‘Leninist Parti’ Üzerine Bir Soru, Bir Cevap

Marksist Bakış dergisinde bolsevik.org’da yayınlanan Devrimci Parti Üzerine adlı makaleye yönelik bir okurumuzun yaptığı eleştiriyi ve verdiğimiz yanıtı yayınlıyoruz.
Merhaba
 “Devrimci Parti Üzerine” isimli yazınızı okudum. Lenin öncesi döneminin ve Lenin’in perspektifinin tipik bir özeti olan ve sonu alışıldık o dogma tutumla biten (“Devrimci parti tartışma kulübü değildir.” ve “Ayrıca Menşevikler ve özellikle Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde olduğu gibi kitle partileri entelektüellere, sendika yöneticilerine karşı yumuşak bir karna sahipti. Disiplin önlemleri partinin bu elit tabakası üzerinde işlemiyordu.” ) yazınızı okudum.
Trostky bana göre proleter mücadelenin onurunu kısmi olarak da olsa kurtarmış ve Sürekli Devrim teziyle Ortodoks Marksizme “yapıcı” alternatif koyabilmiş nadir insanların içinde en etkin olanıdır. Lakin Menşevizme karşı eleştiride Lenin izinde olan kitlenin desteğini kaybetmemek için sert ve önyargılı tutum sergilemesi affedilmezdir. Ne yazık ki onun bu hatası ondan sonraki Trostkyism kuşağını, sadece Stalin’e saldırıda bulunan, hatta bu uğurda Kapitalist revizyona ödün üstüne ödün veren kişilere, sırf Stalin’i eleştirdiler diye desteğini sunan kişilerden ibaret kılacak. Dördüncü Enternasyonal etkisiz eleman durumuna düşecektir. Proleter sınıfın dolaysız iktidarı Marksizmin özünü oluşturur. Marks proletaryanın bütünsel çıkarını eğitimli “profesyonel devrimcilerden” oluşan bir tabakanın savunacağını öngörseydi eminin “Ben Marksist değilim.” sözünü daha vurgulu haykırırdı.
Yine de, bir işçi olarak, yurtsever sloganlar arasında kaybolan Enternasyonalizmin tekrar yükselişe geçmesi için, yurtseverlerden bir gömlek üstün olan Trostkystlerden bir gömlek daha umutluyum. Saygılar…

Selamlar…
Bize göre Leninist öncü perspektifi hayattan kaynaklanmıştır. Hayat çelişkilerden oluşurken işçi sınıfı da bilinç açısından oldukça eşitsiz ve çelişkili durumdadır. Leninizm, bilinç ve eylemsellik açısından işçi sınıfının en ileri unsurlarını bir araya getirip politik bir savaş örgütü inşa etmeye dayanır. İşçi sınıfı içerisinde bilinç homojen dağılmamıştır. İşçi sınıfının büyük çoğunluğu normal şartlarda burjuvazinin ideolojik hegemonyası altındadır. “Ortodoks” Marksizm, parti konusunda kitlesel işçi partilerini savunur ve devrimci dönemlerdeki sınıf atılımının burjuva eğilimleri bir kenara fırlatıp atacağı türünden iyimser evrimci bir bakış açısına sahiptir. Lenin’e kadarki, Rosa Luksemburg ve erken dönem Troçki’nin de ısrarla savunduğu, “resmi” görüş budur. Diğer taraftan burjuva sistemin bu kadar rahat bir yıkılışı önleyen mekanizmaları geliştirecek şekilde toplumsal dokuya derinlemesine nüfuz ettiği zamanla özellikle de 1.Dünya Savaşı’nın yol açtığı devrimci patlamalarda görülecekti. Bu tarz mekanizmaların başında reformist partiler, sendikal bürokrasi ve düzenden kopamayan sözde devrimci özde merkezci parti bürokratları gelmektedir. Bu gibi aygıtlar kapitalist kriz döneminde devrimci işçi sınıfı atılımının önünde bir dalgakıran misali dikilirler ve sistemin bekası için hayati önemdeki rollerini gerçekleştirirler. Nitekim bugün Yunanistan’da olan budur. KKE, Syriza ve sendikal bürokrasi grev hareketlerini kasıtlı biçimde sınırlandırmakta, sınıf hareketini engellemektedirler. Böyle yaparak aslında ülkeyi Altın Şafak faşizmine teslim etmektedirler. Nitekim Bolşevik Parti olmasaydı Ekim Devrimi gerçekleşmeyecek Rus Devrimi de kaybedilen devrimler listesine eklenecekti. Şubat Devrimi sonrasında iktidara gelen Menşevikler ve Narodniklerin performansı ortadadır. Kısacası Leninizm son derece merkezileşmiş emperyalist kapitalist sisteme karşı işçi sınıfının devrimci unsurlarının merkezileşmesini ve kıyasıya mücadele etmesini savunur. Bugün de dünya çapında işçi sınıfının acil ihtiyacı böyle bir öncü örgütlenmedir. Bu görüşe karşı ifade edilen Stalinizm örneği Leninizm’i bağlamaz. Dünya devrimi imdada yetişmezse uzun süre dayanamayacaklarını bizzat Lenin defalarca dillendirmiştir. Karşı devrimci orduların doğrudan saldırısı püskürtülse de maddi koşulların ağırlığı içeriden çöküşü beraberinde getirecektir. Bunun biçimi de Stalinizm olmuştur.
Troçki sonrası Troçkistlere gelirsek. Bu konuda müthiş bir çeşitlilik vardır, bu yüzden her türden “Troçkist” bulmak mümkündür. Troçki sonrası Troçkistler konusuna gerçekte hakim çok az kişi vardır. Bu da Troçkizme saldırmak isteyenler için fırsatlar anlamına gelir. Ya seçmeci bir tavırla belirli bir grubun “sapmaları” genelleştirilir ya da buna da gerek duyulmadan ya da bu kadarı da bilinmeden sıfır bilgi sahibi olarak tabiri caizse desteksiz atarak karalamalara girişilir. Stalinizme karşı tutum konusunda da epey bir çeşitlilik olmakla beraber 4.Enternasyonal liderliği en kritik dönemlerde Stalinistlere karşı yumuşak karınlı olarak olmuştur. Tito, Mao, Moskova’dan yönetilen KP’ler, Castro gibiler Troçkistlerce desteklenmiştir. Asıl bu büyük hatalar 4.Enternasyonal’i gereksiz duruma düşürmüştür. Stalinistlerin her durumda yaptığıysa işçi sınıfını ezmek, emperyalistlerle anlaşmak ve sonunda serbest piyasaya geçmek olmuştur. Geçmişi bir kenara bırakalım bugün Küba’da olan da budur, Nepal’de Maoistlerin yaptığı da budur.
Profesyonel devrimciler meselesine gelince: “Ne Yapmalı” Leninizm’in özü olsa da kitapta geçen sadece profesyonel devrimcilerden oluşan bir parti modeli 1905 Devrimi sırasında terk edilmiştir. Leninist parti, durağan ve bütün sınırları kesinleşmiş bir model değildir. 1905 Devrimi, Ne Yapmalı’daki “işçi sınıfı kendiliğinden sadece sendikal bilinç geliştirebilir” önermesini yıktığında Lenin bu formülasyonu bir kenara atmış ve partinin kapılarını işçilere açın çağrısı yapmıştır. Yeni slogan “bir profesyonel devrimciye karşılık 100 işçi” olmuştur. Yani parti öncü işçilerin sınıf mücadelesine doğrudan devrimci müdahale aracına dönüşmüştür. Nisan Tezleri de partinin programını sürekli devrim çizgisine çekince tarihin kaldıracı ortaya çıkmış olacaktır. Rosa Luksemburg Almanya’da böyle bir örgütün yaratılması mücadelesine çok daha önceleri başlamış olsaydı Alman Devrimi zafer kazanabilirdi. Bu durumda da dünya devrimine giden yolda kritik eşik aşılmış olurdu. Kısacası Leninizm’i belirli kalıplar içerisine hapsetmemek gerekir. Lenin’in ortaya koyduğu model oldukça esnek bir yapıdadır, gelişim ve kendini yenileme becerisi en üst düzeydedir. Peki, Ne Yapmalı’nın ruhu neydi: Sınıf mücadelesine aktif bir şekilde müdahale eden, proleterlerden oluşan, devrimciler örgütü…
Leninizm, bir “profesyonel devrimciler tabakası”nı ifade etmez. Bu yüzden Marks, Lenin’i kesinlikle sözünü ettiğin şekilde yorumlamayacaktır.
Troçkistlerden bir gömlek daha umutlu olmana biz de bir nebze olsun seviniriz. Ama tek yol sürekli devrim olduğu için gerçekte tek umut da sürekli devrim hattının hakkını veren Troçkistlerdir.
Saygılar
KATEGORİLER
ETİKETLER