Sınıf İşbirliği Çetesi Yine İş Başında! -Engin Kara

Sınıf İşbirliği Çetesi Yine İş Başında! -Engin Kara

Koronavirüs salgını, kapitalizmin yüzünü bütün gerçekliğiyle ortaya koydu. Kapitalist sömürü düzenini unutturmaya çalışanlar duvara tosladı. Ama salgın bir meseleyi daha yalın bir şekilde görünür kıldı: Kim, hangi tarafta? Türk-İş ve Hak-İş, iki işçi sendika konfederasyonu, kamu işyerlerindeki ikizleriyle beraber, 4 Nisan’da, birçok patron örgütüyle birlikte bir bildiri yayımlamış ve adına “sivil toplum kuruluşlarından ortak açıklama” demişlerdi. Bu bildirinin içeriği, işçileri, sadece, yarım yamalak bir uygulama olan kısa çalışma ödeneğine mahkûm etmeyi hedeflerken, aynı zamanda sınıflar arasında bir kader ortaklığı yalanı üzerine kurulmuş sınıf işbirliği vaazlarında bulunuyordu.

Yine bu iki “işçi konfederasyonu”, Türk-İş ve Hak-İş, bugün bir açıklama daha yayımladı. Bildiride diğer imzası bulunan TİSK ise, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, yani patron örgütü. Görüldüğü üzere imzacı listesi de yalınlaşmış. Bu sayede sınıf işbirliği çetesini tek bir bakışta ortaya koyuyor.

Bugünkü (14 Mayıs) Bildiri

  1. Yeni bildiri, hükümete seslenen bir yalakalıkla başlıyor:

“Memnuniyetle gördük ki, Devletimiz, kısa çalışma ödeneği ve diğer birçok düzenlemeyle, çalışanın ve işverenin yanında olduğunu gösterdi, bu zor zamanlarda nefes almamızı sağladı. Biz de tüm bu çalışmalar için teşekkürü bir borç biliyoruz.”

Devlet, hangi düzenlemeyle işçilerin yanında olduğunu göstermiş bu süreçte? Kısa çalışma ödeneği mi? Kıdemi bulunmayan yüz binlerce emekçiyi hiç kapsamayan, kapsadığı kesimlere bile ne ölçüde olanak yarattığı tartışmalı olan kısa çalışma ödeneği pek çok örnekte işçilerin acil yaşamsal sorunlarına ilaç olamadı. İşten çıkarmanın yasaklandığını iddia eden düzenleme mi? Çarpıcı bir örnekle neye yaradığını aktarayım: İstanbul-Yeşilköy’deki sahra hastanesi inşaatını sürdüren Rönesans Holding’e bağlı taşeron firmalar, geçen hafta işçileri işten çıkarırken, yasal düzenleme gereği bunu resmen yapamadı ve işçilere “sizi 3 ay işten çıkartamıyoruz ama maaş almayacaksınız, bu süreçte başka işe de girip çalışamazsınız” ifadelerinin yer aldığı bir evrak imzalattılar.

  1. Bildirinin devamı ve sonuç kısmı “yeni normalleşme süreci” diye adlandırdıkları önümüzdeki döneme ilişkin taleplerini içeriyor.

Öne çıkan asıl talep, kısa çalışma ödeneğinin 2020 sonuna kadar sürdürülmesi. Bu talep kısmen işçilere (tabii ki yarım yamalak) yarayabilse de daha çok işverenlere yönelik. İşçiler için sadece, sigortalılık ve prim şartının kaldırılması önerilmiş. Ancak bunun bildirideki işverenlere yönelik özendirme, vergi muafiyeti ve teşvik paketleri taleplerinin yanında uygulanma ihtimalinin sıfıra denk olduğunu söylemeye gerek yok.

  1. Bildiri, sınıf işbirliği vaazıyla sona eriyor: “Bugünleri hep birlikte ortak akılla aşacağımıza inanıyoruz, üzerimize düşeni de her daim yapmaya hazırız. Tam da bunun için bugün bir aradayız. Çünkü İşçi-İşveren-Kamu demeden ortak ve eşgüdümlü hareket etmemiz gereken bir süreç içerisindeyiz.”

Bu işçi-işveren-kamu üçlüsü nerede karşımıza çıktıysa hayır görmedik! Asgari Ücret Tespit Komisyonu, grev yasakları durumunda toplu sözleşmeleri hazırlayan Yüksek Hakem Kurulu aklımıza ilk gelenler.

Sınıf İşbirliği Ne Demek?

Salgın döneminde ortaya çıkan sorunlar saymakla bitmez: işsizlik, düşük maaşlar, sağlıksız çalışma koşulları, temel ihtiyaçlardan yoksun kalma, ağırlaşan borçlanma tablosu…

Bunca sorunla boğuşan işçiler için, beyefendilerin ağzından çıkan tek talep kısa çalışma ödeneği! O da laf olsun torba dolsun! Ama işverenler için üç farklı kalemde teşvik ve muafiyet talepleri formüle edilmiş…

Son bir buçuk asırda, işçi sınıfını temsil ettiğini söyleyip de sınıf işbirliğini siyasi ya da sendikal programının temeli yapan onca hareket geldi geçti. Ama bu projenin hayata geçtiği her durumda sonuç, sadece patronlar sınıfının kazanması ve işçi sınıfının kaybetmesi oldu.

Sınıf işbirliği, işçi sınıfını sermayeye bir kat daha zincirlemekten başka bir anlama gelmez.

İşçi örgütlerinin tepelerine çökmüş olan bu zatlar, bürokratik mekanizmalar aracılığıyla ve rüşvetinden silahına her türlü yan aracı da kullanarak bu örgütleri ellerinde tutmaya devam ediyor. Ama hayat her zaman düz bir çizgide ilerlemez. Sınıf mücadelesi kabardığında, sınıf işbirliği vaizlerini de önüne katıp süpürür.

Hem Türkiye’de hem de dünya genelinde, zaman bu çetelerin aleyhine akıyor. Sonucu ise tabandan yeşerecek örgütlü güçler belirleyecek.

KATEGORİLER
ETİKETLER