Sivil Toplumunuz Batsın! Yaşasın Sınıf Mücadelesi! – Engin Kara

Sivil Toplumunuz Batsın! Yaşasın Sınıf Mücadelesi! – Engin Kara

Bugün akşam saatlerinde Türk-İş’in (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) internet sitesinden bir duyuru paylaşıldı. “Sivil Toplum Kuruluşlarından Ortak Açıklama” başlıklı bildiride işverenlere “kısa çalışma ödeneği”nden yararlanma çağrısı yapılıyor. İmzacılar kimler mi? Hak-İş, Memur-Sen, Türk-İş, Kamu-Sen ile birlikte TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve cümle patron örgütü! Bir de Metin Feyzioğlu’nun babasının çiftliğine çevirdiği Türkiye Barolar Birliği (TBB) de imzacı olmuş ki tencere yuvarlanmış kapağına oturmuş!

Bütün bildirinin sınıf işbirliği çağrısından ibaret olduğunu söyleyerek konuya balıklama dalalım.

Bildiri Neler Yumurtluyor?

Metin, koronavirüs salgınından bahisle okuyanların yüreklerine seslenerek başlıyor: “İki cihan harbinden sonra, dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük krizi yaşıyoruz.”

Sapla samanı birbirine karıştırıyor: “Herkes tedirgin ve yarına nasıl bir günde uyanacağı endişesinde.”

Yalanı eksik etmiyor: “Ülkemiz de buna karşı topyekûn mücadele veriyor.”. “Bu süreçte bizim yapmamız gereken, dayanışma içinde olmaktır.”

Gerçekleri anlaşılmaz hale sokma çabasına girişiyor: “Üretim ve hizmet kapasitemizi koruyarak üretmeye devam etmek, istihdamı korumaktır.”

Sol gösterip sağ vuruyor: ” ‘Çalışanını işten çıkarma, istihdamını koru, ihtiyacın olan kaynak Kısa Çalışma Ödeneğinde’ – Faaliyetlerini durduran veya azaltan firmalarımız, 3 ay süreyle çalışanlarının maaşlarını buradan karşılayabilir. Tüm firmalarımızı, bu imkânı kullanmaya çağırıyoruz.”

Pollyannacılık oynuyor: “El ele verelim, bu zor günleri hep birlikte geride bırakalım.”

Ve tabii ki dinsel duygulara hitap ederek -tıpkı başladığı gibi- dokunaklı bitiriyor: “Allah hepimizin yardımcısı olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyoruz.”

Bir Patron İle Bir İşçinin Tedirginliği Aynı Değil!

Sınıflararası işbirliğini telkin eden açıklama, herkesin tedirgin ve yarına nasıl bir günde uyanacağı endişesinde olduğunu ileri sürüyor. Oysa bir işçi ile bir patronun tedirginliklerinin, endişelerinin aynı olmadığını artık herkes görüyor!

Tekstilden metale pek çok sektörde pek çok fabrikada, işyerinde salgına karşı gerekli önlemler alınmamasına ya da hatta Covid-19’a yakalanan işçiler olmasına karşı işçiler üretimi durdururken, patronların bir kısmı elde sopa işçilere saldırırken bir kısmı da Gebze-Kocaeli’de olduğu gibi valilerin konaklarına koşarak “eylem yasakları” aldırmaya çalışıyor.

Açık şekilde patronlar yine sadece ve sadece kârlarını korumak konusunda endişe sahibi olurken, milyonlarca işçi üretimin durması nedeniyle nasıl geçineceğini – çünkü ücretsiz izin dayatılıyor! – hasta olursa nasıl tedavi olacağını – çünkü kamu hastaneleri ihtiyacı karşılamıyor – düşünüyor. Pek çok örnekte işçiler, iş arkadaşlarının ve toplumun sağlığını da düşünürken, patronlar için insan sağlığı -eğer sağlık sektöründe yatırımları yoksa! – hiçbir şey ifade etmiyor.

Topyekûn Mücadele Yalanı

Ülkemiz salgına karşı topyekûn bir mücadele içerisinde diye buyurmuşlar. Hani, nerede? İşyerinde Covid-19 pozitif işçiler olmasına rağmen işi durduran işçilere sopayla saldıran İzmir’deki Akar Tekstil patronu mu topyekûn mücadelenin neferi? Yine hastalanan işçilerin olduğu fabrikada iş durduran işçilerini işten çıkarmakla tehdit eden Sarkuysan patronu mu bu kadar fedakâr olan? Peki işçilerin, iş durdurmasını engellemek için eylem yasağı alan Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy mu bu mücadelenin sözcüsü? Herhalde lideriniz de açıkladığı “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketinde patronlara kıyak emekçiye kazık atan Erdoğan olmalı!

Lafı uzatmaya gerek yok. Sıra işçilere gelince kimsenin seferber olduğu falan yok. Tek derdiniz paralarınız, kârlarınız, sermayeniz!

Üretim ve İstihdam: Sermaye İçin Mi Emekçiler İçin Mi?

Üretmeye devam etmek, istihdamı korumak amacında olduklarını iddia etmişler. Aslında, ilk bakışta bunda bir tuhaflık görünmüyor. Sonuçta gerçekten de üretimi sürdürmek için kırk takla atıyorlar, istihdamın çöküşe geçmesi de hiçbirinin işine gelmez. Ama bunu kimin için yapıyorlar?

Mesela salgının sıçradığı işyerlerinde üretimi sürdürmek, hangi dürtünün eseri? İşçiler “arkadaşlarımız virüs kaptı, çalışmak istemiyoruz” demesine rağmen onları ısrarla – ve inanıyoruz ki bütün samimiyetinizle(!) – istihdamda tutmaya çalışmak ne uğruna?

Yalanlara karnımız tok. Korumak istediğiniz tek şey kapitalist üretimin ve sermaye birikiminin devam etmesi. Bunun için de piyasaların ciddi şekilde sekteye uğramaması lazım. AKP Hükümeti de bunun için açtı ya zaten kesenin son düğümlerini…

Kısa Çalışma Ödeneği Aldatmacası

“Çalışanını işten çıkarma, kaynak kısa çalışma ödeneğinde” demiş beyefendiler. Bak bak bak… Kısa çalışma ödeneği nereden toplandı? Hepiniz biliyorsunuz ki işçilerin işsizlik sigortası primlerinin biriktiği işsizlik fonu, bir anda “kısa çalışma ödeneği”ne dönüşüverdi. Ödenecek paralar bizzat işçiler dışındaki tek bir kişi tarafından hibe edilmedi yani! Ne patronlar ne hükümet, tek kuruş alacağa sahip değiller o fondan.

Hatta o kadar ki şu an kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak işçi, bu ödemeleri işsizlik ödeneğini kullanması yerine yapabilecek. Yani ödenek bittikten sonra patronu tarafından kapı önüne konulan işçi, işsizlik ödeneği alamayacak.

Kalkıp bu düzenlemeyi büyük bir lütuf gibi göstermeye çalışmayın! İşçiler yine kendi cebinden birikenlerle idare edecek…

Kimin Eli Kimin Cebinde?

Bu zatlar, bu bildiriyi hazırlarken el ele vermişler belli. Hem de işçileri ve memurları, yani emekçileri temsil ettiğini iddia edenler ile patronların hakiki temsilcileri olarak.

Şimdi emekçilere de patronlarıyla el ele verme çağrısı yapıyorlar. Tüh be! Bu kadar basit miydi? Hiç aklımıza gelmemişti gerçekten…

Yapılacak bir dayanışma, kurulacak bir birlik, bir cephe varsa bu emekçilerin dayanışması, emekçilerin cephesidir. Salgın var, şimdi sırası mı diye düşünenler, ya vahim bir yanılgı içerisinde ya da alenen patronlar sınıfının saflarında yer alıyordur.

Bunların Dini De Peygamberi De Para!

Bildiriyi bitirirken, mütedeyyin vatandaşın gönlünü çelmek için “Allah”a başvurmuşlar. Anlaşılan o kadar umutsuzlar ki kendi düşüncelerinin yaratacağı etkiden, işin içerisine bu tarz bildirilerde pek de alışık olmadığımız bir şekilde tanrısal etkiyi katmaya çalışmışlar.

Karl Marks, Kapital’de sermaye birikiminden bahsederken “Birikim, birikim! Sermayenin dini ve peygamberi budur!” diyor. Gerçekten de ne insan sağlığı, ne yaşamın sürekliliği, ne doğanın geleceği… Sermayeleri, kârları dışında hiçbir şeyi umursamayan bu asalaklar kalkmış bir de insanların dinsel duygularını sömürmeye çalışıyor.

Sivil Toplumunuz Batsın, Yaşasın Sınıf Mücadelesi!

Bildiri daha başlıktan gözleri kanatmaya başlıyor. Sivil toplum kuruluşlarıymış… Sanırsınız alelade köy dernekleri bir araya gelmişler de sosyal etkinlik planlıyor. İşte o ibretlik liste:

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER), Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK), Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türk Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (TÜSİAD), Türk Veteriner Hekimler Birliği, Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Emekliler Derneği (TÜED), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez (TESKOMB), Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İş), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Türkiye Noterler Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)  Kadın Girişimciler Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genç Girişimciler Kurulu, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED)

İşçileri, patronlara kul köle görmek bunun adı.

Bizim tarafımız net: sivil toplumun “güzel duyguları”na değil, işçi sınıfının, sömürücü asalaklara karşı mücadelesine güveniyoruz!

Sınıf mücadelesi nasıl olacak diyenler, Lübnan’ın son günlerine bakabilir.

KATEGORİLER
ETİKETLER