Kenan Evren Mezarda; Fikirleri İktidarda!

Kenan Evren Mezarda; Fikirleri İktidarda!

12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. Bu karanlık dönem, bir kuşağı katletti. İşçi sınıfının kazanılmış haklarının önemli bir kısmını yok ederken patronları ihyâ etti. ABD’nin istediği neo-liberal dalga, Türkiye’yi sarstı. Sonuç olarak ABD’nin “our boys did it” (bizim çocuklar yaptı) sözüyle karşıladığı 12 Eylül, büyük ölçüde amacına ulaştı.

Bugün sorulması gereken asıl soru şu: “12 Eylül süreci kapandı mı?” Hemen yanıt verelim: Hayır! Hatta bugünkü koşulların kapısını aralayan 12 Eylül’ün ta kendisidir. AKP, 12 Eylül’e çok şey borçlu. Zaten baskılar, katliamlar, sömürü çarklarının hızla dönüşü, 12 Eylül’ü “aratmıyor.” AKP, kendisini yaratan 12 Eylül sürecine borcunu hızla ödüyor. Şimdi 12 Eylül’den günümüze kısa bir yolculuk yapalım. 

AKP’nin Temelleri 12 Eylül Sürecinde Atıldı

24 Ocak 1980 kararları 12 Eylül diktatörlüğünün güvencesi ile hayata geçirilirken büyük sermayenin; özelleştirmeler, güvencesiz-örgütsüz çalışma ve işçilerin düşük ücretlendirilmesi politikası günümüze kadar kararlılıkla uygulandı. Devam eden yıllarda, siyasi mecrada süren koalisyonlar ve siyasi krizler dönemi, ekonomideki yüksek enflasyon ve krizler sonucunda Kemal Derviş transferi ve ardından AKP’nin iktidara gelmesi ile Türkiye 12 yıllık AKP yönetimine adımını attı.

AKP’nin iktidarı boyunca uyguladığı dönüşümleri incelediğimiz zaman, aslında 12 Eylül askeri darbesi ve ardından gelen yıllar boyunca küresel ve ulusal sermaye aktörlerinin Türkiye için uygun gördüğü politikaların hızlı bir şekilde hayata geçirildiğini görürüz. Ancak AKP’ye baktığımız zaman basit bir uygulayıcı ya da maşadan çok ideolojik bir aygıt görürüz. Kuşkusuz bu ideolojik aygıt da uluslararası bir tarihsel sürecin ürünü. Siyasal İslam, Ortadoğu’da yıllarca emperyalist güçler tarafından finanse edildi ve bir siyasal aktör olarak oyun sahasına sürüldü. Bu noktada Türkiye gündemini yıllarca meşgul eden İmam Hatip Liseleri (İHL) konuyu anlamak bakımından iyi bir örnek. 1980’den sonra İHL öğrencilerinin önü açıldı ve okul sayısı artırılarak yoğun öğrenci alımına başlandı. 28 Şubat sürecinde İHL’lerin tekrar önü kesildi ve AKP döneminde üniversiteye girişleri ile ilgili katsayı uygulaması kalktı. 2012-2013 eğitim yılında 4+4+4 yasası ile hayata geçirilen uygulamaya göre ise Genel Liseler (Düz Lise) ortadan kaldırıldı. Yani herhangi bir Anadolu Lisesini kazanamayan öğrenci, doğrudan meslek liselerine (büyük çoğunlukla İHL) yönlendirildi. 2014 yılında Alevi, Ermeni, Yahudi olan 40 bin öğrenci İmam Hatip Liseleri’ne yerleştirildi. Bu tabloya bakıldığında, 12 Eylül’ün hedeflediği tablonun AKP ile birlikte üstüne koyarak devam ettiği görülüyor.

Muhafazakâr dönüşüm kuşkusuz yalnızca eğitim alanında sınırlı kalmadı. 12 Eylül rejiminin zorunlu din dersleri, Alevi köylerine zorla cami yaptırılması vb.  muhafazakârlaştırma politikalarında AKP eliyle adeta tekrar büyük bir canlanma yaşandı. 1980 sonrası dönemde tüm dünyada doğuşları itibari ile iki zıt ideoloji olan muhafazakârlık ve liberalizm iç içe geçti. Bunun nedeni, örgütsüzleştirilen ve güvencesizleştirilen halk kesimlerinin itaat altına alınma çabasıydı. Bu etki kuşkusuz Türkiye’de kendisini hem azgın işçi sınıfı düşmanlığında hem de muhafazâkar toplumsal dönüşüm anlamında 12 Eylül sonrası dönemin hızlandırılmış politikaları ile AKP’de vücut buldu. Tüm bunların sonucunda bugün vahşi kapitalist, otoriter ve muhafazakâr bir rejimle karşı karşıyayız. Yani AKP 12 Eylül’ün bir çocuğudur. Dolayısıyla 12 Eylül’le hesaplaşmanın yolu tüm bu iktisadi ve toplumsal dönüşümlerle mücadele etmekten geçiyor.

bolsevik.org

 

KATEGORİLER
ETİKETLER