Lenin’in Vasiyeti: Lenin’i Stalin mi Öldürttü? – Güneş Gümüş

Lenin’in Vasiyeti: Lenin’i Stalin mi Öldürttü? – Güneş Gümüş

Geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan çıkan Stalin üzerine bir biyografi, “Lenin’in ‘Stalin vasiyeti’ sahte mi?” provokatif başlığıyla kitabı tanıtan bir yazı aracılığıyla gündemimize geldi.

İletişim Yayınları’nı kitabı basmak konusunda yazarın akademik “title”ı mı cezbetmiş bilinmez ama kitaba baktığımızda sadece koca bir bayağılık görüyoruz! Neden mi? Stalin ile Lenin arasında bir köprü kurmak adına tarihsel gerçeklere takla attıran, olmazsa uydurmalara bel bağlayan bir yazar ve onun çarpıtmalara, spekülasyonlara dayalı bir kitabı var elimizde. Lenin ile Stalin arasında devamlılık kurma çabasında Stalinistlerle anti-komünistlerin aynı koroda buluşmasına alışığız. İki taraf da Bolşevizmin “bu” olduğu derdinde. Troçki ile ifade olunan Bolşevik alternatife karşı ise son derece tahammülsüzler ve çoğu durumda işin içine yalanlar ve tahrifatlar karıştırılıyor.

Kotkin’in kalın eseri de aynı dertten muzdarip! Kotkin’in başvurduğu siyasi asparagaslardan biri de -Lenin’in vasiyeti ile ilgili olanı- Gazete Duvar tarafından internet ortamına servis edildi. Asparagas diyoruz çünkü diğer birçok iddia gibi Lenin’in vasiyetine dair ileri sürülenler de sadece “ihtimal”. Bu “değerli” saçmalama Gazete Duvar yazarı tarafından öylesine ciddiye alınmış ki hemen manşete taşınmış. Neymiş Lenin’in vasiyeti uydurma olabilirmiş! Lenin’in eşi ve en başından beri yoldaşı olan Nadejda Krupskaya, Troçki’ye yakın olduğu için Stalin’e çamur atmışmış, sahte belgeler ve mektuplar üretmişmiş! Kotkin, faşist Mussollini İtalyası’nı SSCB’ye tercih ettiğini alenen yazan birisi. Şimdi böyle bir adamın Krupskaya üzerinden ürettiği zırvalıkları neden ciddiye alalım ki? Ciddiye alınacak bir şey yok ortada ama, birileri böyle saçmalıkların üzerine atlamak için hazır bekliyor. 

Kotkin olasılık ağzıyla yazabilir, bir yazar olasılıktan da bahsedebilir. Ama olasılık belirttiğini açıkça ortaya koymalı ve dürüst olmalıdır. Bunun dışında ortaya atılan olasılık ya da spekülasyonun kendi iç mantığı ve tutarlılığı olmalıdır. Bu açıdan Kotkin’in ortaya attığı Vasiyet’in sahte olduğu iddiası ise hiçbir kanıta dayanmadığı gibi olayların akışı ve gerçek mücadelelerle de tam ters mahiyettedir. Bu şekilde bir komplo teorisi bile olmaz, çünkü komplo teorilerinin bile dayanak noktası olarak aldığı tarihsel eğilimler vardır. Kotkin ise tarihe takla attırarak okuyucuyu aldatmak derdinde.

Örneğin eş, yoldaş ve devrimci Krupskaya’nın Lenin’in isteği dışında, hatta onun politik tercihlerine zıt biçimde(!) acayip işlere, büyük boyutlarda birtakım hilelere başvurduğunu iddia etmek düpedüz “sallamaktır”. Elde bir bilgi-belge var mı, yok. Kotkin ve onun iddialarına mal bulmuş mağribi gibi saldıran Gazete Duvar yazarı, Krupskaya’nın Lenin’in ve partinin arkasından iş çeviren bir kişi olduğuna inanmamızı bekliyor.

Lenin’in Hastalığı ve Son Kavgası

Vasiyetin yazıldığı sıralarda Lenin’in çok hasta olması mevzusu Stalincilerin en çok sevdiği bahane. Stalinciler normalde Lenin’in vasiyeti yazdığı sırada hasta olduğu için yazdıklarının geçerli sayılamayacağını savunurlar. Ama Kotkin buradan bir adım ileri gitmiş. “Lenin o vasiyeti yazmış olamaz çünkü sağlık durumu aşırı kötüydü” diyerek vasiyetin varlığını toptan inkar etmiş. Kanıt olarak da doktor raporlarını gösteriyor ve buradan Krupskaya’nın dolap çevirdiği sonucuna ulaşıyor!

lenin krupskaya ile ilgili görsel sonucu

Peki gerçek nedir? Stalin, o sıralar Lenin’in siyasetten tamamen çekilmesini istiyordu, çünkü Lenin’in ilk fırsatta kendisine saldıracağını biliyordu. Bu yüzden Lenin, Stalin’in kontrolündeki doktorların raporlarıyla, sağlığı bahane edilerek tamamen izole edilmişti. Bu doktorların Stalin’den emir aldıkları, Lenin ve Krupskaya’nın dinlendiği ve bu izolasyonun kırılmasına Stalin’in asla müsaade etmediği bilinmektedir. Hatta çıkarılan bir takım sahte gazeteler Lenin’e verilerek onun politik öfkesi yatıştırılmak istenmiştir. İşte bu noktada Krupskaya Lenin’in politik tecridini kırıyor ve Lenin’in olan bitenden haberdar olmasını sağladığı gibi Lenin’in işlere müdahale etme girişimlerine imkan sağlıyordu. İşte Stalin’in Krupskaya’ya öfkesi ve hatta ona hakaretler yağdırması bundandır. Bu hakaretler sonrası Lenin Stalin’e yazdığı mektupta kendisiyle şahsi ilişkilerini kestiğini söylemiştir.   

Ama Kotkin doktor raporları konusunda da seçmece davranır ve açıkça kırpma yoluyla yalan söyler. Çünkü doktorlar Lenin’in insan üstü bir gayretle kendisini toparlayarak iyileşme gösterdiğini de yazmışlardır. Yani Kotkin doktor raporlarından işine gelen kısmını kullanmıştır.

Lenin vasiyetini yazdıktan sonra Stalin’e karşı tutumunu daha da sertleştirir. Vasiyetine yaptığı eklerle tutumunu daha da koyulaştırır. Stalin’in görevden alınması isteğine “yoldaşlarına karşı olan kabalığı” vurgusu eklenmiştir. “Yoldaşlara yapılan kabalıklar”, 1936-40 sürecinde akıl almaz bir yok etme kampanyasına dönüşecek ve tarihin gördüğü en büyük komünist soykırımı yaşanacaktır.

Lenin’in Stalin’e ve bürokrasiye karşı mücadeleyi sertleştirmesi vasiyete yapılan eklemelerle sınırlı kalmaz. Yaklaşan parti kongresinde Stalin’e karşı büyük bir bomba hazırladığından bahseder. Yaklaşan bu büyük mücadelede Troçki’den destek istemektedir. Kendisinin sağlığının bozulması durumunda Troçki’den destek beklemektedir ve onu Stalin’e asla güvenmemesi ve uzlaşma aramaması konusunda uyarır. Derken Lenin’in sağlık durumunda bariz bir iyileşme gözlenir. Lenin bu düzelmenin ardından bir kez daha kriz geçirir ve bu son kriz ölümcül olmuştur.

Gürcü Meselesi

Lenin’in Stalin’e karşı keskinleşmesinin sıçrama noktası Gürcü meselesidir. Ama Kotkin’e göre bunlar da Krupskaya’nın Lenin’i manüple etmesine dayalıdır. Kotgin gibileri herkesi bilgisiz ve saf sanırlar. Lenin’in Gürcü meselesindeki duyarlılığı onun hayatı boyunca sürdürdüğü Rus şovenizmine karşı duyduğu tiksinti ile gayet uyumludur. Ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkı konusunu sistematikleştirerek Marksizm’e bir ilke olarak kazandıran Lenin’dir. Stalin’in Gürcü devrimcilere yönelik saldırganlığı ve Gürcülerle Sovyetler arasındaki ilişkinin doğası hakkında Lenin’in yazdıkları neden onun kaleminden çıkmış olmasın ki? Lenin’in sağlığında Sovyetler’de ezilen halklara gösterilen sempati ve dayanışma sanki hiç olmamış gibi Rus şovenine dönüşmeye başlayan Stalin’e Lenin’in müdahalesinden neden şüphe edelim? Lenin’in vasiyeti ya da son mektupları olarak geçen 1922’den 1924’e kadar geçen yazışmalarla Lenin’in ideolojik, politik duruşu arasında hiçbir farklılaşma olmayınca “Krupskaya yazmış olabilir” kıvraklığıyla yeni bir tarih yazımına girişmek de nedir? Düşünün böyle bir kıvraklığı 1928 sonrası iktidar iplerini tamamen eline alan, 1936 Mahkemeleri döneminde Bolşevik devrimin mimarı, yüzbinlerden oluşan bir kuşağı katleden Stalin ve şürekası bile akıl edememiş. Yıllarca Lenin’in mektuplarını saklamakla uğraşmış durmuşlar!

Dünya tarihinde eşine az rastlanacak ölçüde çeşitli ve zengin sahtecilik okulu olan Stalinizm, sansürü, belge yakımını, tanık yok etmeyi, filmleri, kitapları, fotoğrafları değiştirmesi ile benzersiz bir fenomenken Krupskaya üzerinden saçma sapan varsayımlar üreten Kotkin ve ona yaslanmaya çalışanlar neyin derdindeler? Ekim Devrimi’ni karalamak isteyenlerle Troçki’yi karalamak isteyenlerin birleşmesi ile açıklayabiliriz bu durumu. Troçki Ekim 1917’nin radikalliği ile bugünün sınıf mücadelesini birbirine bağlayan bir figür olduğu için hala çok güncel. Bu yüzden de çoktan tarihin tozlu raflarında unutulması gereken bir figür, yıl olmuş 2019 hala ateşli saldırılara ve kara çalmalara konu oluyor. Tıpkı ABD’li antikomünist akademisyen Robert Service’in Troçki biyografisinde ya da tıpkı Putin’in Ekim Devrimi’nin 100. Yılı vesilesi ile çektirdiği aşırı pahalı Troçki dizisinde olduğu gibi.

İş Spekülasyonsa Çok Daha İyisini Yapmak Mümkün

Mesele spekülasyon ve olasılık ise çok daha güçlüsünü ve tutarlısını biz yapalım o zaman! Lenin’in ölümü tıpkı Rusya’da büyük yankı uyandıran tarihçi Lev Lurie’nin iddia ettiği gibi Stalin eliyle olmuş olabilir. Ne demişti Rus tarihçi? Eğer Lenin’in mumyalanmış cesedi üzerinde çalışma yapılmasına izin verilirse Lenin’in zehirlenerek öldürüldüğü ortaya çıkacaktır! Rusya’da yaygın olan inanış da bu yöndedir. Bu iddia Krupskaya’nın düzenbazlıkları iddiasından çok daha makuldür ve olayların akışıyla uyumludur.

Şöyle ki;

  • Lenin’in hastalığı sırasında Lenin ile Stalin arasındaki kavga büyümektedir. Stalin Lenin’in kendisinin defterini dürmek için kolları sıvadığını tabi ki farkındadır.
  • Lenin hasta yatağında tecrit durumunadır. Rusya’da olup bitenleri bilmesine bile izin verilmemektedir. Bu tecridi kıran Krupskaya Stalin’in nefretini kazanmıştır.
  • Lenin’in bir daha sağlığına kavuşması istenmemektedir. Doktorlar ve hasta bakıcıların hepsi Stalin’in sıkı denetimindedir. Lenin dinlenmekte ve gözlemlenmektedir.
  • Lenin kriz dönemlerini atlatıp tekrar Stalin’e karşı mücadeleye atıldığı her durumda tekrar kriz geçirmiştir.
  • Bu noktada Lenin’in kademe kademe zehirlendiği şüpheleri yoğunlaşmaktadır. Sonuncu kriz yaklaşan parti kongresinden hemen önce gerçekleşmiştir ve bu sayede Stalin Lenin’in taarruzundan kurtulmuştur.
  • Stalin’in yok etme yöntemleri içerisinde kişilerin sağlık durumlarını kullanma ve zehirleme vardır.
  • Bu zehirleme işlerinde kullanılan doktorlar ve kimyagerlerin hepsi daha sonra ortadan kaldırılacaktır. [Stalin’in gizli polis örgütü NKVD’nin başındaki Yagoda, 1938’de gerçekleşen “21’ler davası”nda Gorki ve oğlunu zehirlediğini itiraf edecekti. Yagoda, yürüttüğü bu tür kirli operasyonların bir mükafatı olarak Stalin tarafından 1933’te Lenin nişanı ile ödüllendirilmiş; 1935’te siyasi polisin mareşalliği demek olan Ulusal Güvenlik Baş Komiserliğine terfi ettirilmişti. Ancak 1930’lardaki Büyük Temizlik’te ortadan kaldırılarak bütün bu operasyonların bilgisi onunla birlikte tarihe gömülmek istenmişti; diğer birçok tetikçi de olduğu gibi.]
  • Troçki Lenin’in cenazesi üzerinde güvenilir bir otopsi yapılmasını istemiştir, ama isteği reddedilmiştir.

Umuyoruz ki bu yönde bir çalışma ileride mümkün olacak ve Lenin’in ölümü üzerindeki soru işaretleri de ortadan kalkacaktır. O zamana kadar da Stalinist ya da anti-komünist bir temelden Stalin’le Lenin arasında ortaklık kurarak Stalinizm’in günahlarını Marksizm’e yıkmaya çalışanlara pabuç bırakacak değiliz! Biliyoruz ki Stalin ile Bolşevik kuşak arasında Ekim Devrimi’nin mimarlarının kanlarıyla sulanan bir kan nehrinden başkası yoktur!

KATEGORİLER