Otomobil Meselesi – Barış Babaoğlu

Otomobil Meselesi – Barış Babaoğlu

Cep Yakan Sayılar

Yeni yıla girilmesiyle beraber ehliyet ve araç muayene bedellerine zam geldi. 2022 yılında B sınıfı ehliyetler için harç, değerli kâğıt bedeli ve vakıf payıyla birlikte toplam 2.208,70 lira olan ehliyet çıkartma masrafı 01.01.2023 tarihi itibariyle toplam 3255,90 liraya denk geliyor. Yeni yılda zam geleceği zaten belli olduğundan insanların, zamdan etkilenmeme amacıyla, nüfus müdürlüklerine akın etmesiyle hemen her büyük ilde doluluktan ötürü randevu alamama sorunu çıkmıştı. Tabii, bunlar ehliyet alma hakkını kazanmış insanlar için geçerli sadece. Yeni ehliyet almak için kursa başvuracak olanlar ise kontenjanların ta aralık ayından dolduğunu bilmeliler. Bunun sebebi de elbette yeni yılda ehliyet kursu ve ehliyet sınavı ücretlerine zam gelecek olması. Hal böyle olunca 2023 yılında sıfırdan ehliyet almak isteyen birinin 10 bin liranın üstünde masrafı gözden çıkarması gerekiyor. Tabii, kontenjan bulabilirlerse… Ki bunlar yalnızca ehliyet için.

Ehliyetini alan yeni bir şoförün kendisine bir araba edinmesi için yine pamuk ellerini cebe (belki bu durumda araç kredisi imza kağıdına demek daha uygun olur) atması gerekiyor. 2010-2015 model, makul kilometre kaydı olan hasarsız ikinci el arabaların fiyatları 300.000 lira seyrinde. Bir emekçinin yıllar boyunca ödemek zorunda olacağı bir borca girmeden bu tür arabalara binmesi bir hayal. “Çok çalışıp alın arkadaşım! Paranız yetene kadar da Tofaş’a vesaire binin.” diyecek liberal arkadaşların kalbini çok kırmamak adına 1992-1999 model ikinci el Tofaş’ların fiyatlarının da 50.000-100.000 lira arasında seyrettiğini eklemeden geçmeyelim. Dikkatinizi çektiyse arabanın el değiştirmesi durumunda kaşelenmesi gereken belgelerin noter ücretlerinden bahsetmedik bile.

Oldu ki ehliyetinizi ve arabanızı bir şekilde aldınız. Bu arabanın gitmesi için yakıta ihtiyacı var. Şu an bu yazı yazılırken akaryakıt fiyatları litre başı ortalama 20 lira. Bu da demek oluyor ki boş bir yakıt deposunu tamamen doldurmak 1000 liraya mal oluyor. Hoş, zaten Türkiye’de yıllardır depolar tamamen doldurulmuyor, yine de yazalım dedik.

Birkaç aya kalmaz kim bilir akaryakıtın litre başı ne kadar olur? Daha kaç kişi arabasını ihtiyaçtan satmaya çalışır? Genç nesiller hiç araba sahibi olabilecekler mi? Bu sorularla boğuşmak bir hayli zor. İyisi mi biz konumuza devam edelim.

Araba Özgürlüktür (!)

Araba sahibi olmanın bireyi özgürleştirdiği, onu toplu taşımanın eziyetinden kurtardığı, istediği yere gitmesini sağladığı güzellemelerini sık sık duyarız. İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında kapitalist piyasanın bireye sağladığı refahının adeta bir sembolüne dönüşmüştü. ABD, Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkeler otomobil üretimini hem ekonomik hem de sembolik bir güç olarak oldukça ileri taşımıştı. Ancak artık kapitalizmin otomobil konusundaki yaldızları da epey dökülmüş görünüyor.

Araba sahibi bir emekçinin yolda geçirdiği sürenin ezici çoğunluğu ya işe gidip gelmeye ya da işle ilgili görevlerini yerine getirmeye harcanıyor. Ki bu büyük şehirlerde çoğu zaman bir eziyet. İstanbul’da emekçilerin iş başlangıç ve bitiş saatlerinde kimi zaman saatlerce yolda kalmaları kulağa hiç de yabancı gelmiyor. Yüksek kiralar nedeniyle iş yerlerinden uzakta yaşamak zorunda kalan emekçilerin toplu taşımanın uzun çalışma saatlerinin ardından yorucu bir yolcuğu çekmemek için başvurduğu otomobil artık bir imkansızlıklar aracına dönüşmeye başladı. Yakıt, ÖTV, MTV, park, muayene trafik gibi sorunlar otomobili bir özgürlükten olmaktan çok, durduğu yerde masraf yaratan bir zincire dönüştürdü. Çalışmadan arta kalan zamanda gezinti, tatil, seyahat gibi aktiviteler için otomobil; artık emekçi aileleri için ne eskisi kadar karşılanabilir bir ne de arzu edilebilir bir araç.  Tüm bu pratik güncel sorunların yanında otomobil endüstrisinin ve sermayesinin de kapitalist toplumun bireysel tüketim odaklı otomobil anlayışının her açıdan çevreye ve kentlere ne büyük zararlar verdiği konusuna ise şimdilik girmiyoruz bile.

Ulaşım Hakkımız İçin Mücadeleye!

Düzgün planlama ile şehir içi ulaşımın tamamı toplu taşıma ile halledilebilir. Bu ulaşımın rahat, hızlı, güvenli ve ücretsiz olması sağlanabilir. Bu, tamamen kapitalist toplumun işleyişinde her şeyin kar konusu olmasıyla ilgili bir meseledir, yani bir niyet meselesidir.

 Şehirlerarası veya ülkeler arası ulaşım için zaten toplu taşıma en çok tercih edilen yöntem. Uzun mesafe yolculukları için konforlu, çevreye en az düzeyde zarar veren otobüsler, trenler, gemiler ve uçaklar dolaşıma kazandırılabilir, bu araçlar makul saat aralıklarıyla yola çıkabilir. Bütün bunlar bir insanlık hakkı olarak herkese ücretsiz sunulabilir. Gerek ülkemizin gerek bütün insanlığın bu yazdıklarımızı gerçekleştirebilecek üretim kapasitesi ve zenginliği var. Emekçilerin tıkış tıkış metrolarda veya otobüslerde gözlerinden yorgunluk ve uyku akan bir halde işe giderken vergi kaçırıp bunun üstüne bir de devletlerinden akla sığmayan maddi destekler alan, ki bu destek elbette emekçinin cebinden çıkan vergilerden veriliyor, asalak zenginlerin lüks arabalarında ve/veya özel jetlerinde seyahat etmesinin tek sebebi içinde yaşadığımız kapitalist düzendir.

Hızlı ve konforlu toplu taşıma yönetici sınıfın çıkarlarına ters düşer. Onlar hem emekçilere süslü püslü marka arabalarını satacakları hem de bu arabaların gidecekleri yolları yine emekçilerin vergileriyle döktürdükleri bu sisteme dört kol sarılırlar. Onlara diyecek tek sözümüz var: Bu düzen değişecektir!  

Güneş daha doğmadan işe/okula gitme düzenini değiştirmek için,

Yürünemez, gürültülü, egzoz kokulu sokaklarımızı güzelleştirmek için,

İnsanlık onuruna yaraşır ulaşım sistemlerimizi inşa etmek için bu düzen değişecektir.

KATEGORİLER