ODTÜ Direnişi Üzerine Söyleşi

19 Aralık, 2012

 

Dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelmesi ile birlikte öğrenciler bir direniş gerçekleştirdiler ve yoğun polis şiddetine maruz kaldılar. Bu direnişin içinde SDH’li öğrenciler de vardı. Bolsevik.org olarak SDH’li bir öğrenci ile ODTÜ direnişi ile üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Merhaba. Dün ODTÜ’de Tayyip Erdoğan’ın gelişini protesto etmek amacıyla bir yürüyüş gerçekleştirdiniz ve ardından büyük bir polis saldırısı ile karşılaştınız. Eyleme nasıl hazırlandınız? Kimler katıldı?

Merhaba. Önceki gün TÜBİTAK’taki etkinliğin haberini alır almaz hızlı bir şekilde koordinasyon sağladık. Sabah erken saatten itibaren bir araya gelerek kampüse mümkün olduğu kadar ulaşmaya çalıştık. Sınıflara, amfilere, yemekhane ve kütüphaneye giderek el ilanları ve ajitasyonlarla eylemimizi mümkün olduğu kadar duyurmaya çalıştık. Öte yandan akademisyenlerle de irtibat halinde bulunarak ODTÜ’den çıkacak sesin öğrenciler ile sınırlı kalmamasına gayret ettik.  Ancak zaten konuya duyarlı hocalarımız çoktan kendi aralarında irtibat sağlayarak sınıflarda eylemi duyurmuşlardı bile.

Eylem duyurusu sırasında tepki nasıldı?

Eylem öncesindeki çalışmalarımızda AKP’ye zaten tepki duyan ve politik olan bir kesimin desteği ile karşılaştık. Ancak ülkenin gençliğinin genel apolitikliğinden farklı bir yerde durmayan geniş bir kesim de ilgisizdi pek tabii. Ancak kantincisinden kat görevlisine, çalışanlardan aldığımız tepki çok olumluydu.

Eyleme nasıl başladınız?

Saat 15.30’da Fizikte buluşan yaklaşık üç yüz kişilik bir öğrenci kitlesi ortak pankartımız olan “ Bilimi Satan, Emperyalist Savaş Çığırtkanı Tayyip ODTÜ’den Defol!” un arkasında yürüyüşe başladı. Endüstri Mühendisliğinden Makine Mühendisliği’nin TÜBİTAK’a giden yokuşuna doğru yürüyüşe geçtiğimizde –ki zaten daha önce haberini de almıştık- bizi devasa bir polis ordusunun beklediğini gördük. Talebimiz TÜBİTAK önünde basın açıklaması yapmak idi ki daha yokuşun başında ne olduğunu anlamadan doğrudan polis saldırısına uğradık.  Çünkü iki yıl öncesinde Tayyip yine ODTÜ TÜBİTAK’a geldiğinde polis-ODTÜ’lü çatışmasının polislerin kampüsten kaçmasıyla sonuçlanmış olması Ankara Emniyetinin karın ağrısıydı. Bu sefer adeta rövanşa gelmişlerdi. Yoksa 20 zırhlı araç, 8 TOMA, 2500 çevik kuvvet polisinin başka bir açıklaması olamaz.  Çok yoğun bir gaz saldırısından sonra çabucak toparlandık ve tekrar pankartımızın arkasında buluştuk. Aynı anda yolun diğer tarafında da iki adet panzerin ve yüze yakın polisin daha konuşlandığını gördük. O andan sonra yaklaşık 19.30’a kadar aynı yerde barikat kurarak uzun ve kararlı bir şekilde direndik. 

Peki, eylemin kitlesi?

Örgütlü ve örgütsüz öğrenciler ve akademisyenler vardı.  Diğer üniversitelerden desteğe gelen arkadaşlarımız da vardı. Çünkü Suriye savaşının açıkça Türkiye’den tezgâhlandığı, YÖK yasa tasarısının üniversitelerden geriye hiçbir şey bırakmayacağı bu dönemde Tayyip’in utanmazca ODTÜ’ye gelmesinin arkasından gelecek olan saldırı hepimizin malumuydu.  Ancak en geniş  kitlenin motivasyonu en kaba bir tabirle AKP hükümetine olan öfkesi ve polis saldırısının pervasızlığı idi.

Çatışmalar gece geç saatlere kadar sürdü. Ve polisin çok sert müdahale ettiği, bizzat öğrencileri hedef gözeterek biber gazı kullandığı hatta ses bombası attığı söyleniyor. Bu konudaki tanıklıklarınızdan bahseder misiniz?

Evet, çatışma yaklaşık 21.00’e kadar sürdü.  Her iki taraftan aynı anda üçer tane biber gazının hemen hemen her dakika atıldığını düşünün ve bunu beş saat üzerinden hesaplayın. En kaba hesap budur. Bunun yanında 10’un üzerinden ses bombasının atıldığını da eklemeliyim. TOMA’nın suyundan etkileyemeyecek mesafede barikat kuran öğrencilerin biber gazından yılmayacağını anladıklarından biber gazı kapsüllerini adeta mermi gibi kullanmaya başladılar. Zaten çatışmalar sonlanmadan yarım saat kadar önce de bir arkadaşımızın başına kasıtlı atılan biber gazı neredeyse ölümüne sebep oluyordu. Tek yaralan o değil elbette. Vücudunun çeşitli yerlerine biber gazı isabet eden bir sürü arkadaşımız var. Polisin saldırısı öylesine şiddetliydi ki yaralı olan ya da astım gibi rahatsızlıkları olan arkadaşlarımızın bulunduğu Elektrik- Elektronik Mühendisliği Bölümünün içine camları kırarak biber gazı dahi attılar! Ayrıca atılan gazlardan ormanın da birkaç defa tutuştuğunu eklemeliyim.

Böylesine şiddetli bir çatışmada kitle dağılmadı mı peki?

Aksine.  Binalarda ders işleyemez hale gelen öğrenciler, akademisyenler, araştırma görevlileri eyleme giderek daha büyük bir destek vermeye başladılar.  Ancak polis bir süre sonra panzerleri üstümüze sürerek bölümlerin içine sıkıştırdılar. Bölümlerin içine gaz attıkları an da bu andı. Kısa süreli bir panik yaşansa da herkes daha büyüyen bir öfke ile tekrar toparlandı ve Endüstri Müh. önünde buluşarak yeniden hiç kapanmayan pankartımızın arkasına geçti. Sloganlarını attı. Aynı yola çıktığımızda panzerler ve polisler gitmişti. Teknokent’e çekilmişlerdi. Aslında çok önce çekilmeleri gerekiyordu. Tayyip kampüsten çoktan ayrılmıştı. Ancak amaç eylemi tamamen ve bir daha toparlanamayacak şekilde dağıtmaktı. Biz de polis üniversiteden çıkmadan eylemi bitirmemeye kararlıydık. Bu yüzden Teknokent’e giderek polise çıkışa kadar eşlik(!) edecektik. Polis uzak mesafede duruyor, iki panzer durmaksızın Teknokent yolunda karşılıklı gidip gelerek çevrede devamlı panzerleri taşlayan öğrencileri boyalı su ile uzaklaştırmaya çalışıyordu ancak giderek mevzi kazanıyorduk. Panzerlerin suyu bitmiş, bir tanesinin tankeri taşlarla 6-7 yerinden delinerek kevgire çevrilmiş, sıkıştırılmış ve ters çevrilmek üzere öğrenciler tarafından sallanmaya başlanmıştı. Hatta zafer anı olarak hatırladığım şeylerden birisi bir arkadaşımızın panzerin üzerine çıkması idi. Camları tamamen tahrip olan bu panzere destek olmaya gelen bir başka TOMA da öndekine çarpınca bizim için oldukça keyifli anlar yaşandı.  Öğrenciler büyük bir direngenlikle eyleme devam ediyorlardı ve bu durum “rövanş” için gelen Ankara Emniyeti’nin canını sıkmıştı.  Bu sırada başından yaralanan Barış gibi birkaç arkadaşımızı daha kendi çabalarımızla ambulansa ya da hastaneye ulaştırmaya çalışıyorduk çünkü polis ambulansların geçişine dahi izin vermiyordu.  Ancak bu durum bizde yılgınlık yaratmıyor, bizi biliyordu.

Saat 21.00’a doğru geliyordu ki polis iyice geri çekiliyor, Bilkent tarafındaki A7 olarak bilinen kapıdan geri çekilmelerini bekliyorduk ki özellikle o alana doğru çekildiklerini anladığımızda bir anda binden fazla polisin Eskişehir yolundaki kapıdan takviye ile getirilip konuşlandırıldığını ve o anda üzerimize salındığını gördük. Bine yakın polis eline geçen herkesi büyük bir vahşetle darp ediyordu. Çitlerin üzerinde yakaladıklarını düşürmek için vuruyor, ormanlık arazi içinde kovalıyor, TOMA yoldan su sıkmaya devam ediyordu. Buradan sonrasını ancak duyduklarımla anlatabilirim çünkü yukarı doğru koşan ve bölümlere çekilen büyük kitleden tamamen kopmuştum.

Peki, gözaltı oldu mu?

İşin rengi de zaten bu noktada ortaya çıktı. Amaçları gözaltına almak değil, adeta büyük bir kinle öğrencileri öldüresiye dövmeye gelmişlerdi. Şefleri özellikle “gözaltına alma döv bırak” diye bağırıyordu. Birkaç arkadaşımızı gözaltı aracına alıp darp ettiklerini ancak okul kapısında araçtan indirdiklerini sonradan öğrendim. O ana dair hatırladığım şeylerden biri yerde dövülen bir arkadaşın başında dört polisin bağıra bağıra polisler tarafından darp edilmesi görüntüsüydü.

Eylem kitlesi tekrar toparlanabildi mi?

Benim de içinde bulunduğum bir grup öğrenci onlarca polisin elinden tek tek dövülerek kurtulmaya çalıştı. Alabildiğine polisin uzandığı bir düzlükte adım başı bir polisten cop ve her birinden ayrı ayrı iğrenç küfürler yedik. AKP’nin öğrenci hareketine duyduğu nefret orada vücuda gelmiş hem iki yıl öncesinin hem bütün gün süren direnişinin öcünü almak üzere saldırıyordu. Hatta eli sopalı sivil polislerin Eğitim Bilimleri Bölümü’nün içine konuşlandığını bir grup arkadaşın da bu güruh tarafından dövüldüğünü belirteyim. Tam bir savaş alanıydı. Ancak yine de öğrenciler büyük bir gayretle tekrar bir araya gelerek rektörlük önünde akademisyenlerin de katıldığı bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Olayların ardından rektörlüğün camlarının tamamen kırılacak şekilde taşlandığı haberini aldık. Neden ve nasıl oldu?

Başından yaralanan arkadaşımızın bilincinin kapalı olduğu haberini aldığımızda kitle büyük bir öfke ile rektörlüğe doğru hareket etti. Ve bu öfkenin bir sonucu olarak yapıldı.

Peki, eylemden sonraki gün alınan tepkiler nasıldı?

Her yerde bu eylem daha doğrusu polisin vahşi saldırısı konuşuluyordu. Medyanın etkisinin değil, kampüsü biber gazı bulutu içinde görmenin etkisi altındaydı ciddi bir çoğunluk.  Hiç tanımadığım, hiç beklemediğim insanlardan çok olumlu tepkiler aldım çünkü polis vahşeti ortadaydı. Çatışmadan geriye binlerce biber gazı kapsülü ve onlarca yaralı kalmıştı. Bu da gençliğin gördüklerine AKP’nin karalama propagandalarının etki etmediğini gösteriyor. Bu nedenle Tayyip’in ODTÜ’ye gelmesi bizlere böylesine bir politik meşruiyet ve hareketi kazandırması açısından iyi bile oldu.

Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yeni bir eylem planı var mı?

Suriye’deki süre giden savaş politikaları ve yeni YÖK yasa tasarısı gibi çok önemli iki gündem var ve gençliğin buradan bir ivme yakalaması şu an çok önemli özellikle YÖK meselesinde AKP’nin ciddi bir direnişi üniversitelerden görmesi gerek. Ne yazık ki Türkiye’de toplumsal muhalefeti ivmelendiren unsur şu sıralar öğrenci hareketi. Eylemlerimizin ciddi bir kesim tarafından desteklendiğinin farkındayız . Ancak Şimdilik saldırılar karşısında duygusal bir tepki düzeyinde olan sempatinin politikleşerek bir  örgütlü harekete evrilmesi şart.  Bu yönde adımlar da mevcut hatta.   Akademisyenlerden birisi bir hafta ders işlememe kararı altı protesto olarak. Daha sonra bu yayıldı. Bugün Öğretim Elemanları Derneği, Mezunlar Derneği, Eğitim-Sen ve ODTÜ Öğrencilerinin ortak kararı olarak derse girmeme ve ders yapmama kararı aldık. Sabah saatlerinden itibaren derslere girmiyor ve bütün günü Fizik U3 amfisindeki tartışmalar ile doldurmayı planlıyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

ODTÜ’ye yönelik bu saldırı AKP’nin yeni dönem saldırılarının saldırganlık boyutunu göstermesi bakımından özellikle uygulandı. Bunun arkasında bütün üniversitelerdeki direnişi kırmak niyeti vardır ve yeni dönem saldırılarının ODTÜ’den AKP nezdinde ilanıdır. Biz de bu ilanı kabul ediyoruz ve direnme kararlılığımızı buradan bir kez daha bildiriyoruz.

Bolsevik.org olarak olarak ODTÜ’deki kahramanca direnişinizi selamlıyoruz. 

KATEGORİLER
ETİKETLER