Beyrut’un Felaketi ve Timsah Gözyaşları
Tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşayan Lübnan dün Beyrut Limanı’nda gerçekleşen devasa patlamanın yarattığı yıkımla sarsıldı. Yaşanan patlama, Lübnanlılar tarafından, on yıllar boyunca iç savaşla kana bulanmış Lübnan’ın tarihindeki en büyük felaketlerden biri olarak niteleniyor. Lübnan Kılıhaçı tarafından patlama nedeniyle ölenlerin sayısının 100’ü aştığı belirtilirken, 4000’den fazla yaralı bulunduğu belirtiliyor. Ancak patlama sonrası oluşan şok dalgasının yarattığı yıkımın çapı göz önüne alındığında gerçek tablonun bundan daha kötü olacağı öngörülebilir. Lübnan Sağlık Bakanı Hamas Hassan da yüzlerce kişinin kayıp olduğunu ve ölü sayısının artacağını açıkladı.
Resmî kanallardan patlamaya Lübnan Limanı’nda depolanmış olan 2750 ton amonyum nitratın sebep olduğu belirtilse de, söz konusu Lübnan gibi yıllarca Ortadoğu’nun barut fıçısı olmuş bir ülke olunca söylentiler de kesilmiyor. IŞİD saldırısından, İsrail’in roket saldırısına, patlamanın Hizbullah’ın gizli silah depolarında gerçekleştiğine kadar birçok söylenti şimdiden ortaya saçıldı. Trump da patlamayı “korkunç bir saldırı” olarak nitelerken, Amerikan medyasına konuşan Pentagon kaynakları Trump’ın saldırı imasına katılmıyor.
Yaşanan bu patlama, kaynağı ne olursa olsun, Lübnan halkı için yaşanan ekonomik ve insani yıkımın çapını artıracaktır. Lübnanlı emekçiler bir yanda Covid-19 salgını ile boğuşurken, diğer taraftan nüfusun neredeyse yarısını açlık ve sefalete iten ekonomik krizle mücadele etmek zorunda. Hastanelere normal dönemde bile elektrik sağlamada sorunlar yaşanırken, dünkü patlamada şehrin altyapısının çökmesiyle birlikte bu sorunun daha yakıcı hale gelebileceği, pandemiyle birlikte kapasite sorunu yaşayan sağlık sisteminin dünkü patlamanın nedeniyle altından kalkamayacağı bir yükle karşı karşıya kalacağı aşikar.
Öte yandan patlamayla birlikte Beyrut Limanı’ndaki tahıl ambarları tamamen yok olurken, bu durumun gıda fiyatlarındaki artışı daha da hızlandırmasından endişe ediliyor. Gıda fiyatları krizle birlikte % 80 artış gösterirken, bu durum geçtiğimiz yıldan bu yana yükselen protestoları ateşleyen sebeplerden birisiydi. Pandemi nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasaklarını Lübnanlı emekçiler birçok kez açlıktan ölmektense, hastalıktan ölmeyi yeğleriz diyerek çiğnemişlerdi. Buğday İthalatçıları Birliği Başkanı Ahmed Hatteet al-Akhbar’a yaptığı açıklamada endişeleri gidermeye çalışırken, ülkede bir buçuk aylık ihtiyacı karşılayacak kadar buğday stoğu bulunduğunu dile getirdi.
Beyrut Limanı’nın gıda dışında da Lübnan’ın en önemli tedarik noktalarından biri olması ülkede temel ihtiyaç malzemelerine erişimde de büyük sıkıntılar doğuracaktır.
Yıllardır bir yandan ülke içindeki etnik ve dini kutuplaşmaların, diğer yandan emperyalist ve Siyonist baskıların pençesinde yaşam savaşı veren Lübnanlı emekçiler dün yaşanan patlamayla birlikte esas kaybedenler olacaktır. Şimdiye kadar ortaya çıktığı kadarıyla ciddi bir tedbirsizliğin ve umursamazlığın yarattığı felaketin sonuçlarıyla Nasrallah, Hariri ve Aoun gibi burjuva siyasetinin bezirganlarından ziyade yoksulluğun ve sefaletin içine itilmiş hemen her dilden, dinden yoksul emekçiler baş etmek zorunda kalacaktır.
Ortaya çıkan tablo sadece patlamanın eseri değildir. Yıllarca emperyalist ablukayla Lübnanlıların açlığa mahkum eden, bir savaş sahasına çeviren emperyalist-kapitalist güçler ve yerli işbirlikçileri bu tablonun birinci dereceden sorumlusudur. Lübnan için dünden beri timsah gözyaşı dökenler derhal bu ablukayı kaldırmalı ve Lübnanlıların en temel insani ihtiyaçlarına ulaşmalarının önündeki engelleri kaldırmalıdır.