1958 Dünya Kupası: Pele ve Garrincha Sahne Alıyor – Fikret Seyhan

1958 Dünya Kupası: Pele ve Garrincha Sahne Alıyor – Fikret Seyhan

1958 yılına gelene kadar Brezilya için dünya kupaları hüsranlarla doluydu. Daha önce düzenlenen beş turnuvaya da katıldılar. Elenmenin her türlüsünü yaşadılar. İlk turda, çeyrek finalde, yarı finalde, finalde… Favori olarak geldikleri 1958’i kaybetme şansları yok gibiydi. Bu kez makus talihlerini yenmekle kalmadılar, dünya kupalarına damga vuracak bir serüvenin başlangıcını da yaptılar.

Brasil 1958 | Brazil football team, Brazil team, Best football playersKadro yine yıldızlarla doluydu: Vava, Didi, Zagallo, Garrincha, Zito, Djalma Santos, Nilton Santos… Takım adeta Brezilya toplumunun bir yansımasıydı. Toplumsal sefaletin etkileri takımın turnuva öncesinde girdiği sağlık taramalarında ve testlerde kendisini fazlasıyla gösteriyordu. Takımın hemen hemen tüm oyuncularında bağırsak parazitine ve uzun süreli yetersiz beslenmenin olumsuz etkilerine, kansızlığa ve frengiye rastlanmıştı. Hayatlarında daha önce hiç diş tedavisi görmemiş olan futbolculardan birçok diş çekilmek zorunda kalınmıştı. Pele ve Garrincha’ya aynı zamanda otobüs şoförlerine de uygulanan psikoloji testlerinde de oldukça olumsuz raporlar verilmişti. Pele’nin çocuksu olduğu, bir takım içerisinde oynayabilecek sorumluluk duygusuna sahip olmadığı belirtiliyordu. Garrincha’nın raporuna ise açıkça “gerizekalı” notu düşülmüştü. Tarihin ironisi olarak Brezilya her ikisinin bir arada olduğu hiçbir maçı kaybetmedi.

Pele hem 1958’de hem de geri kalan futbol yaşantısında ve dünya kupalarında gösterdiği performansla rekorları alt üst ederken; futbol tarihine de damgasını vuracaktı. 1958’de ilk kez SSCB karşısında sarı formayı sırtına geçirirken dünya kupası kariyerine golle başladı. Yarı finalde Fransa ağlarına üç gol gönderdi ve finalde de İsveç’i gole boğdukları maçta 2 gol atarak futbol dünyasını alt üst etti.

Garrincha: the triumph and tragedy of Brazilian's forgotten footballing  hero' by Ruy Castro & translated by Andrew Downie (2004) – All Sports Book  Reviews

Brezilya’da Garrincha ve Pele gibi yıldızların kadroya girmesi ise çok kolay olmadı. Öncelikle 1950 Dünya Kupası’nda yaşanan felaket hafızalarda halen tazeydi. Ülke tarihine uzun bir dönem boyunca damga vuran siyah ayrımcılığı ve ırkçılık 1950 hezimeti ile birlikte milli takıma da yeniden sirayet etmişti. Brezilya’nın siyahi futbolcularının şansı kendileri yerine kadroya alınan beyaz futbolcuların turnuvanın başlangıcında ortaya koydukları vasat futbol oldu. Turnuvadaki muhtemel rakiplerini düşünen teknik direktör Vicente Feola İsveç’in golcüsü Kurt Hamrin’i övdüğünde Nilton Santos şunu söyler:  “Pelé ve Garrincha bu pisliği o gringodan daha iyi yapıyorlar ama siz onlara bireysel ve disiplinsiz diyorsunuz.”

Takımdaki hoşnutsuzluk her ikisini de sonraki maçlarda ilk on bire taşıdı ve her ikisi de ortaya koydukları performansla takımı yeniden ayağa kaldırmayı başardılar. Turnuvanın en korkulan ekiplerinden biri olan, efsanevi kaleci Lev Yashinli SSCB karşısında Brezilya, Fransız futbol efsanesi Gabriel Hanot’un deyimiyle “futbol tarihinin en muhteşem üç dakikasını” oynamıştı. Birinci dakikada Garrincha’nın, ikinci dakikada Pele’nin şutu direkten dönmüştü. Üçüncü dakikada ise Vava’nın pasında Didi Yashin’i avlamayı başarmıştı. Bu başlangıç Brezilya’ya müthiş bir özgüven kazandırmıştı.

Özellikle önceki dünya kupalarında da yer alan ve Brezilya’nın o dönemdeki en sıradışı futbolcularından biri olan Garrincha’nın bu ayağa kalkıştaki payı oldukça büyüktü. Onu anlatmayı, belki de bunu en iyi yapan Galeano’ya bırakmak gerek:

“Birçok kardeşten biriydi ve ona Garrincha adı verildi; bu çirkin ve işe yaramaz bir kuş ismiydi. Futbola başladığında doktorlar çok şaşırdılar. Bu anormalin hiçbir zaman sporcu olamayacağı teşhisini koydular. Cılızdı, çocuk felci geçirmişti; salaktı, topaldı, bir çocuk zekasına sahipti, omurgası bir S şeklindeydi ve iki bacağı da aynı tarafa doğru eğikti.”. Ancak Galeano’ya göre onun gibi bir sağ açık bir daha dünyaya gelmemişti. Bedenindeki sorunlar sahaya çıktığında onun için birer avantaja dönüşüyordu. Sağ bacağı sol bacağından 6 cm kısa olsa da, sosyal hayatında her ne kadar zeka geriliği emareleri gösterse de sahaya adım attığında muzip futbol zekası ile sorunlu bedeni durdurulamaz bir birliktelik yaratıyordu. 

Finalde İsveç Niels Liedholm’un 4. dakikada gelen golüyle öne geçtiğinde herkes 1950 finalinin tekrarlanacağı endişesine kapılmıştı. Ancak felaketi önleyen Garrincha oldu. Sağ kanattan yaptığı durdurulamaz bindirmeleri ile Vava’ya 9 ve 32. dakikalarda iki gol attırmayı başardı. Final maçı onun milli takımdaki rolünü de açık şekilde gösteriyordu: Garrincha hem kendisine verilen özgürlükle takımı hücuma taşıyan, taşımakla da kalmayıp Brezilya’nın yeteneklerine karşı otomatik olarak katılaşan rakip savunmaları terörize ederek kilidi açmakla mükellef bir çilingir rolündeydi. Finalin ikinci yarısında ise sahne başkahraman Pele’nindi. Brezilya’nın en ünlü spor gazetecisi Mario Filho,  55. dakikada attığı golü Prenses Isabel’in 1888 yılında köleliği yasal olarak kaldırmasıyla başlanan işin tamamlanması olarak tanımlamıştı.     

1958 ile başlayan Brezilya hegemonyası 1962 ve 1970 dünya kupalarındaki şampiyonluklarla taçlanacaktı. Pele, tüm dünyada halen futbol tarihinin en büyük yıldızı olarak nitelendirilir. Futbol sonrası hayatında da futbol endüstrisinin güvenilir bir kahramanı haline gelir. Ne Brezilya’yı kana boğan diktatörlüklerle ne futbolun endüstrileşmesiyle ne de dev kapitalist tekellerle işbirliği kurma konusunda bir sorun görür. Bu nedenle bir “kahraman”dır. 

Pelé'nin diktatörle imtihanı… | Uğur VARDAN

                                                         Pele ve 1969-1974 yılları arasında Brezilya’yı katı bir diktatörlükle yöneten Emílio Garrastazu Médici

Peki Garrincha? Pele ne kadar futbol için bir ikon haline geldiyse, Garrincha tam tersini yaptı. Modern futbolda örnek alınması pek tercih edilmeyecek bir antikahraman olarak yaşamına devam etti. Biyografisini yazan Ruy Castro onu profesyonel futbolun çıkardığı en amatör futbolcu olarak niteliyordu. Takım arkadaşı Zagallo ise “Pazar günü maçını oynardı, pazartesi idmana gelmezdi, salı günü bütün gün içki içer, carşamba günü önceki günden kalma olduğu için yine gelemez, perşembe antrenmana katılır, cuma gecesi partiye gider, cumartesi dinlenir ve kendine gelir, pazar da maçta yine şov yapardı.” sözleriyle onun profesyonelliğini(!) vurguluyordu. Herkesin ağladığı 1950 finali sonrasında ağlayanlarla dalga geçecek kadar vurdumduymazdı. Onu böyle davranmaya iten futbolu bir oyun olarak sevmesi ve rekabetçiliğe dayalı profesyonel futbol dünyası ile yaşadığı uyumsuzluktu. 1960’larda sürekli diz sakatlıklarıyla boğuşurken futbol oynama inadını da sürdürmeye çalıştı. Ancak özel hayatında yaşadığı sorunlar, eşi tarafından terk edilmesi onu depresyona hatta bir seferinde intihar girişimine kadar sürükledi. Sağlık sorunlarından ötürü futboldan kopuşunun ardından, alkolizm bataklığına saplandı. 1983 yılında bir sabah girdiği alkol komasının etkisiyle yoksulluk içinde yaşama veda etti. 

Dünya Kupasına İlk Adım: 1930 Uruguay – Fikret Seyhan

Faşizmin Gölgesinde: 1934 ve 1938 Dünya Kupaları – Fikret Seyhan

1950 Dünya Kupası: Maracanazo ve Brezilya’nın Çöküşü – Fikret Seyhan

1954 Dünya Kupası: Macaristan’ın Beklenmeyen Hüsranı – Fikret Seyhan

KATEGORİLER