Türkiye ve Arjantin – Kriz ve Sınıf Mücadelesi (V.U. Arslan)

Türkiye ve Arjantin – Kriz ve Sınıf Mücadelesi (V.U. Arslan)

Arjantin ve Türkiye 2001’de birlikte krize girmişlerdi. Sonuçlar ise bambaşka olmuştu. Türkiye’de emekçiler pasif kalır ve ağır bir fatura öderken Arjantin’de hükümetleri düşüren isyanlar yaşanmıştı. Neticede Türkiye’de AKP’nin önü açılırken Arjantin’de emekçilerden yana bir duruşu olduğu izlenimi veren popülist Kirchnerler devri baslamıştı. 

Köprünün altından epey su aktı. Yıllar sonra 2018’de bu iki ülke yine büyük bir ekonomik kriz ile karşı karşıya, üstelik dünya ekonomisini enfekte etmeye namzet biçimde. 

2018 sene basından beri Arjantin pezosu %30 değer kaybetmiş durumda. Arjantin Merkez Bankası faizleri 3 kez peşpeşe arttırarak %40’a çıkartmak zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sağcı Macri hükümeti iflası önlemek için IMF’den borç para dilenmek durumuna düştü. 

Türkiye’de bizler de benzer durumlar yaşadık. Dolar ve faizler uçuşa geçti, ama henüz IMF kapılarına gidilmedi. Bu iki ülke de 2001’de dibi gördükten sonra doğal toparlanma sürecine girmiş 2008’den sonra da dünyayı trilyonlarca dolar paraya boğan şanslı evrede isler yürüyor gibi görünmüştü. 4.5 trilyon dolarlık sıcak para ve ABD Merkez Bankası’nın 0.5’lik faiz oranından bahsediyoruz. Böyle bir ortamda borçları çevirmek ve bir çeşit “tatlı hayat” mümkündü. Ama artık devir değişti. Yunanistan’daki gibi tüketime dayalı büyüme süreci çevrilemeyen dev borçlar yüzünden artık bitiyordu. Yunanistan’da faturayı ödeme zamanı geldiğinde ne büyük patırtı kopmuştu. Şimdi faturayı ödeme sırası Arjantin ve Türkiye’de. Bu da Yunanistan’da olduğu gibi başlı başına sınıf mücadelesiyle çözüme bağlanacak bir konu. Geçmişte Arjantin emekçileri net kazanımlar elde etmeyi başarmışlardı. Bu sefer de örgütlü ve hazırlıklılar. Macri hükümeti de emekçilerin haklarına belirleyici saldırılar yapmak konusunda gözünü karartmış durumda. Ama güçlü ve radikal sınıf mücadelesinden çekiniyor.  

Türkiye’de ise kendine has bir süreç yaşanıyor. Sınıfın mukavemet seviyesi çok yüksek olmasa da kritik seçim süreci yüzünden AKP kesintileri uygulamak bir yana kesenin ağzını açmış durumda. Muhalefet partileri de bol keseden vaadleri coştururken piyasalar çaresiz seçim sürecinin bitmesini bekleyecek. Gelgelelim 2019 martında da yerel seçimler varken partilerin kemer sıkma programına dönmeleri de mümkün görünmüyor. Bunun anlamı dış borç ve cari açık zaten almış başını gitmişken bütçe açığının da kontrolden çıkması demek. AKP bu konuda dev adımlar attı bile. Neticede 2018 sonundan itibaren büyük bir kriz ülkeye bir kamyon gibi çarpacak. Ekonomide ani duruş, hayat pahalılığı, batan şirketler, işten çıkarmalar ile işsizliğin coşması, esnafta zincirleme giden iflaslar… Yani yine gelinecek sınıf kavgası meselesine… Krizin faturasını kim ödeyecek? IMF ile resmi anlaşmalar yapılsın ya da yapılmasın IMF programı kati surette ülkenin gündemine gelecek. Bu durumda sokağın canlanması şart. İşten çıkarmalara, hayat pahalılığına, IMF programına, işsizliğe karşı… Sükunet istenecek, milli birlik ve beraberlik istenecek, RTE iktidardaysa sıkıysa sokağa çıkın denecek, işinizden olmayın denecek…

Arjantin emekçi sınıfları ise geçmişten günümüze getirdikleri direniş mirasıyla burjuvazinin korkulu rüyası olmuş durumda. 2017 Aralık ayında emeklilik haklarına yönelik saldırı sırasında ne büyük çatışmaların olduğu hala hafızalarında. Halkın nefret ettiği IMF paketleri ise çok daha büyük saldırıları garanti ediyor. Yani sert kavgaların yaşanması adeta kaçınılmaz. Üstelik kapitalistler için sorun 2001 ve 2002’den daha büyük olabilir. Emekçi kitleler bu defa sosyalist örgütlerde çok daha örgütlüler. Yani bu sefer kendiliğindenlik değil de örgütlülük ağır basabilir. Devrimci Marksistler Arjantin emekçileri ve gençliği üzerinde büyük bir etkiye sahipler, yani burjuvazinin karşısında örgütlü bir halk var

Sıcak Parayı Ranta ve Yolsuzluğa Yatıranlar Hesap Verecek!!    

Arjantin ve Türkiye’de de hükümetler para bolluğunu ekonomik üretkenliği ve verimliliği arttıracak yatırımlara harcamak yerine çıkarlarını koruyacak kısa vadeli işlerde harcadılar. Bu arada kendi ceplerini ve yandaşlarının kasalarını doldurmayı ihmal etmediler. Ama deniz bitti. Dolar fiyatları yükselirken Arjantin ve Türkiye’de büyük dış borçları olan şirketlerin bu borçları çevirmesi çok daha zor. Arjantin’de üstelik geçmişten günümüze bütçe açığı da şişik durumda. Türkiye bu konu da Arjantin’i yakalamaya koşuyor. Yüksek faiz yüksek enflasyon sarmalı iki ülkeyi de sarmışken kapitalistlerin programı basit: Sıkılaştırma, mali disiplin, enflasyonla mücadele için ücretlerin baskılanması…Yani sömürü oranının yükseltilmesi. Arjantin ve Türkiye kapitalizminin yapısal çürüklüğü, yaşam standartlarının net bir şekilde düşmesi ve fakirleşme dışında sistem içi bir alternatif bırakmıyor. Bu yüzden alternatif sistem dışı olmak zorunda: Sınıf mücadelesinin yükseltilmesi ve antikapitalist bir rotanın gündeme gelmesi. Arjantin’de bu ihtimalin gerçek bir devrimci duruma dönüşme olasılığı yadsınamaz. Türkiye’de ise işçi sınıfının mücadeleci bir rota tutturarak geleneğini güçlendirmesi, Marksist siyasi odakların güçlenmesi büyük bir kazanım olacaktır. Bu yüzden yaklaşan krize karşı şimdiden hazırlıklara girişmek gerekiyor.      

KATEGORİLER