Direnen Filistin ve Timsah Gözyaşları – Gökçe Şentürk

Direnen Filistin ve Timsah Gözyaşları – Gökçe Şentürk

Siyonist İsrail Devleti baş eğdiremediği Filistin halkının direncini kırmak ve işgal ettiği topraklarda gayrimeşru yerleşimciler eliyle Filistinlileri yurtsuz bırakmak için azgınca saldırıyor. Gazze Şeridi’ne yapılan bombardıman sonucunda şimdiye kadar içlerinde çocukların da olduğu 53 Filistinli öldürüldü. Günlerdir aşırı sağcı grupların ve İsrail askerlerinin saldırılarıyla yüzlerce Filistinli yaralandı. 

İsrail’in 1967’de Altı Gün Savaşları ile işgal ettiği Kudüs’ü ilhak etme planı malum. Natenyahu’nun gelmiş geçmiş en İsrail dostu ABD Başkanı ilan ettiği Trump, “Yüzyılın Anlaşması” ile en kolay yoldan ilhak planını gerçekleştirme fırsatı vermişti. ABD Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıdı. Ama Filistin halkının direnci ve gerici körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşme süreci nedeniyle plan ertelendi. Trump tekrar seçilemeyince doğrudan ilhak rafa kalkmış oldu. Fakat özellikle 1980 yılında İsrail’in bölünmez başkent ilan ettiği Kudüs’te ve Batı Şeria’da Yahudi yerleşimciler eliyle ilhak planı peyderpey devreye sokuluyor. Boyutunu gazeteci Fehim Taştekin’den aktaralım: “İşgal altındaki topraklarda Filistinliler genişleyen aileleri için konut bile yapamıyor. İzin verilmiyor. İzinsiz yapıldığında da yıkılıyor. İsrailli örgüt B’Tselem’e göre İsrail, Doğu Kudüs’te 2004-2020 arasında 1005 ev ve 424 işyerini yıktı. 2006-2020 arasında Batı Şeria’da yıkılan evlerin sayısı 1554. 2012’den beri yıkılan işyeri sayısı 1673. Buna karşın Doğu Kudüs’te 220 bin kişilik 18 yasadışı Yahudi yerleşimi kuruldu. İsrail’i bunu yapmaktan alıkoyacak bir baskı ya da yaptırım mekanizması yok.”

Bugün gündemde Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesindeki zorunlu tahliyeler var. Filistinli bölge sakinleri yerlerinden zorla çıkarılmalarına karşı İsrail mahkemelerine sundukları belgelerle toprakların asıl sahibi olduklarını ispatlamaya çalışıyor ama nafile. İsrail Ramazan başından bu yana Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gelen Filistinlilere saldırılarını artırdı. Siyonistlerin “Kudüs Günü” olarak kutladığı 1967’deki işgalin yıl dönümünde yapılacak yürüyüş de bu saldırıların bahanelerinden biri oldu. Katil İsrail yaptığı provokasyonlarla Filistin’i eşitsiz bir savaşa sokup daha da ilerlemek, işgal topraklarını genişletmek istiyor. 1967’den beri bu taktik İsrail’in işgal bölgesini genişletmek için uyguladığı taktiklerin de başında geliyor.

Aynı zamanda Mart sonu yapılan seçimlerin ardından geçen zamanda İsrail’de hükümet halen kurulamadı. Natenyahu Filistin saldırılarıyla içerde eriyen desteğini arttırmayı ve Siyonizm adına belirttiği önemi tazelemeyi de hedefliyor. Filistin halkı asla baş eğmiyor. Yoksulluğun ve Covid-19 salgınının ortasında, dünyanın gördüğü en eşitsiz koşullar altında genç-yaşlı direnmeye devam ediyor.

Meseleyi herkes kendi çıkarları üzerinden ele alıyor. İkiyüzlülük mide bulandırıyor. Kapitalist merkezlerin büyük haber ajansları özellikle Müslümanların kutsal saydığı Mescid-i Aksa’da yaşanan çatışmaları, daha doğrusu İsrail’in Filistin halkına olan saldırılarını, Müslüman-Yahudi çatışması olarak gösteriyor. Zaten yıllardır emperyalist barbarlığın kendi pisliklerini kapatmak için kullandığı medeniyetler çatışması tezlerine de uyum sağlıyor. 

AKP ve İslamcılar için de Filistin davası defalarca İsrail ile akçeli anlaşmalara satılmış olmasına rağmen kullanışlı bir konu. Filistin halkı Müslüman olmasa zalimliğe parmak oynatmayacak olan siyasal İslam, Ortadoğu’da var olan etno-mezhepsel gerilimlerin derinleşmesini içerde siyasi kazanıma dönüştürmek dışında bir şey düşünmüyor.

AKP Filistin meselesinde ikiyüzlülüğe doymuyor. Neo-osmanlıcı, fetihçi dış politika hamleleri çökmüş ekonomi ile sürdürülemeyeceği için en büyük düşmanlar dost olmuş durumda. Mısır ve İsrail ile normalleşme süreci başladı. Doğu Akdeniz’in iki önemli ülkesi konumundaki İsrail ve Mısır ile ilişkilerin normalleşmesi ile hem Türkiye’nin dışlanmasını sonlandırmak hem de ileride ihraç edilecek doğalgazın Türkiye toprakları üzerinden taşınmasını garantilemek var. 

Libya’da geri vites yapıldı, Mavi Vatan hayalleri de suya düşünce Doğu Akdeniz’de oyun dışı kalmamak için İsrail ile görüşmeler zaten yapılıyordu. Mavi Marmara ile ebedi düşmanlar olarak görünmesine rağmen Türkiye İsrail ile ticari ilişkileri hiç kesmedi, ticari ilişkiler 2017’de zirvesine ulaştı sonra da artarak devam etti. Öyle ki 2019’da İsrail’in el koyduğu Filistin doğalgaz kaynaklarını Avrupa’ya Türkiye üzerinden ulaştırmak için Berat Albayrak ve İsrailli Bakan arasında görüşmeler yapılmıştı. Şimdilerde Türkiye’nin yeni ABD Başkanı Biden’ın gözüne girmek için de İsrail ile ilişkileri ilerletmek istediği biliniyor. Uyduruk kınamalar ve içerde İslamcıların gazını ateşleyen açıklamalar dışında bir şey yok. Artan yoksulluğun ve işsizliğin öfkesiyle sesini çıkarmak isteyen emekçilere kapalı olan meydanları tekbir sesleriyle dolduran İslamcı güruhlar işlerine de geliyor. 

Siyonist İsrail Ortadoğu halklarının bağrına saplanan bir hançer gibi, iki devletli çözüm yalanıyla on yıllardır palazlandırıldı. Gerici körfez rejimleri, Arap ülkeleri Filistin davasını çoktan sattı, İsrail ile normalleşme için sıraya girdiler. Geldiğimiz noktada İsrail’in Ortadoğu’daki gayrimeşru varlığı bir tartışma konusu olmaktan çıkarılıyor, Filistin meselesi zaten savaşlar ve katliamların olağan addedildiği Ortadoğu bağlamında tartışılıyor.

Oysa 1960’larda Ortadoğu’da sol rüzgarlar eserken dünya çapında gençler ve emekçiler Filistin davasını sahiplenmiş, İsrail’e ve emperyalist barbarlığa karşı ayağa kalkmıştı. Şimdi ise Batı Şeria’da bitik El Fetih’in kontrolünde, Gazze’de İslamcı Hamas kontrolünde parçalı ve çözümden uzak bir görüntü var.

Filistin halkı her şeye rağmen kolay lokma olmadığını saldırıların dozu ne kadar artsa da gösteriyor. Sosyalistler olarak görevimiz bu topraklarda, halkların sömürücülere, diktatörlere ve emperyalizme karşı ayağa kalkacağı öncü kuvvetleri yaratmaktır. Bu direnç on yıllardır ihtiyaç duyduğu politik kanala ulaşmak zorunda. Filistin davası Ortadoğu’da yeniden ayağa kalkacak gençlerin ve emekçilerin düzen karşıtı mücadeleleri tarafından beslenmeden emperyalizmin haydutu İsrail geri çekilmeyecektir.

Ortadoğu’da yeniden esecek antikapitalist, enternasyonalist rüzgarlarla Suriye’den Irak’a, İran’dan Lübnan’a kadar emekçilerin ve halkların kaderi değişecektir. Bunun tek yolu Sosyalist Ortadoğu Federasyonu’nun inşası için hazırlanmaktır. Nasıl ki Filistin halkı İsrail zulmüne direnmekten vazgeçmiyorsa biz de başta Filistin için olmak üzere Ortadoğu’da yeniden umudun yeşereceği günler için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.

Nehirden, Denize Özgür Filistin!

KATEGORİLER