Halkın Birliği: Yunanistan Solunda Değişen Dengeler – Güneş Gümüş
Toplumsal kriz anlarında büyük bir ivmeyle hızlanan tarihin çarkı geçmişin büyük isimlerini önüne katıp geçmişin tozlu sayfalarına gönderirken kimilerini de tarih sahnesinin önüne fırlatır. Yunanistan’da olan da bu değil mi? Ülke siyasetine damgasını vurmuş Papandreou-Karamanlis gibi isimlerin artık esamesi okunmazken Çipras gibileri kısa sürede günün kahramanı oluvermişti. Sonra bir bakarsınız toplumsal krize derman olamayan bu yeni isimler de kısa sürede bütün ışıltısını kaybederek eskilerin kaderini paylaşır…
2008’de dünya ekonomisini (özellikle merkez ülkelerini) vuran büyük krizin tetiklemesiyle Yunanistan’da 2009’dan başlayarak günümüze kadar süren ve uzunca bir dönem daha etkili olacağı kesin olan borç krizi 6 yılda ülke siyasetinin bütün taşlarını yerinden oynatmış; olağanüstü bir döneme kapı aralayarak devrimcilere tarihin akışını değiştirme şansı için fırsatlar sunmuş durumda.
1980 ile 2009 arasında neredeyse hiç bir seçimde %40’ın altına düşmemiş, Yunanistan siyasetinin iki önemli (merkez) partisinden biri olan PASOK (1981 – %48.1 – hükümet; 1985 – %45.8 – hükümet; Haziran 1989 – %39,1 – muhalefet; Kasım 1989 – %40.7 – hükümet; 1990 – %38.6 – muhalefet; 1993-%46.9-hükümet; 1996 – %41.5 – hükümet; 2000 – %43.8 – hükümet; 2004 – %40.5 – muhalefet; 2007 – %38.1 – muhalefet; 2009 – %43.9 – hükümet) en son yapılan 2015 Ocak seçiminde %4.7 alarak meclise girmeyi başardığına sevinecek hale gelirken Yeni Demokrasi (1981 – %35.9 – muhalefet; 1985 – %40.8 – muhalefet; Haziran 1989 – %44,3 – hükümet; Kasım 1989 – %46.2 – hükümet; 1990 – %46.9 – hükümet; 1993 – %39.3 – muhalefet; 1996 – %38.1 – muhalefet; 2000 – %42.7 – muhalefet; 2004 – %45.4 – hükümet; 2007 – %41.8 – hükümet; 2009 – %33.5 – muhalefet) ise %27.8 oy oranıyla ancak 2. parti olabildi. Onların yerini ise 2004’te kurulan Syriza ve onun çiçeği burnunda (2008’de ilk defa bu koltuğa oturan) başkanı Çipras aldı. Şimdi ise 20 Eylül’de Yunanistan’ın önünde yeni bir seçim var ve Syriza oy kaybederken, Yunanistan solunda yeni muhalefet odakları Syriza’nın yerine aday olma iddiasıyla boy gösteriyor.
2009’da patlak veren krizin bedelini kemer sıkma politikalarıyla emekçilerin sırtına yüklemenin derdindeki Yunanistan merkez partileri (PASOK ve Yeni Demokrasi) büyük zemin kaybettiler. Syriza’nın 2012’de başlayan yükselişi, Troyka olarak nitelenen Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF eliyle dayatılan (borçların geri ödenmesinin garanti altına alınması adı altında) kemer sıkma politikalarına karşı muhalefetinin kitleler içinde karşılık bulması temelinde gerçekleşti; 2015’te iktidara bu söylem temelinde ilerledi. 2012’den 2015’e söylemini (örneğin “borçları ödemeyeceğiz de tamamını ödemeyeceğiz”e doğru) yumuşatmaya başlamış olan Syriza, reformist-AB’ci karakterine uygun şekilde Troyka ve bütün Avrupalı egemenlerin basıncı altında iktidarının ilk aylarında yalpalamaya başlamıştı. Haziran ayında Troyka ile yapılan borç pazarlıkları sırasında dayatılan anlaşmayı referanduma götüren Syriza’ya %61’lik bir hayır oyu ile Avrupa egemenlerinin her türlü şantajına boyun eğmeyen Yunan emekçilerinin verdiği destek de yeterli olmadı; sonunda Syriza teslim bayrağını çekerek Yeni Demokrasi’nin kabul ettiğinden bile daha kötü (çok yüksek vergi artışları, kitlesel özelleştirmeler ve şiddetli kesintiler içeren) bir anlaşmaya 13 Temmuz’da imza attı.
Halkın Birliği
Emekçi sınıflara bu ihanet, Syriza içinde de kazanların kaynamasına yol açtı. Anlaşma maddeleri mecliste oylanırken Syriza’nın vekillerinin yaklaşık üçte biri (43 milletvekili) ret oyu verdi ya da çekimser oy kullandı. Çipras, anlaşmayı ancak diğer burjuva partilerin desteğiyle geçirebilirken hükümetinin meclisteki çoğunluğu tartışmalı konuma düştü. Çipras, kesinti paketlerinin etkileri iyice hissedilip Syriza’nın prestiji sarsılmadan iktidarı tekrar elde etmesine imkan verecek oy oranını tekrar alırken Syriza’nın içindeki muhalefetten kurtulmak ve onlara da yeterince hazırlanma fırsatı vermeden bir seçime gitmek için 20 Ağustos’ta istifa ederek erken seçim yolunu açtı. Bunun üzerine referandum sonrası ihanete karşın Syriza içinde kalmaktan bir türlü vazgeçemeyen Syriza’nın Sol Platform’u ayrılarak Halkın Birliği partisini kurma yoluna gitti. Syriza hükümetinde enerji bakanlığı yapan Panagiotis Lafazanis’in önderliğinde kurulan Halkın Birliği, Syriza’dan kopardığı 25 vekilin ardından içlerinde Avrupa Parlamentosu milletvekili Nikos Hundis’in olduğu 53 Syriza Merkez Komite (201 kişiden oluşuyordu) üyesini de bünyesine kattı. Sol Platform’un önde gelen bir diğer ismi meclis başkanı Zoi Konstantopulu da 20 Eylül’de yapılacağı belli olan seçimlerde Halkın Birliği partisinden aday olacağını açıkladı.
Yüksek siyasette tanınan isimleri bünyesine katan Halkın Birliği, daha şimdiden seçim anketlerinde %3’lük seçim barajını aşarak %5 civarında bir puanla mecliste yer alacak gibi görünüyor. Halkın Birliği’nin varlığı radikal sol açısından da dengeleri değişirmiş durumda. Syriza’nın tutarlı muhalifi radikal sol ANTARSYA’nın tepki oylarını kendisine çekme potansiyeline “şimdilik” Halkın Birliği engel teşkil ediyor. Syriza’nın yaratacağı hoşnutsuzluk, 2012 Syriza programının takipçisi olduğunu dillendiren Halkın Birliği’nin ilk planda önünü açacaktır. Ancak Halkın Birliği gerek önderliği gerekse programıyla aleni ihaneti öncesindeki Syriza olmaktan başka bir iddiada değil aslında: “Bizim politikamız derhal borç geri ödemelerini durdurmaya dayanıyor; bu temelde borcun büyük kısmını iptal etmek için müzakere edeceğiz!.. Avrupa kurumlarının açtığı savaş ve blokajla karşılaşan Syriza hükümeti deneyiminden çıkardığımız sonuç, en azından onların gösterdiği kadar kararlılık göstermek zorundayız. İşte bu, tam olarak Syriza hükümetinin hayal kırıklığı yarattığı nokta: hiç bir savunma önlemi almadılar. Bu bizim ulusal para birimine geri dönme bağlamımız. Bu nokta, ayrıca, borcun büyük kısmının iptalini kabul etmek noktasında bizi güçlü bir konuma getirerek borcun ödenmesi sorununda bize yardımcı olacaktır… Atılım yapmak, politik manzarayı tersine çevirmek ve Syriza’nın 2012-2015 arasında temel olarak yaptıklarını yapmak istiyoruz.” (Syriza eski merkez komite üyesi Stathis Kouvelakis)
“Borçları ödemiyoruz” söyleminde bile bir yalpalamanın hemen hissedildiği Halkın Birliği’nin temel projesini Euro bölgesinden çıkarak Drahmi’ye dönüş temelinde krizden bir çıkış sağlamak üzerine kurulu. Bu proje, krize karşı emekçilerin çözüm yolu olarak yükselmiyor; işçi kontrolünde kamulaştırmalara, borcun tamamen ödenmemesine, bankalara el konulmasına dayanmıyor.
Syriza’nın solundaki en önemli radikal sol birlik olan ANTARSYA, Halkın Birliği’nin ortaya çıkışından sonra – kendi içindeki (Althusserci ARAN/ARAS) bu partiye katılma yönündeki basıncın da etkisiyle – Halkın Birliği’ne yeni kesinti paketlerine karşı bir eylem birliği ve bazı politik ilkeler temelinde bir seçim anlaşması talebiyle gitti. Bu ilkeler; borcun tamamen iptali, işçi kontrolü altında bankaların kamulaştırılması ve kesinti paketlerine karşı işçi mücadelesinin desteklenmesi idi. Ancak Halkın Birliği bu ilkeler temelinde bir anlaşmaya yanaşmayarak Syriza’nın projesinin yumuşatılmış bir halinden başka bir perspektif sahibi olmadıklarını ortaya koymuş oldu.
Syriza PASOK’laşırken, Halkın Birliği geleceğin Syriza’sı olmaya aday. Durum böyle olunca ANTARSYA seçimlere kendi başına katılma kararı aldı. ARAN/ARAS grubu ise kendi pozisyonunu mantıksal sonuçlarına götürerek ANTARSYA’dan ayrıldı ve Halkın Birliği’ne katıldı. KKE ise iflah olmaz sekterliği ile derinleşen krize ve Syriza’nın ihanetine rağmen kendi normal sınırı olan %6-7’lik desteğin ötesine geçebilmiş değil.
Yaklaşan Seçimde Nasıl Tavır Almalı?
20 Eylül’de Yunanistan’ı yeni bir seçim bekliyor. Anketlere göre Syriza’nın oyları temmuzdaki %40’lar seviyesinden memorandum ihanetiyle %27-28 bandına gerilemiş durumda. Bu da Syriza’nın Yeni Demokrasi karşısında birinciliği kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Halkın Birliği de %5 civarı oy alarak Syriza sonrası için kendi yerini hazırlıyor. Radikal sol birlik ANTARSYA, ARAN/ARAS ayrılığından sonra daha bütünlüklü ve daha etkin bir politik çizgi tutturabilir. ANTARSYA’nın 20 Eylül seçimlerinde Halkın Birliği’nin de perdeleme etkisiyle %3 barajını aşması pek olası gözükmüyor.
Ama ANTARSYA’nın asıl gücü sokaktan geliyor. Yeni hükümeti Syriza da kursa Yeni Demokrasi de kursa kesinti paketlerini sürdürmek isteyeceğinden grevler ve sokak protestoları yeni dönemde kaçınılmaz şekilde alevlenecek. Bu da ANTASRYA’nın güçlü olduğu gerçek mücadele alanı.
Yunanistan pilavı daha çok su kaldıracaktır. Bu yüzden de Çipras’ın ıskartaya çıkartılması, ibrenin daha radikal güçlere kaymasını beraberinde getirecektir. Bu yüzden ANTARSYA’nın kendi prensipleri temelinde gerekli şartları öne sürerek Halkın Birliği’ne seçim ittifakı teklifi götürmesi yerinde bir adımdı. Ancak gözü yüksek siyasetin ileri basamaklarında olan Halkın Birliği ileride başına bela olabilecek bir ANTARSYA’yı dışlamayı kendisi adına daha uygun gördü. ANTARSYA’nın önümüzdeki dönemde kitle protestoları ve grevlerde büyük çapta enerji ortaya koyarak kendi güçlerini ve geniş çevresini mobilize etmesi ve örgütlenmesini güçlendirmesi gerekiyor.
Yunanistan’da açılan olağanüstü koşullar sistemin meşruiyetinin tamamen sarsılmasıyla devrimciler açısından en elverişli şartları sunuyor. Belirleyici olan tabi ki sınıf mücadelesi olacaktır. Grev hareketleri ve sokak mücadelesi zayıf kalırsa faşist Altın Şafak’ın atılım yapma ihtimali güçlenecektir. Bu durum, Yunanistan devrimci soluna anti-faşist görevler de yüklemektedir.