Güle Güle Belge: Yaptıklarını Hiç Unutmayacağız! – Emre Güntekin
Sonunda Erdoğan diktasının baskılarına dayanamayan Murat Belge’de Türkiye’yi terk ediyor. Dünyanın en komik fıkrası değil mi?
OdaTV’nin haberine göre Murat Belge Oxford Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olmak için başvuru yaparken, İngiltere merkezli Council for At-Risk Academics’e (Risk Altındaki Akademisyenler Konseyi) başvurarak destek istedi. Buraya genelde ülkelerinde baskıya uğrayan, savaş halinde bulunan ülkelerin akademisyenlerin başvuru yaptığını da belirtelim.
Murat Belge onlarca yıldır bu ülkenin entelijensiyasını etkileyen önemli isimlerden birisi. Fakat bugüne kadar kafasındaki birikimi hangi uğurda harcadı diye soracak olursak… Sormasak daha iyi.
Murat Belge bu ülkede rüzgar nereden eserse oraya savrulan liberal aydınların prototipi. 70’li yıllarda başlayan Ömer Laçiner’le başlattıkları “Birikim” macerasıyla bu topraklara sol liberalizmin mayasını çaldılar. Elbette o dönem sol rüzgârın etkisiyle bir süre “Marksizm” yelkeniyle yol almaya çalıştılar. 90’larda sonra ona da gerek kalmadı.
Ne de olsa Marksizm artık ölmüştü, bu arkadaşlar da artık ait oldukları kimliği özgürce kullanabilirlerdi. Öyle de oldu.
2000’lerden itibaren statükoya, askeri vesayete karşı çıkan “özgürlükçü” tayfanın havariliğini üstlendiler. 28 Şubat’ın sopasıyla ortadan ikiye ayrılan İslamcı hareketin içerisinden demokratik bir siyaset, demokratik bir toplum çıkabileceğine inandılar. Mal bulmuş mağribi gibi AKP projesine balıklama atladılar. İktidarın bugün düşman kesildiği FETÖ’yle birlikte yaptığı bütün siyasal operasyonların meşruiyetini sağlama görevini layıkıyla yerine getirdiler. İktidarın Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlarında birkaç eski derin devlet tetikçisinin içeri alınması bu tarz “kullanışlı aptalları” kandırmak için yeterli olmuştu. O gazla 2010 referandumunda “yetmez ama evet” furyasında yerlerini aldılar. AKP’nin kendi iktidarını pekiştirmek için adım attığını söyleyenleri ya darbeci ya da askeri vesayetçi ilan etmek için birbirleriyle yarıştılar. İlk fırsatta kapağı Taraf gibi bir operasyon gazetesine attılar. Kadavra yeşili sayfalarından bol bol sola çamur attılar. Hopa’da Metin Lokumcu polis terörü sonucu katledildiğinde birilerinin AKP’ye oy kaybettirmek için provokasyon yaptığından yakındılar.
İktidar gibi bunlarda “kandırıldılar”. Daha doğrusu kandırılmak için can attılar. “Bence evet. Zaten bütün bu olanlar bir kandırmaca haline geldi sonunda. Ben de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum. ‘Elim kırılaydı da oy vermeseydim’ diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı düşünüyorum.” diyerek kandırılmaktan pişmanlık duymadıklarını söylediler.
Yıllardır yazmaktan söylemekten yorulmadık. Bugün baskıcı otoriter bir rejim inşa edildiyse bunda emeği geçenlerin başında Murat Belge gibiler geliyor. Ne dedilerse hayatın gerçekleri tarafından yanlışlandı, ne bekledilerse tam tersi gerçekleşti. Tam bir “entelektüel sefalet”… Kısaca tanımlamak gerekirse yazdıklarıyla, söyledikleriyle Ömer Laçinerler, Ufuk Uraslar, Murat Belgeler iktidarın mayın eşekliğini yaptılar.
Suyun öte yakasında neler yaşandı peki? Bu “özgürlükçü” tayfanın iktidarın önünden kaldırdığı bariyer tepemize fırlatıldı, önümüze dikildi. Birçok muhalif katledildi, hayatta kalanlar hapishanelerden hapishane beğendiler. Gazeteler susturuldu, düşünce özgürlüğü sıfırlandı. Murat Belge’nin içinde yaşadığı akademide onurlu akademisyenler tasfiye edildi. Ülke savaş bataklığına döndü. Ezilen halklara kan kusturuldu. Zenginlikler bir avuç iktidar sahibi tarafından yağmalandı.
Buyur Murat Belge… Bu iktidarın saçtığı pislikleri tatmadan kaçmamanı, keyfini çıkarmanı dilerdik.
Fakat mabadın sıkışınca ilk fırsatta gemiyi terk edeceğini zaten biliyorduk.
Bir gün bu ülke onurlu aydınların, emekçilerin, devrimcilerin alınteriyle tekrar düzlüğe çıkacaktır. Mümkünse o gün geldiğinde de bu ülkenin yakasından uzak olmanı dileriz.