Pandemi ve Teknolojinin Kapitalist Gelişimi – 1: MESS SAFE | Engin Kara
Burjuvazi, teknolojik yenilikler yaratmaya devam ediyor. Ancak bu gelişmeler, kapitalist üretimin başlangıcından bu yana, sermayenin gücünü büyütmekten başka sonuç doğurmuyor. Teknolojik araştırmalarının hedefinin de farklı olduğu söylenemez. Kapitalist koşullar altında, her ciddi teknolojik ilerleme, sermayenin emek üzerindeki boyunduruğunu artırıyor.
Peki, buradaki sorun neyden kaynaklanıyor? Teknolojik gelişmeler zararlı mı? Teknoloji, işçiye-emeğe düşman mı? Kuşkusuz hayır. Zararlı olan, işçiyi ve onun emeğini boyunduruk altına alan, teknoloji değil bunun kapitalistçe üretimi ve kapitalistçe gelişmesi.
Bu dizide, son üç ayda işçi sınıfının gündemine giren üç örnek üzerinden meseleyi ele alacağız: Metal patronlarının MESS SAFE girişimi; MÜSİAD’ın izole üretim üsleri; esnek çalışma uygulamaları. Kuşkusuz, benzer gelişmelerle daha fazla sayıda çeşitlilikle karşılaşmak mümkün ve gün geçtikçe bu ihtimal daha da güçleniyor.
MESS SAFE: Sömürü İçin Güvenli Bir Adım
Metal işverenlerinin sendikası MESS, pandemiyi, kapitalistlerin işçiler üzerindeki yönetim ve denetimini ve tabii ki sömürü oranını artıracak bir fırsata dönüştürmek yolunda adımlar atıyor. MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol “İçinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte sağlıklı çalışan ve kesintisiz üretim için geliştirdiğimiz MESS SAFE ile birçok ürünü ve uygulamayı üyelerimizin hizmetine sunacağız.” şeklinde bir açıklama yaptı.
Nedir bu MESS SAFE? Üretilecek olan “giyilebilir ürün ya da mobil aplikasyon” yoluyla güya işçiler arasındaki sosyal mesafe ölçülecek ve ihlal durumunda hem işçiyi hem de işletme yönetimine sinyal gidecek. MESS’in açıklamasına göre uygulama, bluetooth teknolojisi aracılığıyla bu görevi yerine getirecek.
İşçiler arasındaki mesafenin takibi, ölçümü ve raporlanması, işçinin hareketlerinin takibi, ölçümü ve raporlanması anlamına gelecek. Bu da tabii ki sadece “sosyal mesafe” denetimiyle sınırlı olmayacak. Hatırlarsınız, Aralık ayında, İngiltere’deki StandardToilet isimli şirket, 13 derecelik açıyla aşağı doğru eğik olan klozet üretmişti. Bu dâhiyane tasarım icadının hedefi, işçilerin çalışırken tuvalette geçirdikleri süreyi sınırlamak: Eğim nedeniyle işçiler tuvalette uzun dakikalar geçiremeyecek. MESS’in yeni icadı, hiçbir ek özellik içermese bile işçinin tuvaletteki, moladaki, üretim noktasından başka herhangi bir yerdeki geçirdiği süreyi ölçebilecek. Ama kim bilir, uygulamaya belki de işçinin makine önünde işini yaparken vücudunun aldı konumu bile ölçecek özellikle ekleniyordur.
Emekçilerin, hareketlerini sınırlama ve kontrol altına alma girişimi, ilk defa kapitalistler tarafından uygulanmıyor. Daha önceki sınıflı toplumlarda da egemen sınıflar hep emek gücünü kontrol altında tutmuş ve onun hareket alanını sınırlamıştır. Feodal topraklarda, serf köylülerin çalıştıkları toprağı terk etmesi yasaktı. Antik Roma’da, köleler, kaçmalarını engellemek için zincire vurulurdu. Hatta sahiplerinin elinden kaçarlarsa yakalandıklarında sahipleri bilinebilsin diye boyunlarına plakalar takılırdı. Metal patronlarının, kapitalizme takılan “modern kölelik” sıfatını layığıyla taşımak için ellerinden geleni yapmak arzusunda olduklarını görüyoruz.
Ama köleliği tartışacaksak, sadece alelade bir özgürlük kısıtlamasından bahsedemeyiz. Bu özgürlük kısıtlamasının, yani MESS’in hedeflediği hareket kısıtlamasının amacı, emek gücünden maksimum faydalanmayı sağlamak, daha fazla somutlaşmış ve karşılığı ödenmemiş emek elde etmek. Bu sonuç, tabii ki kapitalist açısından söz konusu olabilir. İşçi açısından ise sonuç, emek gücünü daha ucuza kullandırmak, kendisine ait olmayacak, yani karşılığı ödenmeyecek daha fazla somutlaşmış emek yitirmek olacak. Sonuçta, emek daha fazla sermayenin boyunduruğu altına girmiş olacak.
Şimdi dönelim, MESS Başkanı Akkol’un açıklamasına. Akkol, projeyi “Sağlıklı çalışan ve kesintisiz üretim için geliştirdiğimiz MESS SAFE” sözleriyle pazarlıyor. İleri sürülen iki iddia var, ilki çalışanların sağlığı. Pandemiye rağmen üretime ara vermeyen, fabrikada sağlık önlemlerini önemsemezken hakkını aramak isteyen işçilerin toplanmasına karşı valiliklerin, kaymakamlıkların kapısını aşındıran, sokağa çıkma yasaklarında bile özel izinlerle üretime devam eden kapitalistlerin işçi sağlığını umursamadığını yeni baştan ispatlamaya gerek yok.
Ama Akkol’un ikinci iddiası mühim: “Kesintisiz üretim için”. İlk bakışta salgın gibi dönemlerde üretimin durmasını engellemek için söylendiği düşünülse de, Akkol farkında mıdır bilemeyiz ama aslında daha derinlikli bir ifade olmuş. Fabrika ölçeğinde baktığımızda devam eden üretim sürecinin kendi içerisindeki irili ufaklı kesintileri de engellemeyi hedefliyor sistem. Tuvalet süresi, dinlenme süresi, herhangi bir sebeple verilen araların süresi… Hepsi, MESS SAFE sayesinde kontrol altına alınabilir ve kelimenin mümkün en gerçek anlamında bir kesintisiz üretim sağlanabilir!
Kapitalizmin erken döneminde çalışma sürelerini artırmak yoluyla sömürüyü büyütme çabaları, uzun süredir, en azından ciddi boyutlarda pek mümkün değil. Artık dönem, Marx’ın “göreli artı-değer” dediği yöntemle toplam çalışma saatinin ya da bu sürede üretilen toplam değerin işçiyle işveren arasındaki paylaşım oranını değiştirmek yoluyla sömürüyü büyütme dönemi. Yani işçi, iş günü içerisinde ne kadar az kesintiyle çalışırsa, toplam harcanan emeğin yarattığı maddi zenginlik ürünlerinin bölüşümü o kadar işveren lehine olabilir.
Yeni uygulamayla her işçiden ortalama olarak, 8 saatlik iş gününde 15’er dakikalık süre tasarrufunda bulunulacağını varsayarsak, işçinin alacağı ücret değişmeyeceği için görünürde işçi için mutlak bir kayıp-kazanç olmayacak. Ama gerçekte, işçinin iş gününün ürettiği toplam değerin işçi ile işveren arasındaki paylaşımı işçi aleyhine değişecek ve işçinin göreli bir kaybı söz konusu olacak. İşveren açısından ise işçi başına mutlak ek kazanç 15 dakika olacak. MESS Grup Toplu Sözleşme Kapsamındaki kapitalistleri ele alalım: toplamda yaklaşık 130 bin işçi çalıştırıyorlar. İşçi başına 15 dakikalık ek kazanç, MESS Grup TİS kapsamındaki kapitalistler için toplamda her gün ek olarak 4.062 işçi çalıştırmak anlamına gelecek, hem de tek kuruş ödemeden!
Yeni uygulamanın, sadece görünün zaman kesintilerinden tasarruf etmeyeceği, işçiler üzerinde kurulacak baskı ile olağanın üstünde çalışma temposunu dayatarak gözle görünemeyen zaman tasarruflarında da bulunacağı düşüldüğünde, bu 15 dakikalık varsayımın, abartılı olması bir yana mütevazı bile kalacağını söyleyebiliriz.
İşin özü, MESS SAFE projesi, sermeyenin sömürü kapasitesini en “güvenli” (safe) biçimde artıracakken, çalışma süresi boyunca işçileri en temel insani ihtiyaçlarından bile mahrum bırakma sonucunu doğuracak, sermayenin işçiler üzerindeki baskısını artırmış olacak ve sömürü oranlarını yükseltecek.
***
Yarın: MÜSİAD’ın İzole Üretim Üsleri