Olası bir AKP-BDP Anayasasının Kazananı Kim Olacak?
AKP iktidarı yeni anayasa çalışmalarını hızlandıracağının işaretlerini uzun süredir veriyordu. İktidara geldiği günden beri sayısız dönüşümü hayata geçiren AKP’nin iktidarı süresince önüne koyduğu önemli hedeflerden birisi de 82 Anayasası’nın değiştirilmesiydi.
Uzun süredir mecliste grubu bulunan partilerin oluşturduğu ve anayasanın görüşüldüğü Meclis Uzlaşma Komisyonu, komisyonda bulunan partilerin uzlaşma sağlayamaması üzerine fiilen çalışamaz duruma gelmişti. AKP, CHP, MHP ve BDP’den oluşan komisyonun bu haliyle çalışamayacağı ve bu karışımdan bir uzlaşma çıkmayacağı bilinen bir gerçekti. AKP her ne kadar komisyonda eşit temsiliyet nedeniyle anayasanın demokratik bir şekilde hazırlanacağı süsünü verse de meclis ağırlığı nedeniyle bunun böyle olmayacağı belliydi. Öte yandan adeta sarkacın karşıt cephelerinde duran BDP ile MHP’nin anayasadaki en temel noktalarda zaten anlaşamayacaklarını söylemeye gerek bile yok.
Nitekim Tayyip Erdoğan bir süre önce resti çekip, Mart’a kadar komisyonda uzlaşma sağlanamaması halinde konuyu meclise taşıyacaklarını ve mecliste yeter sayının sağlanması halinde referanduma gideceklerini açıklamıştı. AKP’nin referandum konusunda yeter sayısı bulunmamasına rağmen BDP ile ittifak sağlayabilirse referanduma götürme şansı var. Bu durumun anayasa konusunda CHP ile MHP’nin fiilen devre dışı bırakıldığını gösteriyor.
AKP’ye anayasa yolunda önemli bir destek açıklaması geçtiğimiz günlerde BDP cephesinden geldi. Kürt sorununda müzakere sürecinin önemli ayrıntılarından birisinin anayasada Kürt halkının temel demokratik taleplerinin karşılanması olduğunu belirtiyorduk. BDP’de anayasada 4 temel kritere dikkat edeceğini daha önce açıklamıştı. Bunlardan ilki vatandaşlık tanımı olacak. AKP’nin bu konuda BDP ile anlaşmakta sıkıntı yaşamayacağı gözlemlenebilir. Anadil önündeki engellerin kaldırılması konusu ise meçhul, AKP bu konuda fazla esnek davranmak istemiyor. Uzun uğraşlar sonucu yaşama geçirilen anadilde savunma hakkının içerdiği kısıtlamalar göz önüne alındığında AKP anadile anayasada yer vermek istemeyecektir. Öte BDP yerel yönetimlerin özerkliğinin güçlendirilmesini yani anayasada bu yönde idari bir reform yapılmasını istiyor. Son kriter ise inanç özgürlüğü önündeki engeller olacak. Bu konularda AKP’nin adım atması halinde BDP anayasanın halk oylamasına götürülmesi konusunda AKP’ye destek olacak.
Tayyip Erdoğan’ın “BDP ile referandum noktasında, müşterek adım atabiliriz” açıklamasının ardından BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Her halükarda referandum olmalı diyoruz(…) Yakın olduğumuz AKP’dir. Birebir örtüşmüyoruz ancak yakınlaştığımız parti AKP’dir.” sözleriyle işbirliğine sıcak baktıklarını ifade etmişti.
Buraya kadar her şey normal görülebilir. Hatta yüzeysel bakıldığında darbenin ürünü olan 82 Anayasası’na kıyasla yeni anayasanın daha demokratik olacağı da varsayılabilir. Ancak tabloya geniş açıdan bakıldığında AKP’nin yeni anayasada bambaşka hedeflerinin olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
Öncelikle yeni anayasanın en önemli tartışma konularından birisi Türkiye’nin yönetim yapısının nasıl şekilleneceği olacaktır. Durum o hale geldi ki başkanlık sistemi gelecek mi gelmeyecek mi sorusunun cevabı neredeyse bütün anayasanın ruhunu belirleyecektir. AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın gönlünde yatan en büyük aslan bu görünüyor.
Başkanlık sisteminde en ciddi dönüşüm yargıda yaşanacak. Yargıtay ve Danıştay AKP’nin komisyona sunduğu rapora göre artık tarihe gömülüyor. Bunların yerine yeni temyiz mahkemeleri kuruluyor. Başkanın HSYK’nın ve yüksek yargı organlarının üyelerinin büyük çoğunluğunu beirleme yetkisi bulunurken, HSYK’ya başkanın atayacağı adalet bakanı başkanlık edecek. Yeni anayasayla birlikte AKP’nin 12 Eylül Referandumu’yla başladığı yargıda dönüşüm süreci tamamlanmış olacak ve iktidar üzerinde bir yük olarak gördüğü yargıyı daha ehlileşmiş bir hale getirecek.
Yeni anayasa görüldüğü üzere AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın geleceği için önemli bir köşe taşı konumuna gelmiş durumda. Tayyip Erdoğan sınırsız yetkilerle donatılmış bir başkanlık hedeflerken, burjuva devlet mekanizmasına da bu doğrultuda çekidüzen vermek isteyecektir.
Şimdi akıllara şu soru gelmelidir. Bir yandan BDP’nin de hazırlanma sürecinde yer alacağı ve Kürt halkının bazı taleplerinin iliştirileceği diğer taraftan bütünüyle AKP iktidarının siyasal hedeflerinin adeta manifestosu haline gelecek bir anayasa halkın önüne sunulduğunda nasıl bir tavır belirlenmelidir? 12 Eylül Referandumu gibi daha dar kapsamlı bir değişiklikte dahi yaşanan tartışmalar ve ayrışmalar düşünüldüğünde böylesi geniş çaplı bir dönüşümün sol üzerindeki etkileri nasıl olacaktır? Üstelik bu kez BDP’de 12 Eylül Referandumu’ndaki boykot pozisyonundan aktif bir belirleyen konumuna gelecektir.
Dolayısıyla süreç daha derinlik tartışmaları beraberinde getirecektir. Şimdilik bütün bunlar güçlü birer ihtimal olarak önümüzde duruyor ve her şey Tayyip Erdoğan’ın verdiği müddet dolunca netleşecek. Bu konuda şimdilik kesin olan bir şey var ki yeni anayasa Kürt halkının dar kazanımlarından ziyade AKP’nin tarihsel bir kazanımı olacaktır. AKP’nin 12 Eylül referandumunda elde ettiği dar kapsamlı bir başarının ardından başlattığı saldırılar, hak gaspları düşünüldüğünde AKP’nin elde edeceği yeni bir zafer birçoklarının beklediği demokrasiyi uzak baharlara erteleyebilir.