Hak-İş, Bu Ne İş?

Hak-İş, Bu Ne İş?

Öncelikle bütün işçilere şu gerçeği hatırlatmak zorundayız: Hak-İş yönetiminin projesi, patronların ve onların siyasi temsilcilerinin çıkarlarını işçilerin gözünde meşrulaştırmaktır. İşçiler ile işverenin ve işçiler ile hükümetin her karşı karşıya gelişinde Hak-İş aynı amaca sahiptir: İşçileri kandırmak, işçileri uyutmak, işçileri satmak…

Şimdi bu satırları okuyacak Hak-İş konfederasyonundan bir sendikaya üye olan bir işçi ilk başta, “başkan/lider” gözüyle baktığı yöneticilerine hakaret ettiğimizi düşünecektir. Bize kızacaktır, “kızıllar yine iş başında” diye düşünecektir.

Gerçekler her zaman çıplak gözle görülecek kadar açık olmayabilir. Ancak Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın son sözleri gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Aşağıdaki satırları okuyunca, 650 bin Hak-İş üyesi işçinin gözünde Başkan Bey’in “çizgiyi aştığı” rahatlıkla göreceksiniz.

Hak-İş: Kıdem Tazminatının Fona Devredilmesine Sıcak Bakıyoruz

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Anadolu Ajansı’nın haberine göre basına bir demeç vermiş ve konfederasyon olarak kıdem tazminatının fona devredilmesine sıcak baktıklarını söylemiş. Tabii ki açıklamalarını bu kadarla sınırlamış olsa, kendi üyeleri tarafından bile “alçak ve hain” damgasını yiyeceğini çok iyi biliyor. Bu yüzden Bay Başkan, “bazı işverenlerin işçiye kıdem tazminatı vermek istemediğinden” dem vurmayı da unutmamış.

Haberi yayımlayan Anadolu Ajansı da benzer bir yöntem kullanıyor. Haberin başlığı şöyle: “Hak-İş Genel Başkanı Arslan: Birçok işveren işçiye kıdem tazminatı vermek istemiyor”1. Devamında ise haberin spotunda yine Başkan Bey’in işverenlerin kıdem tazminatını ödemek istemediği sözleri yer alıyor. 650 bin üyesi olan bir işçi konfederasyonunu kıdem tazminatının fona devredilmesine dair bakış açısı ise haberin ortalarında bir cümleyle geçiştiriliyor.

Yani ne koca konfederasyonun genel başkanı ne de devletin haber ajansı, kıdem tazminatının fona devrilmesini desteklediklerini açık ve dürüst bir şekilde dile bile getiremiyor!

Neden acaba? Yüz binlerce emekçinin tepkisinden korktukları için olabilir mi? Son yıllarda herhangi bir eylemsellik içerisinde olan neredeyse bütün işçiler, kıdem tazminatının fona devredilerek gasp edilmesine karşı çıktıklarını bir şekilde dile getiriyor. Ama işçiler bu konuda gayet açık ve dürüst, sloganları genellikle şöyle şekilleniyor: KIDEM TAZMİNATI KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR!

Hal böyleyken resmiyete 650 bin işçiyi temsil eden Hak-İş’in Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın “kıdem tazminatının fona devredilmesi” arzusunu dile getirirken lafı kıvırması, kenardan dolanması gerekiyor.

Dostlar, Düşmanlar ve Dost Görünümlü Düşmanlar

İhanet, düşman olarak bilinen birisinin yapabileceği bir eylem değildir. “İhanet” edebilmek için ya “dost” ya da “dost görünümlü” olmak gerekir. Ancak şuna dikkat edelim: genellikle dost görünümlüler, açık düşmanlardan daha tehlikelidir. Sinsidir, düşmanlığını el altından yürütür. Bu yüzden beklenmedik zamanlarda sizi yarı yolda bırakabilir.

Hak-İş yönetimi, en azından 650 bin işçinin gözünde açıktan bir düşman değildir. Dost görünmektedir. Bu yüzden de yeri geldiğinde en azılı işverenden bile daha tehlikeli olabilir. Çünkü işçiler bir işverene karşı mücadeleye hazırlandıklarında gelecek saldırıları hesaplayarak planlar yapabilir. Oysa kendisine güvenilerek yola çıkılan çakma dostlar, tam dananın kuyruğunun kopacağı yerde sizi satıp en büyük kazığı atabilir.

Sınıf Mücadelesi Dostu Düşmanı Öğretir

Sınıf mücadelesinin yasaları karşısına çıkan herkesi eninde sonunda açık bir şekilde tarafını seçmeye zorlar. Durgun dönemlerde ortalarda kalmak, tarafsız görünmek ya da yalancıktan taraf seçmek kolaydır. Ama mücadelenin seyri ergeç herkesin ipliğini pazara çıkarır. Mücadele sonuna kadar keskinleşmeyip yine de gerilimler yükseldiğinde ise kararsızlıklar ve kaçamaklar artar.

Bugün Türkiye’de sınıf kavgası, potansiyelleri açısından bereketli olsa da, hâlihazırda durgun seyrediyor. Ama gerilimler dönem dönem keskinleşiyor. Patronların sermaye düzeni öylesine gergin ki sürekli olarak yeni ve büyük saldırı dalgaları arıyorlar. Kiralık işçilik, asgari ücretleri sefalet düzeyine düşürme, yaygın grev yasakları, kıdem tazminatına yönelik saldırılar…

Yanlış anlaşılmasın, otomatik sonuçlar ortaya çıktığı yok. Mesela metal işçilerinin sabık düşmanı Türk Metal Sendikası, sene başındaki MESS toplu görüşmelerinde, tabandan korkusu nedeniyle lafta kalsa bile grev kararı almak zorunda kalmıştı. Ama her seferinde gerçek yüzleri bir nebze daha ortaya çıkıyor. Bu yüzden de gerilime karşı ilk tepki olarak türlü söz oyunlarına, kandırmacalara, kıvırmalara başvurmak zorunda kalıyorlar. İşçi sınıfının karşısına daha büyük görevler dikildiğinde, bu bayların doğrudan düşman saflarına geçeceğinden şüphemiz olmasın.

Bu yüzden işçi sınıfı her adımında kimin dost kimin düşman olduğunu dikkatli incelemek zorunda. Dost görünümlü düşmanlar en ufak bir açık verdiklerinde ipliklerini pazara çıkarmak gerekir.

Yani sevgili Hak-İş’li kardeşim, konfederasyonunun başındaki Başkan Bey’in kıdem tazminatını fona devretmek konusunda gönüllü olması, sana olan gizli düşmanlığındandır.

Şimdi de diyeceksin ki “bütün bunlar doğru ama ne yapabiliriz?”. Evet, haklısın. Bu gerçekleri görmekle bunları dile getirmek ve değiştirmek için harekete geçmek, tek başına kaldığında epey zor. Bunun için bu gerçekleri en yakınındaki işçi arkadaşlarımızdan başlayarak anlatalım. Herkes farkına varsın ki hep birlikte durduralım hainleri.

 

1: Anadolu Ajansı’ndaki haber

ETİKETLER