Her 10 İşçiden 9’u Sendikasız! – Sevgi Öztürk
Sendikaların üye sayılarına ilişkin Ocak 2018 istatistikleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından 31 Ocak tarihli Resmi Gazete’ de yayınlandı. Buna göre 20 işkolunda kayıtlı işçi sayısı 262 bin 642 artarak 13 milyon 844 bin 196’ya ulaştı. Kayıtlı çalışanların yalnızca 1 milyon 714 bin 397’sinin, yüzde 12.38’inin sendikalı olduğu tespit edildi. Yani resmi rakamlara göre her 100 işçiden 88’i sendikasız.
Temmuz 2017 verilerine göre ise Türkiye genelinde kayıtlı işçi sayısı 13.551.584 iken bu işçilerden 1.623.638 sendika üyesiydi. Buna göre sendikalaşma oranı yüzde 11.95’ti.
İstihdamdaki %1.93 lük artışa sendikaların toplam üye sayısındaki %5.5lik artış tekabül ediyor. İstihdamdaki artışa göre sendikalı işçi oranı artmış olsa da işçilerin büyük kısmı yine örgütsüz kaldı.
İş kolları
İşkolları içinde en yüksek sendikalaşma oranı yüzde 39,6 ile savunma işkolu olurken, onu yüzde 36,52 ile genel işler, yüzde 34,77 ile banka, yüzde 28,07 ile enerji işkolları izlemektedir. En düşük sendikalaşma oranı ise % 3,97 ile konaklama, yüzde 4,93 ile ticaret, yüzde 3,16 ile iş cinayetlerinin yüksek olduğu inşaat işkolunda görülmektedir.
Madencilik, basın, banka, inşaat enerji, konaklama ve savunma işkollarında istihdamda düşme yaşanırken istihdam azalışı 81.227 kişi ile en fazla inşaat işkolunda görülmekte.
Veriler Ne Kadar Doğru?
Resmi sendikalaşma raporu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından her yıl ocak ve temmuz aylarında yayımlanan işçi sendikaları istatistiklerine dayalı. Bakanlık kayıt dışı işçileri hesaba katmadığı için sendikalaşma oranları gerçek durumdan daha yüksek çıkıyor.
Bakanlık sendikalaşma oranını, toplam sendika üye sayısını SGK’ ya kayıtlı işçi sayısına bölerek buluyor. Bu oran Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından benimsenen hesaplama yöntemiyle uyuşmamakta. Bakanlık kayıt dışı çalışan işçileri de sendikalaşma hesabına dâhil etmiyor. Oysa ILO tarafından benimsenen sendikalaşma hesaplama yöntemlerinde kayıtlı-kayıtsız işçi ayrımı söz konusu değil.
TÜİK tarafından 15 Ocak’ta açıklanan Ekim- Kasım aylarını yansıtan istihdam verilerine göre Türkiye’de kayıt dışı çalışma %33.9′la hayli yaygın. Bu oranı da hesaba katarsak gerçek sendikalaşma oranı % 8.18‘e geriliyor. Yani gerçekte her 100 işçiden 92’sinin sendikası yok!
Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma
Son yıllarda sendikalaşmada küçük sayısal artışlar gözlense de bu rakamlar da ne yazık ki kâğıt üzerinde kalmakta, sendikalaşan işçilerin büyük çoğunluğu toplu iş sözleşmesinden yararlanamamaktadır. İşçilerin zaten 10’da 9’u sendikasızken, sendikalı işçilerin de üçte biri toplu iş sözleşmesinin kapsamı dışında kalıyor.
En düşük sendikalaşma oranlarına sahip işkolları olan inşaat ile turizm ve büro işkolları ile eğlence işleri aynı zamanda en düşük toplu iş sözleşmesi kapsamında üye sayısı olan işkolları olarak ilk sırada yer almaktadır.
Sendikaların bir işkolunda toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için o işkolunda Türkiye genelinde çalışan işçilerin en az yüzde birinin sendikanın üyesi olması gerekiyor. Yani sendikanın “işkolu barajı”nı aşması gerekiyor. Toplu iş sözleşmesi kapsamı sendikalı işçilerin grev de dâhil sendikal haklarını ne ölçüde kullanabildiğini gösterir. Bu kapsamda olmayan sendikalı işçinin sendikal örgütlenmenin temeli olan sendikal korumadan yararlandığını söyleyemeyiz.
Kaldı ki işçi için TİS engelinin aşılması yeterli olmamakta. Metaldeki son TİS sürecinde ve direnişinde de gördük ki çok sayıda sendika da taban basıncı olmadığı sürece toplu iş sözleşmesini hakların kazanılması için bir araç, grevi de devreye sokulması gereken bir silah olarak görmekten çok uzak. Sendikal hakların gerçekten kullanılabilmesi için gereken bir diğer husus da sendikaların hantallığı ve bürokratlaşmasının aşılması oluyor.
Sendikal hakların önündeki engel bitiyor mu? Yine bitmiyor. AKP iktidarının politikaları, toplu iş sözleşmesi yetkisine sahip sendikalı işçilerin bile bu haklarından yararlanmasını engellemeye çalışıyor. Grevler yasaklanıyor.
Sonuç olarak sendikalı işçi oranları gerçekten çok düşük. Mevcut sendikalı işçilerin çoğunluğunun sendikal haklarını kullanabilmesinin önü yasal olarak tıkalı durumda. Bu hakları kullanabilen sendikalarda ise sendika bürokrasisi hakların kullanılmasının önünde engel oluyor. Eğer işçiler taban basıncıyla bu engeli de aşarsa bu defa devreye AKP girip grevleri yasaklıyor, sendikal eylemleri engelliyor…
Bu tablo emekçileri karamsarlığa sürüklememeli. Elimizdeki gerçeklik bu. Dolayısıyla görevimiz bu gerçekliği değiştirmek ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesini büyütmek oluyor.