ABD ile Çin Arasında Tayvan Gerilimi Sürecek mi? – Y. Can Derdiyok
Çin ordusunun Tayvan Boğazı’nda yaptığı gövde gösterilerinin sıklığı günden güne artıyor. Geçtiğimiz günlerde Tayvanlı siyasetçi Lai Ching-te’nin (William Lai) Paraguay’a yapacağı ziyaret öncesi New York’ta duraklamasının ardından Çin Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada Çin’in ABD ile Tayvan arasındaki her türlü temasa karşı olduğunu belirtti.
William Lai, New York ziyareti sonrası Çinli yetkililer tarafından “tam bir baş belası” olarak nitelendirildi. Ardından Tayvan Savunma Bakanlığı, ada çevresinde Çin’e ait 45 savaş uçağı ve 9 savaş gemisinin gözlendiğini duyurdu.
Çin’in Tayvan konusunda belirli kırmızı çizgileri var. ABD ise bu kırmızı çizgileri aşındırmak için türlü yollara başvuruyor. Tarihsel olarak bakıldığında Tayvan, ABD ve Çin arasındaki ilişkiler açısından kritik öneme sahip ve Tayvan’ın önemi, siyasal ve iktisadi faktörler dolayısıyla günden güne artıyor.
Japonya ve Güney Kore’yle birlikte Tayvan çevresinde oluşturulacak hat, Asya-Pasifik çevresinde ABD’nin elini güçlendirecektir; yine de bunu başarabilmek o kadar kolay değil. ABD ve Çin arasında Tayvan üzerinden yaşanan gerilimi anlamak için meselenin tarihsel boyutuna ve özellikle yarı-iletken çip teknolojisi bağlamındaki iktisadi faktörlere göz atmamız gerekiyor.
Tarihsel Arka Plan
ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin gerilim dozajı günden güne artmakla birlikte ilişkilerin kopuk olmadığı her dönemde gerilim dozajının şu ya da bu nedenle yüksek olarak yürüdüğü söylenebilir.
1 Ekim 1949’da sona eren Çin İç Savaşı’nın ardından kurulan Çin Halk Cumhuriyeti ve ABD arasındaki ilişkiler bir dönem boyunca kopuk biçimde ilerledi. Çin İç Savaşı’nda kaybeden taraf olan Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintang) ve lideri Chiang Kai Shek’in Tayvan’a çekilmesi ABD açısından kritik bir öneme sahipti.
ABD’nin Asya-Pasifik hattında kalıcı bir biçimde var olabilmesinin bir boyutunu Tayvan oluşturmaya başlayacak ve ABD etkisiyle Birleşmiş Milletler (BM) üyeliği kazanan Tayvan’ın kaderi ABD-Çin ilişkileri tarafından belirlenmeye devam edecekti.
Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye karşı mücadeleyi ön plana çıkarmayı hedefleyen ABD, Asya-Pasifik’te Çin ile ilişkilerinde “yumuşama” yoluna gidecekti. SSCB-Çin çekişmesi ve Çin’in de siyaseten yalnızlık kıskacından kurtulmaya çalışması dolayısıyla ortaya çıkan bu ikili çıkar çakışması ABD ve Çin’i birbirine yakınlaştıracaktı.
ABD’nin Vietnam’ın güneyinden askerlerini çekmesi ve ardından Çin’in Japonya’da gerçekleşen dünya şampiyonası sonrası ABD masa tenisi takımını ülkeye davet etmesi iki ülke ilişkileri açısından “Ping-pong diplomasisi” olarak tarihe geçecek ve yeni bir başlangıç oluşturacaktı.
Tarihler 1971’i gösterdiğinde dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı ve daha sonra Nixon hükümetinin dışişleri bakanı olacak Henri Kissenger gizli biçimde Pekin’i ziyaret etti. Ardından 21 Şubat 1972’de dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’un Pekin’i ziyareti ikili ilişkilerin sıcaklaşmasıyla sonuçlanacaktı.
ABD ve Çin arasında oluşturulan ve Şangay Bildirisi’ni de içeren üçlü mutabakat metinlerinde ABD “Tek Çin İlkesi”ne saygı duyacağını, yani Tayvan’ın Çin ana karasına bağlı olacağını temin ediyordu.
Ulaşılan nokta dün olduğu gibi bugün de ABD’nin “içine sinmiyor”, zira ABD günümüzde diplomatik görüşmeler sırasında Tek Çin İlkesi’ne saygı duyduğunu belirtse de pratik siyaseti bunun tam tersi biçimde ilerliyor. Durumun en önemli nedenlerinden biri de yarı-iletken ve çip teknolojisi.
Yarı-İletken ve Çip Teknolojisi
Günümüzde kullandığımız elektronik cihazların olmazsa olmazı diyebileceğimiz çipler uluslararası ekonomi açısından günden güne artan bir öneme sahip. Otomotiv ve silah endüstrisi, telefonlar, bilgisayarlar, uzay teknolojisi…
Çip olarak bildiğimiz küçük aygıtların önemini pandemi sırasında aksayan lojistik faaliyetler dolayısıyla ortaya çıkan çip erişimi sorununda ciddi biçimde kavradık. Günümüzde ABD, Çin, Japonya, Hollanda ve Güney Kore çip teknolojisi konusunda önemli gelişmeler kaydetmiş ülkeler olarak göze çarpıyor.
Çip teknolojisi dolayısıyla ortaya çıkan ekonomik hacim devasa boyutlara ulaşmış durumda. Aşağıdaki grafik son yıllarda yarı-iletken hacminin seyrini gösteriyor:
(Kaynak: Statista)
2030 yılında geldiğimizde yarı-iletken Pazar hacminin 1,35 trilyon dolarlık seviyeye ulaşması öngörülüyor.
Yarı-iletken teknolojisinde Tayvan önemli bir şirkete sahip: Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC). TSMC dünyanın en büyük yarı-iletken çip teknolojisi üreticisi. Apple, Qualcomm, Nvidia gibi devasa şirketlere ihtiyacı olan teknolojiyi üretiyor.
2 Ağustos 2022’de dönemin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin, boğazda ve ABD-Çin hattında gerilim yaratan Tayvan ziyareti sırasında uğradığı önemli noktalardan bir tanesi de TSMC’ydi. Pelosi’nin ziyareti öncesi Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zhao Lijian şu ifadeleri kullanmıştı:
“Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin potansiyel Tayvan ziyaretine karşı olduğumuzu açık bir şekilde belirttik. Eğer ABD ziyarette ısrar eder ve Çin’in kırmızı çizgilerine meydan okursa sert önlemlerle karşılaşacak. ABD ortaya çıkacak tüm sonuçlara katlanmalıdır.”
ABD “tehlike”nin farkında ve en üst perdeden önlemler için çoktan düğmeye basmış durumda. Joe Biden 9 Ağustos 2022’de Çip ve Bilim Yasası’nı imzaladı ve yerli çip üretimine 280 milyar dolarlık teşvik paketini devreye koydu. Yeni kurulan fabrikalara yüzde 25 vergi indirimi yapılması da yasanın önemli maddelerinden biri olarak göze çarpıyordu. Biden durumu şu cümlelerle özetliyordu:
“Eskiden dünyada araştırma ve geliştirmede bir numaraydık, şimdi 9’uncu sıradayız. Çin on yıllar önce 8’inci sıradaydı, şimdi ikinci sıraya yükselmiş durumda ve diğer ülkeler hızla yaklaşıyor. ABD dünyaya liderlik ediyordu. Size söz veriyorum gelecek on yıllarda da buna devam edecek.”
Bununla yetinmeyen ABD, Çin’e yönelik kısıtlamaları da devreye soktu ve 12 Aralık 2022’de 36 Çin şirketine yönelik ihracat yasağı getirdi. ABD’nin bu bağlamdaki temel politikası yarı-iletken çip teknolojisinin prestij noktasını yeniden Amerika’ya taşımak.
Tayvan Kritik Öneme Sahip
Tayvan’da siyasal anlamda iki önemli güç bulunuyor (1): ABD yanlısı Demokratik İlerleme Partisi ve (2): Kuomintang. Demokratik İlerleme Partisi, her fırsatta ABD’yle yakınlaşmanın yolunu arıyor. Tayvan’ın Çin ana karasından bağımsız olabileceğini ve kendi kimliğiyle yeni bir Tayvan kurulabileceğini düşünüyor. Kuomintang ise oldukça köklü bir siyasal parti ve Çin ana karasında söz sahibi olduğunu iddia ediyor.
2020 başkanlık seçimlerini Demokratik İlerleme Partisi kazansa da 2022 yerel seçimlerini Kuomintang önde tamamladı. İki güç arasındaki çekişmede asıl belirleyicinin dış politikadan kaynaklı gelişmeler olduğunu söylemek mümkün. Dış politikada ise emperyalist güçler arasındaki rekabet asıl belirleyici faktör.
Emperyalist güçler arasındaki çekişmelerin sinir uçları olabilecek kimi meseleler vardır. Tayvan o sinir uçlarından biri. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Tayvan üzerinden yaşanacak yeni gelişmeler emperyalist hegemonyadaki çekişmenin seyrini belirleme ve uluslararası siyasete yön verme açısından kritik öneme sahip.