İktidar Ayrı, Ekonomik Gerçekler Ayrı Telden Çalıyor!

İktidar Ayrı, Ekonomik Gerçekler Ayrı Telden Çalıyor!

Erdoğan’ın 1 Haziran’da katıldığı televizyon programında faiz artışı ile ilgili söylediği sözler Türkiye ekonomisinin ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha gösterdi. Erdoğan, TRT’deki programında “Bugün Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart, onun için de Temmuz-Ağustos, buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın” ifadelerini kullanmıştı. Bu sözlerin ifade edildiği dakikalarda Türk Lirası büyük bir değer kaybı yaşayarak, tarihinin en düşük seviyelerine geriledi. Bir önceki Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasından bu yana TL’nin değer kaybı % 16’ya ulaştı.

Oysaki daha bir gün öncesinde, 31 Mayıs’ta ise TÜİK tarafından Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde % 7 büyüme kaydettiği açıklanmış ve iktidar kanadında ekonomiye dair pompalanan iyimser senaryoları artırmıştı. Ancak, Türkiye’de emekçilerin, yoksul halkın, gençlerin başbaşa kaldığı ekonomik gerçeklerle; iktidarın ekonomik gerçekler siyahla beyaz birbirine ne kadar yakınsa o kadar yakın. 

Kur krizlerinin yaşandığı her dönemeçte iktidar meseleyi dış saldırıları, operasyonlar üzerinden anlatmayı bir gelenek haline getirmişti. Ancak artık bu senaryolar da istenildiği kadar etkili sonuçlar vermiyor. Zira artık mızrak çuvala sığmıyor. Bugüne kadar TL’deki değer kaybını frenlemek adına har vurup harman savrulan ve üzerindeki şaibelerin halen aydınlatılamadığı 128 milyar doların nerede olduğu sorusuna Erdoğan hemen her konuştuğunda farklı cevaplar veriyor. 

Diğer yandan, ekonomideki büyüme söylemine rağmen yoksul emekçiler açısından durum her geçen gün kötüye gidiyor. Pandeminin de etkisiyle işsizlikten gıda fiyatlarına kadar hemen her alanda tablo kötürüm bir hal almış durumda. Metropoll’ün anketine göre kamuoyunun % 38,1’i ülkedeki en önemli sorun olarak ekonomik krizi belirtirken, % 23,4’ü işsizliği en büyük sorun olarak ortaya koydu. TÜİK ve Merkez Bankası’nın Tüketici Eğilim Anketi’ne göre ise vatandaşın maddi durumuna ve ekonomiye dair değerlendirmeleri son 9 yılın en düşük seviyesine gerilerken, ‘geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu’ endeksi tarihinin en düşük değeri olan 61,5 olarak gerçekleşti. Ankette ‘geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde genel ekonomik durum beklentisi’ de 56,1 ile endeks tarihinin en düşük seviyesine geriledi.

Resmi veriler ele alındığında (ki bunların ne derece gerçeklerle uyumlu olduğu tartışmalıdır) emekçi sınıfların günden güne yoksullaştığı, enflasyon karşısında ezildiği, iktidarın övündüğü büyümeden pay alamadığı karşımıza çıkacaktır. DİSK-AR’ın verilerine göre işgücü ödemeleri yüzde 16 artarken enflasyon ve büyüme oranlarının toplamı yüzde 24,1 oldu. Aradaki fark ise bir avuç sermayedar tarafından yutuldu. Yine DİSK-AR’ın araştırmasına göre GSYH içinde işgücü ödemelerinin payı yüzde 39’dan yüzde 35,5’e gerilerken sermaye gelirleri yüzde 41,9’dan yüzde 45,8’e yükseldi. 2020’nin ilk çeyreğinde işgücü ödemelerinin payı % 39’ken bu oran bu yıl gerilemiş durumda. Aradaki fark, Türkiye’de son bir yılda milyarder sayısındaki artışın, büyük şirketlerin pandemiye rağmen açıkladıkları karların da yanıtı.

Türkiye’de iktidarın yarattığı adaletsizlik toplumun önemli bir bölümünü günden güne yoksullaşmaya itiyor. Bu adaletsizliğin daha ne kadar süreceği konusunda belirleyici ise emekçilerin mücadele azmi olacaktır.

 

KATEGORİLER