Kılıçdaroğlu “Ozan” Arif’te Ne Buldu? – Emre Güntekin
Ülkücü faşist çetelerin bir zamanlar baş tacı ettiği “Ozan” Arif 13 Şubat’ta yaşamını yitirmişti. Maalesef kendileri, ne sanatçı olarak ne de toprağı bol olsun denilerek yad edilebilecek bir insandı. Kısaca ne bir “ozan”dı ne de “arif”ti. Şiirleriyle etnik ve dini kimliklerin arasına düşmanlık tohumu ekmekten, sola ve sosyalistlere saldırmaktan geri durmayan onlarca yıllık tescilli bir faşistti.
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse kimseyi şaşırtmayan bir şey yaparak normalde kimsenin üzerinde durmayacağı bir konuyu gündemin orta yerine bıraktı. Salı günü yapılan CHP grup toplantısında Kılıçdaroğlu Ozan Arif ile ilgili olarak şunları dile getirmişti: “Âşıklar vardır. Ozanlar ve âşıklar halkın sesini sazlarıyla dile getirirler. Onların özelliklerinden birisi zulme karşı baş eğmezler. En büyük silahları sazlarıdır ve sözleridir. Bütün mücadeleyi bunun üzerine yaparlar. Sevgiyi, hoşgörüyü, haksızlığa karşı direnmeyi sözleriyle sazlarıyla dile getirirler. Böyle bir ozan hayatını kaybetti. Ozan Arif’e Allah’tan rahmet diliyoruz. Ozan Arif’in diğer ozanlardan hiçbir farkı yok. Âşık Veysel gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Erzurumlu Emrah gibi, Neşet Ertaş gibi. Ölmeden önce dostlarına bir mektup yayınladı. O mektubun bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Hakkı bırakıp güya devletten yana, hatta hakiki devletten yana tavır koyduğunu sanan hızır paşalar yaşamıyor. Lakin Pir Sultan yazdıklarıyla söyledikleriyle bugün hala yaşıyor bunu akıllarından çıkarmasınlar. Bütün gönüldaşlarıma selam olsun diyor Ozan Arif. Biz de Allah’tan rahmet diliyoruz. Bir dörtlüğünü okumak istiyorum sizlere”
“Yalan dünya sana böyle
Kimler konup göçtü söyle
Ben de işte aynen böyle
Aha geldim gidiyorum”
“Aynı gelenek, aynı sözler, aynı duygular”.
Ozan Arif’in gönüldaşları arasında Kemal Kılıçdaroğlu var mıydı bilemiyoruz. Ancak kimlerin olduğunu şiirlerine bakarak görebiliriz: Hrant Dink’in katilleri olan Ogünler, Yasinler; Alevilere ve Kürtlere karşı yapılan katliamların baş sorumlusu Alparslan Türkeşler ve daha nice faşistler…
Kılıçdaroğlu’nun methede ede bitiremediği Ozan Arif’in şiirleri dediği gibi “Sevgiyi, hoşgörüyü, haksızlığa karşı direnmeyi” değil; aksine ezilen kimliklerden nefret etmeyi, ırkçı saldırganlığı çağrıştırıyor. Alın sizlere bir örnek:
Siyonistlik, komünistlik,
Bölücülük teröristlik,
Kazınacak bütün pislik
İktidara gelelim bak.
Kılıçdaroğlu Soğuk Savaş döneminin antikomünist lügatından kalma bu lümpen-faşist söylemde sevgi ve hoşgörü araya dursun; Ozan Arif’i yan yana getirdiği isimlere baktığımızda insanın başkası adına utanma hissi artıyor.
“Tabiata Veysel aşık/Topraktan olduk kardaşık/Aynı yolcuyuz yoldaşık/Sen yolcusun ben bac mıyım” diyerek tüm insanları kardeşliğe çağıran Aşık Veysel ile, “Müftü gibi yalan demez/Söyler dili dolan bilmez/Hakim gibi haram yemez/Şeytan bunun neresinde” diye düzeni eleştiren Erzurumlu Emrah ile, kalpten kalbe görünmez yollar açan türküler yakan Neşet Ertaş ile, hele de Anadolu’da haksızlığa karşı direniş deyince halk ozanları arasında ilk akla gelen ve yüzyıllar sonra bile örnek alınabilecek eşsiz bir miras bırakan Pir Sultan Abdal ile Ozan Arif’i aynı cümlede kullanabilmek için insanın akıl şirazesini yitirmiş olması gerekir.
Fakat Kılıçdaroğlu için bu sözler ilk değil, biliyoruz ki son da olmayacak. Kurt işareti yaparak, sağcıdan daha sağcı, İslamcı’dan daha İslamcı görünmeye çabalayarak ve böyle akıldışı sözler etmeye devam ederek seçimlerde üç beş oy daha fazla alma çabasından vazgeçmeyecek.
Bu durumu güncel sınıf mücadelesinden bağımsız düşünmemek gerekmektedir. Kılıçdaroğlu ve CHP elitlerini girdikleri bu sağcılaşma salt kişisel bir tercihin ürünü değildir. Sorun sınıf mücadelesinin geriliğinden ve CHP’nin koltuk sevdalılarını tabandan dürtükleyecek bir sol basıncın bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Kılıçdaroğlu ve avaneleri her seçimde garanti gördükleri miktarda oyu cebe atarak günü kurtarmaktan, rant ilişkilerini korumaktan başka bir amaca sahip bulunmamaktadır. Esasında AKP’nin başarısı bu noktada yatmaktadır: AKP rakiplerini de Kılıçdaroğlu ve CHP’sini kendisinin kötü bir kopyasına dönüşmeye zorlayarak statükosunu sağlamlaştırmaktadır.
Fakat bu sonsuza kadar böyle gitmeyecek. Bir yandan sol adına ahkam kesip, diğer taraftan ülkücü faşistlerle, siyasal İslamcılarla cilveleşmenin hesabını bu düzenin sömürü ve baskı altında tuttuğu sosyal demokrat emekçiler, Aleviler ve CHP’ye destek veren muhalif kitleler soracaktır.