Büyük Bir Deprem Uzak İhtimal Değil: Bilimsel Gerçekler AKP'yi; AKP "Dış Mihrakları" Suçluyor – Çağın Erdinç

Önceki gün Çanakkale’de düşük ve orta şiddette depremler oldu. Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, söz konusu depremlerin öncü olabileceğini ve yakın zamanda daha büyük depremlerin de meydana gelebileceğini ifade etti. Ahmet Ercan’ın öngörülerinden sonra Çanakkale’de bugün de depremler sürdü. 5,2-4,3 ve 4,6 büyüklüğünde 3 ayrı deprem meydana geldi.
Ege ve Marmara’da yaklaşan olası büyük depremler konusunda uyarılar artıyor. Fakat AKP’liler bundan bile bir “dış mihrak” malzemesi çıkartıyor. Melih Gökçek Twitter hesabından aynen şunları yazdı: “Çanakkale’de bugün ciddi bir deprem oldu. Araştırdım. Civarda sismik araştırma yapan bir gemi varmış. Bu geminin ne araştırdığı ve hangi ülkeye ait olduğu acilen çözülmeli. Ben kim ne derse desin olası bir depremin suni olarak yapılacağından endişe taşıyorum. Mutlaka araştırılmalı ve kamuoyuna açıklanmalı. (iki video linki paylaştı) Tesla’yı öğrenirseniz ne demek istediğimiz çok daha iyi anlayacaksınız. Hatırlarsanız, TV’lerde Ağustos’ta deprem olacağını FETO’nun ağzından vermiştim. Amaç o tarihte olacak bir depremle Mehdiliğini ilandı. Olayı ifşa etmemiz o tarihte oyunu bozdu. Şu anda Türkiye’ye vurulmak istenen darbe, İstanbul civarında bir depremle Türkiye’yi ekonomik çöküntüye uğratmak. Bazıları olayı alaya alsa da önemsiyorum. İstanbul, Marmara ve Çanakkale civarında tüm denizaltılar ve büyük teçhizatlı gemiler kontrol altında tutulmalı.” 
Öyle görünüyor ki büyük bir depremde yaşanacak can kayıplarının tartışılmasını engellemek ve çarpık yapılaşmanın, yandaş patron şirketlerine verilen inşaat ihalelerinin konuşulmasının önüne geçmek için “dış mihraklara” ve FETÖ’ye sığınacaklar.

Deprem Değil, AKP’nin “İnşaat Politikası” Öldürecek!

Olası büyük deprem şimdilik tartışılmıyor. Bugün için odak noktası, son yaşanan depremlerden dolayı Çanakkale çevresi ile Ege’yle sınırlı. “Çanakkale’de büyük bir deprem olur mu? Olmaz mı?” minvalinde devam eden bu tartışmalar, olası felaketin özüne değinmiyor.
Bilim insanları, Ege bölgesi ve Çanakkale civarında büyük bir deprem olabileceğini söylerken İstanbul ve çevresine de dikkat çekiyor ve asıl büyük enerjinin burada toplandığını ifade ediyorlar. Zira Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batı bölümündeki parçalı kırıklar yaklaşık 100 yıldır büyük bir deprem yaratmadı (Kuzey Anadolu fay hattı boyunca yakın tarihte 12 büyük deprem yaşandı. Ancak hattın İstanbul bölümünde 100 yıldan fazla zamandır enerji birikiyor)
1516 yılında yaşanan büyük depremde o zamanki İstanbul nüfusu dikkate alınacak olursa 16.000 kişinin hayatını kaybetmesi adeta kıyamet tablosuydu. Ardından 1766’da çok büyük bir depremle sarsıldı İstanbul. Ve sırasıyla; 1766, 1894, 1912, 1935 ve 1963’te büyük depremler oldu. Fakat tekrar söyleyelim: Bu depremlerin çoğu Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın orta ve doğu bölümlerinde gerçekleşen depremlerdi. İstanbul bölgesinde çok uzun zamandır büyük bir deprem olmuyor. M.Ö 1554’te söz konusu hattın batı bölümünde (İstanbul’da) gerçekleşen deprem öyle büyüktü ki, Ayasofya’nın bir kısmı yıkıldı.
İstanbul’un nüfusu 1960’ta 2 milyon civarındayken bugün 12 milyonun üzerinde. Daha da önemlisi her yer beton yapılarla dolu. AKP’nin 14 yıllık yönetiminde İstanbul’da 83 kilometrelik dikey inşaat yapıldı. Bu yapıların güvenliği tartışmalı; fakat başka bir gerçek var ki, büyük bir deprem olsa kaçacak delik yok. Olası bir felaket senaryosunda neler yapılabileceğine dair en ufak bilgilendirme yapıldığını duydunuz mu? Duymadınız, çünkü kendileri de ne yapacaklarını bilmiyor. Yaşanacak bir felaketin boyutlarını düşünmek bile korkutucu.
“AKP döneminde inşâ edilen yapıların güvenliği tartışmalı” dedik ama aslında bu, tartışmalı bir konu olmaktan çıktı; bu yapıların güvensizliği kanıtlandı. Bundan birkaç yıl önce çok önemli bir araştırma yapıldı. Deprem konusunda uzman olan Rosmann ve Türkiyeli bilim insanı Mehmet Çelebi, İstanbul’daki belirli yapıları inceledi. Ulaştıkları sonuç beklendiği gibiydi. Çoğu evde çelik kullanılmamıştı. Malzemeler eksikti. Kapitalizmin, insanları metropollerde biriktirmesinin ve yandaş inşaat şirketlerine adeta “dağıtırcasına” iş verilmesinin doğal sonucuydu bu.
Aynı bilim insanları İstanbul’da apartmanlara rastgele girerek ayrı bir rapor daha hazırladı. Rosmann’ın söyledikleri her şeyin özetiydi. Rossman, rastgele girdiği bir apartmanı inceliyor ve şunları söylüyordu: ” 4 katlı bir apartman için duvarlar çok ince. İçinde hiç demir hatıl olmadığı gibi çimento miktarı da yetersiz.” 
Ardından Rosmann çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor ve şunları söylüyor: “Aslında, Türkiye’deki deprem kaynaklı yıkımların sorumluluğu hepimizde. Bu, 15-20 senedir süregelen vurdumduymazlığın bir sonucu.” Rossman’ın söyledikleri ses getirseydi, muhtemelen kendisi vatan hâini, Fethullahçı ve/veya haçlı ordusunun sözde bilim adamı olarak yaftalanacaktı! Ancak yazının ilerleyen bölümünde değineceğimiz gibi, araştırma sonuçları kamuoyundan saklandı. Yandaş basın, rakamları ve öngörüleri, olası felaketin sonuçlarını gizleyecek şekilde çarpıttı.
Bugüne kadar burjuva iktidarlar (AKP ile ayyuka ulaştı) kendi yandaş şirketlerine hediye dağıtır gibi inşaat ihaleleri verdi, vermeye devam ediyor. Bu yapılarda oturuyoruz. İtiraz sesi yükselmedikçe söz konusu ihalelerin sayısı artıyor. Güvensiz yapılar bitki gibi çoğalıyor. “Yeni yapılan binalar güvenli mi?” sorusuna, bilim insanları net yanıt veriyor: “Çoğu bina adeta üfleseniz yıkılacak kalitesizlikte. Yaklaşan büyük İstanbul depreminde sığınacağımız tek şey, şansımız olacak!” 

Bilimsel Çalışmalar Örtbas Ediliyor; Her Şey İnşaat Firmalarının “İnsafına” Bağlı!

Rosmann ve diğer bilim insanları, 1999’daki 2 büyük depremi de tahmin etmişlerdi. Ancak hiç kimse söylediklerini dikkate almadı. O ve diğer bilim insanları artık hiçbir şeye şaşırmıyor. Fay hattının üzerine inşâ edilmiş petrol istasyonlarını görüyorlar. Bunlar adeta pimi çekilmiş bomba gibi. 
Bu söylediklerimiz belirsiz bir geleceğe aitmiş gibi görünebilir. Aslında bilim insanları, bu felaketin yakın gelecekte gerçekleşme ihtimaline karşı önlem alınması gerektiğini bas bas bağırıyorlar. Bundan 6 yıl önce, dönemin İTÜ akademisyeni Aykut Barka’nın da dahil olduğu uluslararası bilim grubu, çok önemli bir araştırma yaptı. Ancak bu araştırma sonuçları da hiç önemsenmedi. Kandilli Rasathanesi’nin “İstanbul depremi her zaman ihtimal dahilinde” gibi bir “ucu açık” açıklama yapmasının tam aksine uluslararası bilim grubu, yaklaşan büyük İstanbul depreminin tahmin ettiğimizden çok daha yakın olduğunu ortaya koydular.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi aynı uyarılar Rossman tarafından 1999 depremi döneminde de yapılmış ve yine dikkate alınmamıştı. Örneğin 17 Ağustos 1999 İzmit depreminden sonra kamuoyunu bilgilendirmek için bir rapor yayınlandı. Rapora göre İzmit depremi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın doğusuna (Düzce bölgesine) ve batısına (İstanbul bölgesine) çok büyük bir enerji aktarmıştı. Tam tahmin ettikleri gibi, 17 Ağustos 1999 depreminden 3 ay sonra, 12 Kasım 1999’da, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın doğusunda, Düzce’de gerçekleşen 7.2 büyüklüğündeki deprem 800’den fazla insanın ölümüne neden oldu. Fakat Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batısındaki (yani İstanbul’daki) enerji hâlâ boşalmış değil. İstanbul’daki olası depremin çok büyük olacağına dair öngörülerin temeli, bu bilimsel gerçeklikten kaynaklanıyor.

barka

Prof.Dr Aykut Barka

Rosmann ve Aykut Barka, Düzce depreminde olduğu gibi 17 Ağustos 1999 depreminin ayak seslerini de duyurmuştu. 1995’te İTÜ Maden Fakültesi’nde bir konferans (Nezihi Canıtez Konferansı) düzenleyerek “Çok büyük bir deprem yaklaşıyor” mesajını bilimsel verilerle ortaya koydular. Nitekim 4 yıl sonra çok büyük bir felaket yaşandı.
Aykut Barka ve Rosmann’ın Düzce ve İzmit depremlerine dair öngörüleri dikkate alınmadı. Prof.Dr. Barka 2002 yılında yaşamını yitirdi. Ancak Rossman tüm olumsuzluklara rağmen olası İstanbul depremine dair üçüncü uyarıyı yapmaktan geri durmadı. Rossman ve diğer bilim insanları 2011’de bir basın toplantısı düzenlediler ve 1995’te söylediklerine benzer şekilde uyarılarda bulunarak “Deprem çok yakın” dediler. Hatta ihtimalleri 1995’tekine göre çok daha fazla yükselttiler. Fakat basın toplantısının yapıldığı sırada elektrikler kesildi! Rosmann, 2011’deki bu konferansta, AKP Türkiye’siyle bir kez daha yüzleşmişti.
Elektrik kesintisine ve türlü olumsuzluklara rağmen Rossman ve diğer bilim insanları araştırma sonuçlarını açıkladılar. İstanbul’da bir deprem gerçekleşme oranının %62 olduğunu tespit ettiler. Sonraki gün yaptıkları ilk iş, gazeteleri okumak oldu. Araştırmanın sonuçlarının ne kadar etkili olduğunu görmek istiyorlardı. Gördükleri şey inanılmazdı. Yandaş basın, bilim insanlarının verdiği deprem olasılığını düşürmüşlerdi! Oranı %47 olarak yazmışlardı. Adeta önlem alınmasının önüne geçmek istiyorlardı! (Araştırma sonuçlarını izlemek için https://www.youtube.com/watch?v=_UZ8ggT4Z1c) 
Yandaş medya organları, inşaat firmalarının “istikbalini” insanların canından daha fazla önemsiyor. Yalan söylemek onların tıynetinde var! 
Geçtiğimiz yıl konuyla ilgili bir araştırma makalesi daha yayınlandı. Rossman’ın bıraktığı yerden bu defa Prof. Dr Xavier Le Pichon devam etti. Fransız Le Suroit Gemisi’nin incelemelerini rapor haline getiren Pichon, tehlikeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Bu araştırma da Radikal Gazetesi ve diğer sol kurumların haber siteleri dışında pek yer bulmadı. Rapora göre İstanbul’da olası bir depremden en fazla etkilenecek ilçe Bakırköy. Bu ilçede deprem 10 büyüklüğüne kadar ulaşabilecek.
Prof. Dr Xavier Le Pichon açıklamasına göre ilçeler ve öngörülen deprem büyüklükleri şöyle:
-Kadıköy (Merkez üssüne uzaklığı 26 km): 6 büyüklüğünde
-Eminönü (Merkez üssüne uzaklığı 16 km): 9 büyüklüğünde,
-Fatih (Merkez üssüne uzaklığı 14-15 km): 9 büyüklüğünde,
-Zeytinburnu (Merkez üssüne uzaklığı 12 km): 9 büyüklüğünde,
-Bakırköy (Merkez üssüne uzaklığı 10 km): 9 bazı yerleri 10 büyüklüğünde,
-Avcılar (Merkez üssüne uzaklığı 12 km): 9 büyüklüğünde,
-Küçükçekmece (Merkez üssüne uzaklığı 14 km): 8 büyüklüğünde,
-Büyükçekmece (Merkez üssüne uzaklığı 15.5 km): 8-9 büyüklüğünde,
-Silivri ve Çatalca: 7 şiddetinde sarsılacak.
AKP yaklaşan felaketi yandaş basın aracılığıyla, kadercilikle örtbas etmeye çalışıyor. Zira yaklaşan felaket duyuldukça çarpık yapılaşma sorgulanacak, yandaş inşaat şirketlerine verilen güvensiz ihaleler araştırılacaktır. Fakat sesimizi çıkartmamız gerekiyor. Olası bir felakette bunlar Gökçek’in işaretini verdiği gibi sorumluluğu yine Fethullahçılara ve dış mihraklara yükleyerek “sıvışmaya” çalışacaklar.
Unutmayalım! Deprem doğal bir süreç. Onu engellemenin bir yolu yok; ama depremin “katliama” dönüşmesine sebep olan kötü yapılaşmaların, bitki gibi çoğalan “beton rezaletin” daha kötüye gitmesini engellemek elimizde. Ali Ağaoğlu ve diğer inşaat patronları ihalelerle mutlu olacak diye, göz göre göre gelen katliama sessiz kalmamız beklenemez!

bolsevik.org

KATEGORİLER
ETİKETLER