissediyor.Åžimdilik.
CHP dışındaki unsurlardan MHP ise çantada keklik.  HDP’nin ve Kürt halkının adı ise ağızlara alınmıyor. Oysa bu ülkenin en köklü sorunu, ÅŸu an sıcak savaÅŸ halinde cereyan ederken sokaÄŸa çıkma yasağı ve çatışmalar sürerken istediÄŸin kadar meydana insan topla, bu sorun ne gerçekliÄŸinden ne yakıcılığından ne de caydırıcılığından bir ÅŸey kaybeder.Israrlı ve örgütlü bir geçmiÅŸin karşısında ErdoÄŸan kabadayılığı bir gerçekliÄŸe tekabül etmez. Milli Mutabakar siyaseti ve yeniden inÅŸa sürecinde cemaatten kendisini ayrıştırmaya çalışan ErdoÄŸan Kürt sorununda HDP’yle mesafesini koruyor. Çözümün geleceÄŸi bu toz duman içinde ne olur?
Kürt Sorununun Çözümünde AKP- Cemaat Çatlağı
AKP’nin, toplumsal zeminini güçlendirmek adına “darbecilerle hesaplaÅŸmak”, Alevi açılımı, Kürt açılımı ve müzakere süreçleri gibi stratejik politikaları devreye sokmuÅŸtu. Alevi açılımı zaten AKP’nin de cemaatin de devletin geleneÄŸi itibariyle de göstermelik bir edebiyattan ibaret kaldı. Kürt sorunu ise Kemalist bürokrasinin tasfiyesinin ardından asıl belirleyici gündem olarak masaya yatırıldı. AKP de PKK de sürece dair bir iÅŸtah duyuyordu çünkü AKP, Kürt sorunu gibi ülkede “istikrarsızlık kaynağı” tarihsel bir sorunu çözen bir hükümet olarak tarihe geçecek hem de muhafazakar Kürt halkının desteÄŸini devÅŸirecekti. Ancak Gülen meseleye hiç de bu kadar sıcak bakmıyordu.Cemaatin öncülüğünü yaptığı KCK operasyonları ve Oslo sürecini yürüten Hakan Findan’a yönelik operasyonel hamleler ile AKP’nin politikasına fiilen engel koyma derdindeydi. Bu derin ayrılığın kökeninde elbette günlük siyasi çıkarlar var. Ancak onun da ardında ErdoÄŸan’ın ile Gülen’in Kürt sorununa yönelik farklı pozisyonları yer alıyor.Cemaat, ışık evleri adı verilen yapılanmalarında Kürtçe konuÅŸulmasına dahi izin vermeyen bir milliyetçi tona hakimdi.AKP ise mümkün olduÄŸunca kendisini güçlendirecek her projeye el atma derdindeydi. Yani AKP ile cemaatin hedef farklılıkları çatlaklara neden oluyordu.Kürt ulusal hareketinin bölgede müzakere sürecini yürüten siyasi baÅŸarısı  AKP’yi deÄŸil PKK ve BDP’yi güçlendirdiÄŸi oranda ise AKP bu operasyonların ekmeÄŸini yedi.
ErdoÄŸan’ın kökeni olan Milli Görüş hareketi Kemalizm’e muhalif olma motivasyonu ile hareket ediyordu. Oysa artık iktidara sıkı sıkı yapışan, baÅŸkanlık ve OrtadoÄŸu lideri olma hayalleri ile yanıp tutuÅŸan bir ErdoÄŸan var. Siyasal İslam’ın  “muhalif” söylemlerini dile getirmeyi bırakın, boÄŸazına kadar rant, lüks, yaÄŸma, yalan ve talanla özdeÅŸleÅŸmiÅŸ bir siyasal İslam var. 2013’te Kürdistan’ı dile getirmekten çekinmeyen bir ErdoÄŸan varken bugün Şırnak’ta, Cizre’de Sur’da katliamların emrini veren bir ErdoÄŸan var. ErdoÄŸan’ın niyeti hiçbir zaman Kürt halkının meÅŸru taleplerinin gerçekleÅŸtirilmesi ve haklarının tanınması deÄŸildi ancak iktidarını geniÅŸ ittifaklara dayandırarak uzun kendi rejimini tesis etmeyi hedefliyordu.Oyalama siyaseti son noktasına vardı. SavaÅŸ baÅŸladı. Geriye tekrar ezbere bildiÄŸimiz tek bayrak, tek millet, tek din, tel dil gibi bilindik ırkçı milliyetçi tonlar kaldı.Artık ErdoÄŸan’ın bu yola ihtiyacı var.
Milli Mutabakat Siyaseti
15 Temmuz darbe giriÅŸiminden sonra ErdoÄŸan hiçbir ÅŸey olmamış, onu sırtında taşıyan 14 yıllık koalisyon içeriden “ihanete” uÄŸramamış gibi yapamazdı. Derhal milli mutabakat zeminine geçildi.MHP-AKP-CHP üçgeninde milli birlik siyaseti görüntüsü tesis edildi. ErdoÄŸan ve KılıçdaroÄŸlu karşılıklı olarak hakaret davalarından vazgeçtiÄŸini açıkladı.”Aynı gemide olmak” bunu gerektirirdi. Gün kavga-muhalefet günü deÄŸil devleti kurtarmanın günüydü: Sanki AKP ve cemaat o devletin sahipleri olarak bu ülkenin halklarına kan kusturmamış gibi! Sanki cemaati AKP koruyup kollamamış gibi!  ErdoÄŸan, Bahçeli ve KılıçdaroÄŸlu’nu makamında ağırladı. CHP, bir kez daha devlet millet edebiyatı ile “milli mutabakat” ruhuna uygun hareket etti: muhalif tonları lügatından sildi. Taksim Mitingi’nde  de bu kaypaklık sürdü.
Bahçeli’nin pozisyonu zaten son bir yıldır ortada. AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımının yıkıcı savaÅŸ konseptine dönmesi ile MHP AKP’nin damarında kan oldu. 7 Haziran’da HDP’nin baÅŸarısı ve toplumsal muhalefetin canlanması MHP’yi AKP’nin eteklerinin altına itti. AKP de onun bu jestine MHP’nin kongre süreçlerinde Bahçeli’ye her türlü desteÄŸi vererek karşılık verdi. Darbe sonrası da Bahçeli sarayda yerini aldı.
Milli Mutabakat ve HDP
Saray’da tek  bir parlamento partisi yoktu: HDP. ErdoÄŸan, hakaret davalarını geri çekerken HDP’yi kapsam dışı bırakmayı ihmal etmemiÅŸti. ErdoÄŸan’ın baÅŸkanlık hayallerinin önündeki birinci engel olan HDP “milli” zeminden doÄŸal olarak dışlandı. Çünkü ErdoÄŸan’ın derdi elbette “ulusal birlik” görüntüleri vermek deÄŸil, darbeyi püskürten ve yıkılmayan komutan, darbe sonrası milli birliÄŸi saÄŸlayan lider olarak arkasına aldığı rüzgarı baÅŸkanlık rejimi yoluna taÅŸ olarak döşemek. Darbe giriÅŸiminin “güçlü devlet”e olan ihtiyacı doÄŸurduÄŸu teziyle kitleler bu sürece ikna edilmeye çalışılacak. Tüm devlet yeniden inÅŸa edilecek. BoÅŸaltılan kadrolar doldurulacak. Ordu Bu ise AKP’nin tek başına baÅŸarabileceÄŸi bir iÅŸ deÄŸil.  CHP ve MHP’nin kitlesinin konsolide edilmesi gerek. “Milli mutabakat” zemini iÅŸte bu iÅŸe yarıyor.  HDP’nin bu zeminde yer almaması MHP ve CHP’nin tabanının milliyetçilik etrafında ikna edilmesi ihtiyacından ve ErdoÄŸan’ın ÅŸahsi nefretinden kaynaklanıyor.
Öte yandan darbe sonrası ülkenin başına gelen bütün musibetleri geriye dönüp cemaate mal etme operasyonu akıllıca yürütülüyor ki toplumsal muhalefetin hafızası AKP’den yana yeniden yapılandırılsın. Darbecilikten içeri alınan kilit isimlerin PKK’ye karşı operasyonları yürüten generaller olduÄŸu tespiti ısrarla tekrarlanıyor. Kezban Hatemi, 20 Temmuz akÅŸamı OHAL ilan edilmeden hemen önce bu operasyonlardaki kayıpların ve ihlallerin darbeci general yüzünden gerçekleÅŸtirildiÄŸini söylemekle görevlendirilmiÅŸti. Damat bakan Albayrak 2011’de 34 köylünün katledildiÄŸi Roboski dosyasının yeniden inceleneceÄŸini açıkladı ki Roboski komutanı da gözaltına alınanlar arasında. AKP’nin en tepeden yürüttüğü ve faili olduÄŸu tüm bu suçlar hatta Hrant Dink ‘in katledilmesi gibi büyük cinayetler cemaate mal edilerek hafızalardan silinmek isteniyor. Ancak ne Kürt halkı yıkılan kentlerinden bu yalana inanır ne de sokak ortasında “emri ben verdim” diyerek estirilen diktatörlük rüzgarı kolay  kolay hafızalardan silinir.
ErdoÄŸan bu süreçte “demokrasi nöbetleri” ile canlı tutmaya çalıştığı heyecan dalgası ile baÅŸkanlık sürecini kotarma derdinde.”Milli Mutabakat” politikasında Kürt halkına elbette yer yok! Nusaybin’de devam eden sokaÄŸa çıkma yasağında kentten artık ceset kokuları yükseliyor. Şırnak kenti tamamen yok olmuÅŸ, Sur gibi tarihi bir güzellik nice cinayetlerle beraber tarihe karışmış, Cizre’de diri diri yakılanların acısı yüreklere iÅŸlemiÅŸ… AKP, kendisini aklama peÅŸinde. Kürt sorununda yumuÅŸama ve mutabakat siyasetine dair ErdoÄŸan’da ÅŸimdilik bir emare görülmüyor. Ancak hiçbir iktidar bu kadar kanlı bir savaşı sonsuza kadar sürdüremez.












