Paramparça | Tilbe Akan

Paramparça | Tilbe Akan

Türkiye asıllı Alman yönetmen Fatih Akın, 75. Altın Küre Ödül töreninde yeni filmi Paramparça ile En İyi Yabancı Film Ödülünü kazandı. Türkiye’de Eylül ayında Adana Film Festival’inde gösterilecek olan film, Oscar’da da yarışacak. Çoğu eleştirmen Diane Kruger’ın olağanüstü performansı konusunda hemfikir olsa da, filmin içeriği konusunda çok iyi ve çok kötü yorumları bir arada bulmak mümkün.

Film, Almanya’da 1998-2011 arasında 8’i Türkiyeli 10 kişiyi öldüren faşist NSU örgütünün yaptığı eylemler üzerinden Almanya’da Neo-Nazilerin yeniden yükselişini ve bu tür yapılanmalarla devlet arası ilişkileri ve yargının bu cinayetler üzerine tutumunu konu ediniyor. Film, üç bölümden oluşuyor. Kocasıyla çocuğunu Hamburg’daki Neo-Nazi saldırısında kaybeden Katja, katillere karşı açtığı davada mahkemenin zanlılardan yana tavrını gördükten sonra kendi adaletini sağlamaya karar verir. Katja’nın yası ve öfkesi, karakter derinliği Diana Kruger tarafından çok güçlü bir şekilde yansıtılıyor. Fatih Akın, bir röportajında, özellikle Batılı seyircinin de karakterle özdeşleşebilmesi ve mağdurlarla empati kurabilmesini sağlamak için Alman bir karakter seçtiğini belirtti. Filme dair çarpıcı olan noktalardan biri, polisin cinayeti araştırırken, Alman devletinin Türkiyeli göçmenlere karşı tutumunu gözler önüne sermesi. “Kocan Müslüman mıydı?”, “Müslümanlarla bir sorunu var mıydı?” gibi sorular ısrarla Katja’nın gözüne sokulurken, Katja saldırıyı yapanların Neo-Naziler olduğunu kanıtlamak için uğraşıyor.

Katja mahkemede birçok zorlukla karşılaşsa da, gerçekte NSU kurbanlarının karşılaşmak zorunda oldukları zorluklarla kıyaslanamaz bile. Dahası, film bu saldırıyı “bireysel” bir tutum gibi yansıtsa da NSU üyelerinin bu katliamları bireysel bir hareket değil, devletin koruması altında yapılmış, faşist NSU’nun eylemleriydi. Cinayetlerin üzerinden geçen onca zaman içinde aydınlatılmamasını da bunun bir kanıtı olarak görmek gerekiyor. Oysa ki Fatih Akın’ın filmi bu eylemleri bireysel eylemler olarak gösterip faşizmin yükselişini, bu yükselişin politik boyutlarını ihmal ediyor. Sürecin çözümü için siyasi bir yol bulmak yerine, bireysel çözümlere yönlendiriyor. Göçmen düşmanlığı Avrupa’da tekil eylemliliklerle sınırlı değil, aksine sağın yükselişinin canlı kanıtı. Sağın yükselişi Almanya’nın faşizm deneyimiyle birleşince ortaya NSU ve benzeri birçok Neo-Nazi örgütünün canlanışı ve güçlenişi olarak yansıyor. Filmin faşizmin yükselişinin “mağdurlara nasıl yansıdığını” mikro düzeyde anlatmakla yetinerek konuya yeterince ışık tutamadığını da belirtelim.

Türkiye’de filmin ne zaman gösterime gireceği belli değil. Ancak bütün bu eleştiriler ve Diane Kruger’un ödül kazandıran performansı ışığında film izlenmeye değer görünüyor.

Kaynakça

https://www.klassegegenklasse.org/fatih-akins-aus-dem-nichts-banalisiert-den-rechten-terror/

http://variety.com/2017/film/reviews/in-the-fade-review-1202445763/

https://www.ntv.com.tr/sanat/fatih-akin-in-the-fade-paramparca-ile-altin-kure-odulu-kazandi,tOCmwyLVOUeY2GBnW8IE6w

KATEGORİLER
ETİKETLER