Onlar Gereğini Yapıyor; Biz de! – Güneş Gümüş
Türkiye’den 1128 akademisyenin imzasıyla yayınlanan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metninin kamuoyuyla
paylaşılmasının üzerinden yaklaşık bir ay geçti. 12 Ocak’ta Erdoğan tarafından hedef gösterilmemizle başlayan baskı dalgası, bu süre zarfında adım adım ülke çapına yayıldı. Barış isteyen akademisyenler evlerinden gözaltına alındı, yandaş medyada hedef gösterildi, savcılık soruşturmaları bir dizi şehirde başladı, 40’dan fazla üniversitede ise soruşturmalar sürüyor. Ankara Üniversitesi’nde çalışan biz akademisyenler de YÖK talimatlı soruşturmalardan payımıza düşeni alarak bugün ifadelerimizi verdik. (Ankara Üniversitesi, imzacı lisansüstü öğrencilerine de soruşturma açarak çığır açtığını da söylemeden geçmeyelim.)
İlk günden itibaren “haddimizi bildirmek”, “gereğini yapmak” konusunda gerekli bütün adımlar atılmasına, yoğun bir baskı altına alınma çabalarına rağmen imzacı sayısı azalmadı; aksine bu saldırılar daha çok sayıda akademisyenin dayanışma göstermesiyle sonuçlandı. İmzacı sayısı binlerden iki binlere (son sayı 2212) çıktı. İktidar cephesinin “imzanızı geri çekin, başınız derde girmesin” şeklinde parmak sallamaları da boşa çıktı. Çok büyük çoğunluk imzasının arkasında durduğu gibi gerek ülke içinde gerekse uluslararası ölçekte ciddi bir kamuoyu yaratılarak saldırının ilk andaki dozu iktidar tarafından da sürdürelemedi. En azından baskı dalgasını zamana yaymak durumunda kaldılar. Hala birçok ilde savcılık soruşturması başlamadı bile.
Ancak baskının, aynı şiddette dağılmadığını belirtmek gerekiyor. Özellikle iş güvencesinin neredeyse olmadığı özel üniversiteler ile taşra üniversitelerindeki akademisyenler ciddi saldırı altındalar. Çok sayıda insan işini kaybetti, çalıştıkları şehirlerde barınamaz hale getirildiler, kriminalize edildiler. (Tabi aksi örnekler de yok değil; ODTÜ, Boğaziçi ve Bilgi soruşturma açmayacağını açıkladı, şimdilik öyle de yaptılar.)
İktidarın yoğun baskısına rağmen büyük bir kitle geri çekilmeden sağlam durma iradesi gösterdi. Bu önemli bir başarı. Ancak bundan sonrası da önemli.
Bugünkü görevimiz, eşitsiz dağılan baskının en büyük mağdurlarıyla dayanışmayı yükseltmek; kimseyi kendi kaderiyle baş başa bırakmamak olmalı. Bu yönde bir çaba, zamana yayılarak devam edecek baskılar karşısında herkesi daha güçlü kılacaktır. Bunun için atılması gereken ilk adımlardan biri, işten atılan arkadaşlarımıza en azından belli bir süre için parasal destek sağlamak, onları yalnız bırakmamak olmalıdır. Bunun için bir kampanya düzenlemek; bu kampanya çerçevesinde barış talebini ve akademisyenlerin haklı çığlığını ülke gündemine tekrar getirmemize imkan verecek, çok geniş sanatçı katılımlı bir dayanışma gecesi organize etmek (gerekirse kendi güvenliğimizi de kendimiz sağlayarak) iyi bir adım olacaktır. Bu şekilde sağlanacak dayanışma fonları, hem işlerinden edilen arkadaşlarımızı yalnız bırakmamızı sağlayacak hem de soruşturma süreçlerinden geçenlerin de daha güçlü hissetmesine imkan verecektir.
İktidar kendi işini yapıyor; bizim de bize düşeni -barış talebini hep birlikte yükseltmek, Kürt halkını baskılar karşısında yalnız bırakmamak, daha güzel bir gelecek için sesimizi yükseltmek- yapmamız gerekiyor. Dün bu amaçla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” dedik ve tüm kamuoyunun dikkatini bu konuya çektik; bugün de geri adım atmadan hep birlikte bu sözümüze sahip çıkmaya devam etmeli, bunun bedelini ödeyenlere sahip çıkarak ortak davranma zeminlerimizi güçlendirmeliyiz. Yaratacağımız örnek gelecek mücadeleler açısından da ön açıcı olacaktır ki önümüzdeki süreçte toplumsal muhalefetin mücadele alanında olması kaçınılmazdır.
Güneş Gümüş
Ankara Üniversitesi