CHP Kurultayında AKP Kazandı- Emre Güntekin
CHP’nin olağan kurultayı hafta sonu gerçekleştirildi ve beklenildiği üzere Kılıçdaroğlu yeniden genel başkanlığa seçildi. Ümit Kocasakal ve Ömer Faruk Eminağaoğlu delegelerden yeterli oyu alamadıkları için seçime katılamazken, Kılıçdaroğlu’nun karşısına önceki kongrede olduğu gibi Muharrem İnce aday olarak çıktı.
Öncelikle kaybedenlerle başlamalı. Ümit Kocasakal ve Ömer Farum Eminağaoğlu’nun yüksek çıkan seslerine rağmen parti tabanında aday dahi olamayacak kadar zayıf olarak görülmüş oldu. Bundan çıkarılması gereken ders şu olmalı: Sadece kurultay dönemlerinde ortaya çıkarak ya tutarsa mantığıyla koltuk avcılığı yapmak boş bir çaba. Öte yandan CHP’de düz bir ulusalcı-laik refleksle hareket ederek tepeye oynamanın imkânsız olduğunu söylemek gerekmektedir.
CHP’nin en sağ unsurlarından olan Muharrem İnce kongrede adaylığını açıkladı. Tabandaki rahatsızlığı oya dönüştürmek isteyen kurt siyasetçi “sol” içerikle süslediği uzun bir konuşma yaptı. Konuya Kılıçdaoğlu’nun en büyük hatalarından girerek elini güçlendirmek zorunda olduğu için tabanın da sağduyusuna hitap eden bir zemine kaymış oldu. Özellikle CHP’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı dile getirdiği “Korku şuydu; ‘HDP hayır diyor, biz de hayır dersek HDP ile bizi aynı kefeye koyarlar.’ Koysun. Kürtler doğru söylüyor olamaz mı? Hep mi yanlış söyler. Doğruyu kim söylerse onun yanında olacağız. O zamanlar ‘Yapmayın, etmeyin’ dedim. Önce CHP’lileri hapse atarlar sonra bize sıra gelir. Bakın ‘Elalem ne der’ diye siyaset olmaz.” İfadeleri İnce için ileriydi. Öte yandan İnce konuşmasında sıkça örgüt içi demokrasi sorunlarını, geçmişte yapılan Ekmeleddin İhsanoğlu gibi faciaları dile getirdi. Bunun dışında İnce’nin konuşmasında partinin ufkunu değiştirecek bir söyleme ve projeye rastlanmadı.
Kılıçdaroğlu ise bildiğiniz gibi… İnce ile onu alkışlayanlar arasındaki fark durumu anlatıyor. Tribünler İnce’yi yoğun alkış yağmuruna tutarken, Kılıçdaroğlu’nu ise delegeler daha çok alkışladı. Durum o ki CHP’nin tabanının da artık Kılıçdaroğlu’ndan yana bir beklentisi kalmamış. Destek daha çok partide köşe kapmak isteyenlerden geliyor.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında CHP’nin dönemin olağanüstü gerekliliklerine uygun bir değişim geçireceğini görebilmek zor. Kılıçdaroğlu CHP içinde yıldızının nasıl parladığını unutmuş görünüyor. O dönem AKP içinde yolsuzluğa bulaşmış Dengir Mir Mehmet Fırat, Melih Gökçek gibi isimlerle tvde tartışarak adını duyurmuş ve sempati toplamıştı. Yani ortada kısır da olsa mevcut düzenin bir noktasını sorgulayan üstüne yürüyen bir figür söz konusuydu. Kitlelere cazip gelen de bu oldu. Şimdi ise mevcut düzene ayak uydurmaya çalışan, Erdoğan’ın belirlediği gündemin peşinden koşan, ondan daha fazla milliyetçi olduğunu kanıtlamaya çalışarak kitlelere şirin gözükeceğini sanan bir figür var.
Fakat AKP’nin artık kutuplaşmayla yarattığı statükoyu yıkabilmenin yolunun sağa açılmaktan, dini ve milliyetçi söylemlere yönelmekten, sağdan aday devşirmekten geçmediği bilmem kaçıncı kez kanıtlandı. Dahası ortada “Adalet Yürüyüşü” gibi bir gerçek söz konusu. Parti liderliği sola biraz meylettiğinde tabanda geniş bir potansiyelin açığa çıktığı ve bunun AKP iktidarına geri adım attırdığı deneyimle kanıtlandı. Diğer taraftan geçtiğimiz günlerde metal işçileri biraz kıpırdadığında iktidarın ve patronların işçilerin taleplerini alelacele nasıl yerine getirdiğini gördük. Kendisine sosyal demokrat diyen bir parti bir nebzede olsa emekçileri gündemine alır. Ancak son olarak Afrin savaşına iktidarın iç siyasi hesaplarını sorgulamadan verilen koşulsuz destekle de görüldüğü üzere Kılıçdaroğlu’nun böyle bir potansiyeli kullanmaya ne niyeti ne de enerjisi var. Hâlbuki burjuva solunda uluslararası alanda çıkan örnekler de kitlelerin mevcudun dışında söz söyleyen siyasal unsurlara nasıl değer verdiğini gösteriyor. Görünen o ki Kılıçdaroğlu’nun etrafında ABD’deki Barnie Sanders, İngilitere’deki Jeremy Corbyn örneklerini inceleyen, bunu liderinin kulağına fısıldayan bir kişi bile yok.
Afrin savaşının başladığı günden bu yana sosyal medyada savaşa karşı çıktığı için yüzlerce kişi gözaltına alındı, TTB’ye operasyon düzenlendi. CHP savaşa destek olarak fiilen bu topraklarda barış istemenin gerektirdiği bedeli ağırlaştırdı. Tüm siyasetin savaşa evet dediği bir ortamda muhaliflerin üzerindeki baskı daha meşru hale getirildi. Savaşa karşı çıkan, sorgulayan, kitlesini bu yönde seferber eden bir CHP’nin var olduğu durumda, iktidarın muhalif seslere karşı bu kadar saldırgan olamayacağı açıktır. Fakat Kılıçdaroğlu’nun tamamen iktidarın çizdiği sınırlarda dans etmesi bu kadar basit bir şeyi bile sorgulamasına imkân tanımıyor.
Sonuçlara, kurultayda ortaya çıkan söylemlere ve hedeflere, tabanda var olan enerjinin salonda nasıl soğurulduğuna bakılacak olursa kurultayın kazananı Erdoğan ve iktidarı olmuştur. İktidar 2019’a kadar Kılıçdaroğlu CHP’sini bir kum torbası misali istediği şekilde yumruklayabilir.