Almanya'da Aşırı Sağın Yükselişi Sürüyor – V. U. Arslan

Almanya'da Aşırı Sağın Yükselişi Sürüyor – V. U. Arslan

Mayıs 2019’da Neo Nazi örgütü Der Dritte Weg (3.Yol)’in doğu Almanya şehri Plauen’deki sokak gösterisi


 
Almanya’da 1 Eylül’de yapılan eyalet seçimleri aşırı sağın çarpıcı yükselişini gözler önüne serdi. Aşırı sağcı AfD (Alternative für Deutschland)’nin oylarını rekor düzeyde arttırmasının Nazilerin 2.Dünya Savaşı’nı başlatmasının 75. yıl dönümüne denk gelmesi manidar oldu. Alınan sonuçlar, burjuva demokrasinin kalbi müreffeh Avrupa’da işlerin hiç de iyi gitmediğini gözler önüne seriyor.
Afd Güçlü Bir Sosyal Taban Elde Etmiş Durumda
Seçimlerin yapıldığı iki eyalet, eski Doğu Almanya eyaletleri olan Saxony ve Brandenburg. Afd Saxony’de oylarını 17.7 puan arttırarak %27.7‘ye, Brandenburg’da ise 11.3 puan arttırarak %23.5‘e ulaştı. Böylelikle AfD her iki eyalette de ikinciliğe yükselirken Alman burjuvazisinin iki temel partisi olan muhafazakar CDU ve sosyal demokrat SPD‘nin erime süreci devam etti.
Almanya’da yaşam emekçiler için giderek zorlaşırken sistem partilerinin kan kaybetmesi gayet normal. Ama ne yazık ki sistem karşıtı tepkilerin radikal sola doğru yönelmesini sağlayacak politik aktörler bulunmadığından bu süreçten kazançlı çıkan aşırı sağ partiler oluyor.
Sosyal demokrat SPD ve o zamanki lideri Gerhard Schröder, bugünün Almanyasını belirleyen 2000’lerin başlarındaki emekçi düşmanı azgın ve kapsamlı neoliberal saldırının zaten mimarıydı. Schröder’den sonra da partinin çizgisi değişmedi.
SPD’den sola doğru kopanlarla Doğu Almanya’nın eski Stalinistlerinin birleşerek oluşturduğu Die Linke (Sol Parti) ise radikal sol bir alternatif olmayı hiçbir zaman tercih etmedi. Ilımlı ve sistemle uyumlu Die Linke’nin sistem karşıtı bir çekim merkezi olması, haliyle mümkün olmadı.
Bu yüzden de düzenden hoşnut olmayan, yoksullaşan Almanlar yüzlerini aşırı sağa dönmeye başladılar. Aşırı sağ için göçmen karşıtlığı sıçrama tahtası işlevi gördü ve süreçte öne çıkan AfD büyük bir atılım yaptı ve son seçimlerin de gösterdiği gibi yükselişini sürdürüyor.
Doğu Almanya Aşırı Sağın Kalesi
Doğu Almanya aşırı sağın kalesi durumunda. Bunda bu bölgenin daha yoksul olmasının rolü bulunmakla beraber Doğu Almanya, bütün eski Doğu Bloku ülkelerinde görülen saldırgan milliyetçiliğe ev sahipliği yapıyor. Bu durum, kendisini AfD’de somutlamış durumda.
Almanya’ya yeni bir göçmen dalgasının vurması durumunda AfD’nin yelkenlerinin daha da şişeceği ve partinin artık iktidar ortaklığı noktasına geleceği görülüyor. Üstelik önümüzdeki dönemde Almanya’da ekonomik durum, bozulma sürecek. Bütün bunlar Almanya burjuva demokrasinin istikrarsızlığa ve kırılmalara ne kadar açık olduğunu gösterdi. AKP lideri RTE’nin ikide bir tehdit olarak kullandığı Suriyeli göçmenleri “Avrupa’ya salma” tehditlerinin Alman egemen sınıfları üzerinde bu kadar etkili olmasının sebebi de bu.
Neticede güçlü bir antifaşist geleneği olan Almanya sosyalist solunun aşırı sağın yükselişine, kapitalist krize ve göçmenler meselesine karşı net politik alternatifler geliştirmesi büyük önem taşıyor. Evvela, halkın kanını emen kapitalistlere ve onların CDU, SPD ve Yeşiller ile temsil edilen siyasal hegemonyalarına karşı gerçek bir mücadeleci politik alternatif ortaya koymadan Almanya’da aşırı sağın yükselişi engellenemez. Yani anti faşist mücadele Almanya’da gençlik hareketi içerisinde etkili olan otonom ve antifa gruplarının pratiklerindeki gibi sadece antifaşist sokak eylemleri ile başarıya ulaşamaz. Emekçiler AfD’yi Almanya’daki tek protest parti olarak gördükleri ölçüde AfD güçlenmeye devam edecektir.
Alman Solunda Büyük Boşluk 
Doğu Almanya’nın eski iktidar partisi SED’in devamcısı olan ve bu eyaletlerde güçlü tabanı olan Die Linke (Sol Parti)’deki erime de tüm hızıyla sürüyor. Parti Brandenburg’da 8 puan oy kaybederek %10.7‘ye Saxony’de ise 8.5 puan oy kaybederek %10.3‘e gerilemiş durumda. Die Linke doğu eyaletlerinde SPD ile koalisyon hükümetleri kurmuş ve iktidarda neoliberal bir çizgi izlemişti. Örneğin Brandenburg’da 10 yıl önce 400 bin olan Die Linke oyları son seçimde 135 bine gerilemiş durumda. SPD ile eyalet yönetiminde kurulan ve emekçi düşmanlığı ile geçen koalisyon yıllarının Die Linke’yi nasıl erittiği ortada.
Almanya’da emekçi sınıfların durumu giderek kötüleşirken Die Linke muhalefet partisi olarak da fark yaratan bir parti görüntüsü çizememiş ve neticede bürokratik bir sistem partisi olarak ciddi ölçülerde mana kaybına uğramıştır. Şimdilerde bu kan kaybı Die Linke’nin iyiden iyiye silikleşmesini beraberinde getiriyor.
Almanya solunda Batı’daki trendlerle kıyaslandığında bazı boşlukların yaşandığı görülüyor. Zira Batı ülkelerindeki kapitalist kriz karşısında çeşitli sol reformist ya da sol popülist trendlerin yükselişi yaşanmıştı. Bunlar arasında İngiltere’de Corbyn, Fransa’da Melanchon, ABD’de Sanders ile bunlara ilaveten iflas eden Syriza ve Syriza’nın iflası ile yıldızı çabuk sönen Podemos‘u ilk akla gelenler. Gelgelelim Almanya’da SPD’nin azgın neoliberalizmine isyan edenler Die Linke’nin kuruluşuna katılmıştı. Ama Die Linke, özellike doğu Alman kanadının piyasacılığı ile fos çıkınca sol-reformist bir güç haline bile gelememişti. İşte bu boşluk Almanya’da bütün inisiyatifin tümüyle aşırı sağa geçmesine yol açıyor.
 
 
 

KATEGORİLER