Bir Taraftar Topluluğundan Çok Daha Fazlası: “Çarşı Grubu”

Çarşı grubunun yargılandığı ve Türkiye tarihinde ilk kez bir taraftar topluluğunun darbe yapmakla suçlandığı dava 16 Aralık’ta Çağlayan Adliyesi’nde başladı. Yaklaşık 35 kişi, eş güdümlü olarak Ankara ve İstanbul’daki Başbakanlık Ofisi’ni ele geçirerek yabancı basın organlarına ülkedeki zafiyet görüntülerini servis etmek sureti ile dış destek de alarak amaçlarına ulaşmaya çalışmakla “suçlanıyor” ve haklarında müebbet hapis isteniyor.

Çarşı grubunun muhalif sesinin sadece Gezi’den ibaret olmadığını vurgulamak lazım. Grubun kurulduğu yıl olan 1980’de darbe zihniyetine karşı yükselen muhalif ses, Çarşı grubunun kimliği haline gelmiştir. Çarşı grubunun ilk nüveleri, grup henüz kurulmadan önce, 1978’de, Mahir Çayan’ın dev bir pankartını İnönü Stadyumu’nda kapalı tribünden aşağıya sallandırmış ve muktedirlere net bir mesaj vermiştir. Çarşı Grubu’nun 1980 darbe zihniyetine karşı tribünlerde gelenekselleşen tepkiler ortaya koyduğunu da vurgulamak lazım. Örneğin 1980 darbesinin bir ürünü olan maçlardan önce İstiklal Marşı okuma ve herkesin “hazır ol” vaziyetinde İstiklal Marşı’na eşlik etmesine karşı Çarşı grubu İstiklal Marşı okunduğu sırada ellerini iki yana açarak tepki göstermiştir. (Bu tepki Beşiktaş’ın maçlarında hala sürer. İstiklal marşı okunduğu sırada özellikle Çarşı grubunun bulunduğu tribündekiler “kartal” işareti yaparak hazır ol vaziyetine geçmezler) Ayrıca, darbenin etkileri sürerken 1982-1983 sezonunda Çarşı’nın Gündoğdu Marşı’nın sözlerinin bir kısmını değiştirerek söylediğini de vurgulamak lazım.

İlerleyen süreçte Çarşı’nın muhalif sesi daha gür çıkmaya başladı. Örneğin 1990’larda Kürt halkının katledilmesine yönelik tribünlerde ciddi tepkiler örgütlendi. Örneğin 1996 yılında İnönü Stadyumu’na asılmak istenen üç hilalli bayrağa karşı Çarşı Grubu ve bayrağı asanlar arasında büyük kavgalar yaşandı. Bu süreçte birçok kişi yaralandı ve sonunda faşistler bayrağı asamadan tribünü terk etmek zorunda kaldı.

AKP döneminde Çarşı grubunun muhalif eylem ve söylemleri artarak devam etti. Van depremine hükümetin tepkisiz kalmasına yönelik kampanya örgütleyen Çarşı grubu 2011’de oynanan Galatasaray maçının 65. dakikasında Van için soyundu ve “beraber üşüyoruz” mesajını verdi.  Daha sonra oynanan Fenerbahçe maçının son dakikalarında ise atkıları sahaya attılar ve o atkılarla birlikte Vanlı depremzedelerin ihtiyaçları Çarşı grubu tarafından Van’a gönderildi (O maçta sahaya atılan atkılar TFF Disiplin Kurulu tarafından “yabancı madde” sayılmış ve Beşiktaş’a ceza gelmiştir) Çarşı’nın Vanlı depremzedelerle ilgili gösterdiği hassasiyet bunlarla sınırlı kalmadı. Çarşı grubu Van’daki köy okullarına tırlar dolusu yardım malzemesi gönderdi. Bugün Çağlayan Adliyesi’nin koridorlarında söylenen şu söz süreci çok iyi özetliyordu: “Selefi teröristlere tırlar dolusu silah gönderenler, köy okullarına tırlar dolusu yardım gönderenleri ‘teröristlikle’ suçlıyor”.

Birçok muhalif kampanya örgütleyen Çarşı grubuna yönelik ilk ciddi provokasyon 2013 yılının son maçı olan Gençlerbirliği maçının öncesinde polisler tarafından yapıldı. Maçtan önce Beşiktaş Meydanı’nda toplanan taraftarların sesinin Beşiktaş’ta bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne kadar ulaştığını gerekçe gösteren polisler taraftarların dağılmasını istedi ve taraftarların arasından geçen polisler havaya ateş açtı. Taraftarların polise tepki göstermesi sonucunda Beşiktaş semtinde ciddi çatışmalar yaşandı. Polisin biber gazı ve TOMA’larla müdahalesine Çarşı grubu havai fişeklerle, şişelerle ve taşlarla karşı koydu.

Malum, bu olaydan günler sonra başlayan Gezi eylemlerinde de Çarşı grubu ön saflardaydı. İnönü Stadyumu’nun yıkılması için Beşiktaş semtinde bulunan dozere Çarşı grubu tarafından el koyuldu. Taksim Meydanı’na kitlesel yürüyüşler gerçekleştiren grup “renklerin ve halkların kardeşliği” şiarıyla mücadeleye devam etti.

Gezi eylemlerinin polis şiddetiyle kısmen gerilemesinden sonra Çarşı grubu mücadeleyi tribünlere taşıdı. Çarşı grubunun 2013-2014 sezonunun ilk karşılaşması olan Trabzonspor maçıyla başlattığı ve her maçın 34. dakikasında haykırmaya devam ettiği “Her yer Taksim; her yer direniş! Bu daha başlangıç mücadeleye devam!” sloganlarını, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından “neyleyim kutumdaki milyon doları…” tezahuratları izledi.

Çarşı grubunun muhalif sesini kısmak için AKP birçok hamle yaptı. Bu hamlelerden en önemlisi, hiç kuşkusuz, taraftar gruplarının önderlerini toplayarak gruplar üzerinde baskı kurmaya çalışmaktı; fakat Çarşı, bu hamleyi boşa çıkarttı. Beşiktaş tribünlerinde çok sevilen Alen Markaryan’ın Suat Kılıç’la görüştükten sonra “Çarşı’nın Gezi’ye katılması yanlıştı” demesi bile Çarşı grubunu susturamadı. Hatta susmak zorunda kalan Alen Markaryan oldu. Sonrasında taraftarların fişlenmesi anlamına gelen e-bilet uygulamasıyla baskı arttı. En son, Çarşı grubu üyelerini darbe yapmakla suçlayarak müebbet hapis cezasıyla tehdit ettiler. Çarşı grubunun lideri Cem Yakışkan bugünkü (16 Aralık) duruşmada darbe iddialarına şöyle yanıt verdi:  “Darbe yapabilecek gücümüz olsaydı Çarşı grubu olarak Beşiktaş ‘ı şampiyon yapardık. 1980’de darbe gördüm ben. Ne demek olduğunu biliyorum…”

Sonuç olarak AKP’nin bugüne kadarki hamleleri nasıl boşa çıktıysa, söz konusu komik dava da Çarşı grubunun muhalif ruhunu esir alamayacaktır. Bugün Çağlayan Adliyesi’nin önünü dolduran yüzlerce kişiyle dayanışma halinde olan ve 1980’den beri tribünlerdeki aykırı sesin öncüsü haline gelen Çarşı grubunun sesini kısmaya AKP’nin gücü yetmeyecektir!

KATEGORİLER
ETİKETLER