Tutuklu Boğaziçili Sevde Öztürk'ten Mektup
İki aydan uzun bir süredir Bakırköy Cezaevinde tutsak olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi ve SEP üyesi Sevde Öztürk bir mektup gönderdi. Mektubunda direnen Flormar işçilerine selam gönderirken 6 Haziran’da Çağlayan’da görülecek olan 22 sanıklı Boğaziçi davasına herkesi çağırdı. Mektubun tamamını yayınlıyoruz:
Merhaba dostlar,
İki aya yakındır kapatıldığım bu hapishanede bir devrimci olarak hem zihnimi dinç tutmak hem de kendimi olabildiğince yetkinleştirmek için her anımı değerlendirmeye çalışıyorum. Tutsak olma koşullarımı beni farklı anlamlarda özgürleştirici kılmak için ise sürekli okuyorum; edebiyattan teorik kitaplara kadar.
Okuduklarımdan bugüne dair rastladığım benzerlikler, politik konjonktürde mevcut durumumuzu ve yapılması gerekenleri daha iyi analiz etmeme yardımcı oluyor. Örneğin Fransız Üçlemesi’nde denk geldiğim ve Alman işçilerin savaşa karşı tutumunun aktarıldığı bu pasaj, sosyalistlerin ve emekçi sınıfların farklı zamanlarda ve koşullarda verdikleri haklı mücadelelerin mirasının bugün bir devamının ve parçasının bizim omuzlarımızda olduğunu gösteriyor:
“Biz Alsace-Lorraine’in ilhak edilmesi protesto ediyoruz ve Alman işçi sınıfı adına konuştuğumuzun bilincindeyiz. Alman işçileri Alsace-Lorraine’in ilhakını sessizce kabullenmeyecek. Proletaryanın ortak uluslararası davası için kararlılıkla, bütün ülkelerden işçi arkadaşlarımızın yanında duracağız.” (Alman Sosyal Demokrat İşçi Partisi)
Ben de yaşanan bu korkunç savaşa bir sosyalist olarak Alman işçilerinin bilinciyle yaklaşıyorum. Şoven duygulara teslim olmuş toplumun diğer kesimlerine rağmen, savaş politikaları karşısında sessiz kalmamayı seçiyorum. Bu sözle de neredeyse 200 yıldır sosyalistlerin tüm dünyada enternasyonalizm bilinciyle her koşulda ezilenlerin yanında olma kararlılığını sürdüreceğim.
***
Yaklaşan erken seçimlerle beraber, sosyalistlerin tarihsel rolleri gereği takınacakları tavır bazı mühim noktalara işaret ediyor. Mevcut konjonktürde seçim ve sandığın kitlelerle ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, sosyalistlerin seçimi de içine alacak bir mücadele alanı kurmaları şart.
Ne yazık ki Türkiye solu uzun dönemdir yaşadığı bunalımdan ötürü kendi emek merkezli siyasetini üstlenerek bir cumhurbaşkanı adayı çıkaramadı. Bu sebeple, SEP olarak Selahattin Demirtaş için yaptığımız stratejik ve eleştirel oy çağrısının yanında, Türkiye’deki kutuplaşmaların ötesine geçebilecek ve her kesimden emekçiyi kendisine çekebilecek sosyalist politikaların zorunluluğunu vurguluyoruz. Bu politikaların anti-kapitalist, anti-emperyalist ve sınıf merkezli olması gerektiğini her daim belirtiyoruz.
Emekçi düşmanı, zorba ve baskıcı AKP diktasına karşı, seçimlerde de yukarıda bahsettiğim ilkeler etrafında yükselecek taleplerle sürece müdahil olmamız gerekiyor. Gençliğin dinamizmiyle de yükseltilecek bir sosyalist alternatif, krizlerle, kutuplaşmalarla ve sömürüyle yıpratılmış olan emekçi kitlelere bir çıkış yolu sağlayabilir ancak.
***
Dışarıda, emekçilerin sömürü düzenine karşı mücadelesi devam ediyor. Flormar işçilerinin sendikalaştıkları için işten atıldığını ve bu saldırıya karşı direnişe geçtiklerini öğrendik. En temel yasal hakları bile kullanılmasına izin verilmeyen emekçiler, her defasında haklarını mücadele ederek kazanabiliyor. Flormar işçileri de mücadele etmekten başka yol olmadığını gösteriyor. Politik tıkanıklığı aşmak noktasında da Flormar işçilerinin mücadelesi gibi örnekler önemli olacaktır. (Şimdilik) hapishaneden, Flormar işçilerine selam gönderiyorum.
***
Ben ve 13 Boğaziçili arkadaşım 2 ayı aşkın bir süredir tutsağız. Baş eğmediğimiz için. Bilinmeli ki hiçbirimiz haklılığımızdan en ufak bir şüphe duymuyoruz. Ülkenin siyasi atmosferi milyonları susmaya, sinmeye zorlamak için var. Biz, o sessizliği yırttığımız için tutsak edildik.
6 Haziran günü Çağlayan Adliyesi’nde, ilk kez hakim karşısında olacağız. Bugün bizi tutsak eden “güce” karşı sadece bizim için değil her an tutuklanma tehdidiyle susturulan milyonlar için herkesi Çağlayan Adliyesinde olmaya çağırıyoruz.
Sevde Öztürk
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza Evi