Siyasetin Ezberlerini Kırmak – Emre Güntekin

Siyasetin Ezberlerini Kırmak – Emre Güntekin

Yerel seçimler yaklaşıyor. Bugünlerde gündemde bitmek bilmeyen ve artık kamuoyunun umursamadığı ittifak görüşmeleri, tepeden inme ve çıkar paylaşımına dayalı bir şekilde listelenen adaylar tartışılırken; muhtemelen yakın zamanda kampanya döneminin gürültüsüne maruz kalmaya başlayacağız. Elbette Mart ayına kadar ne ekonomik krizin emekçilere çıkardığı fatura, ne iş cinayetleri, ne AKP’nin emekçilere zulmü, ne de doğanın talanı gibi konular konuşulacak. Sosyal demokratından faşistine bütün düzen partileri birbirine giydirecek, tabanını kutuplaşmanın pençesine daha da itecek ve kentleri nasıl yaşanmaz hale getireceklerini anlatacak… Zaten şartlar bu saydığımız şekillerde gelişecek olursa Mart ayının kazananı üzerine kafa yormaya gerek bulunmuyor.

Burjuva siyasetin ezberlerinin kolay kolay değişmediğini 24 Haziran’da bir kez daha yaşadık. Muharrem İnce büyük bir sükseyle piyasaya çıktı, ancak siyasal iflası da aynı gürültüyle gerçekleşti. İmkânsızdan imkân yaratmanın mümkün olmadığını mümkün olduğunca anlatmaya çalıştık.

Topluma 16 yılda ekilen emekçiler ve halklar arası düşmanlık ve kutuplaşma tohumlarının birkaç aylık içeriksiz ve bol gürültülü bir kampanyayla, endüstri 4.0’la, kuantumla falan düzelmeyeceği en başından belliydi.

Siyasetin iktidar kanadında en ufak bir değişim yok. Zaten böyle bir değişim gücü ve niyeti de yok. AKP ve Erdoğan, peşinden kopmaya cesaret edemeyecek duruma gelen Bahçeli ile kurduğu ittifakı bu seçimlerde de sürdürerek İslamcı ve sağ söylemi yine topluma boca edecek. AKP’nin ve Erdoğan’ın ezberi bu ve işe yaradığı müddetçe de değiştirmeyeceği gayet açık. Zaten bunun yeterli olmadığı yerde seçimleri kazanmayı garanti altına alacak her türlü alet edevat da çantasında.

Karşı cephede de aynı şekilde herhangi bir değişim emaresi bulunmuyor. Kılıçdaroğlu’nun bugün yaptığı grup konuşmasına bakın. Ne diyor: “…ülkücü kardeşlerime sözüm var. Ülkücü kardeşlerime sesleniyorum; Vatan, bayrak, insan sevgisi aynen bizde de var. Kimsenin gölgesine sığınmayız. Ülkücü kardeşlerim onlara hiçbir sözüm yok, benim başımın üstünde yerleri var.”. Böyle bir komedi dünyanın başka ülkesinde yoktur herhalde.

Daha iki gün önce ODTÜ’de 2 Aralık 1977’de Hasan Tan’ın faşistlerinin katlettiği 2 kişi anıldı. İki hafta sonra yine Kılıçdaroğlu’nun vatan sevgisi dolu “ülkücü”lerinin imza attığı, Türkiye tarihinin en kanlı katliamı olan Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçmiş olacak. Yine Bahçelievler ve Beyazıt Katliamlarının 40. yılındayız. Kılıçdaroğlu elbette “ülkücü kardeşleri”nin on yıllar önce vatan, bayrak diyerek yarattığı vahşetlerin farkındadır. Fakat burjuva siyaset ilkesizliklerle maluldür. Kılıçdaroğlu ve CHP’si bir kez daha sağcıdan daha sağcı görünmeye çalışarak şansını deneyecek. Başarısızlığı kanıtlanmış bir yolu tekrar tekrar denemenin aptallık olduğunu tekrar hatırlatmak gerek.

Farklı bir yol denenebilir mi? Bugün Fransa’da neoliberal politikalara karşı sokağa çıkan yüz binlerce insanın ısrarının neleri değiştirebileceği, Macron iktidarının akaryakıt zamlarını geri çekmesiyle bir kez daha görüldü. ABD’de, Latin Amerika’da sağ yükselişe geçmiş olabilir; fakat beraberinde panzehirini de yarattığını ve sınıf mücadelesi dinamiklerinin de belirginleşmeye başladığını görmek gerekiyor. ABD’de kendisini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan Barnie Sanders’ın 2020 için hala en güçlü adaylardan biri olarak adının geçmesi, Arjantin’deki sınıf mücadelesi deneyimi, Avrupa’yı sarsan neoliberalizm karşıtı eylem dalgası… Hala bir umuda sahip olabilmek için pek çok sebep var.

Türkiye’ye dönersek verili koşullarda burjuva siyasetin kendi bünyesinden denklemleri değiştirebilecek düzen içi bir sol alternatif bile yaratamayacağı açık gerçek. Türkiye’de bir şeyler değişecekse bunu emekçi kitlelerin başaracağı ortada. Özellikle sosyal demokrat, Alevi, laik nasıl tanımlarsa tanımlasın CHP’den umudu olanların seçimler yaklaşırken düzen içi değişim umutlarını bir kez daha güncellemeleri gerekiyor. Ülkücü kardeşlerine selam çakan Kılıçdaroğlu ve şürekası onların dertleriyle dertlenmiyor, yaptığı ve yapacağı tek şey elde kalan birkaç belediyeyi muhafaza etmek ve günü kurtarmak…

Bugün kısıtlı güçleriyle sosyalistler krize, asgari ücrete, baskı politikalarına sokaklarda, emekçi semtlerinde, metrobüs duraklarında bulduğu her alanda sözünü yükseltmeye çabalıyor. Emekçilerin bu çıkarsız, maskesiz, sonuna kadar haklı mücadeleye omuz verip büyütmekten başka çareleri yok.

Bir şeyler değişecekse bu yine kendi bileğimizin gücüyle olacak.

KATEGORİLER