Newroz'un Ardından
Beklenen Newroz dün Diyarbakır’da kutlandı. 1 milyona yakın kişi alanı doldururken, diğer yıllardan farklı olarak Kürt sorununda gelişen yeni sürecin heyecanının özellikle Kürt coğrafyasını nasıl sarmaladığını dün Newroz alanındaki görüntülerden algılamak mümkündü. Öcalan’ın okunan mesajına verilen coşkulu destek, Kürt halkının Kürt sorununun AKP tarafından yürütülen çözüm sürecinin arkasında olduğunu gösteriyor.
Kürt ulusal hareketinin önderi Abdullah Öcalan, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan tarafından okunan mektubunda ulusal hareketin artık silahlı mücadele sürecinden demokratik siyaset sürecine geçtiğini ifade ederken, beklenen çağrıyı yaptı: “Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.” Daha önce medyada 16 Haziran’a kadar çekilmenin tamamlanacağı gündeme gelse de Öcalan mektubunda bu sürecin pratik boyutunun nasıl olacağı konusunda bir görüş belirtmedi. Ancak sürecin özellikle yöntemsel boyutunun gizlilik içerisinde yürütüldüğü düşünülürse önümüzdeki günlerde İmralı’ya yeni bir heyetin gitmesi süreci belirgin hale getirebilir. Ancak AKP’nin özellikle çekilme sürecinde Öcalan’ın talep ettiği akil adamlar komisyonu kurulması noktasına sıcak baktığı görülüyor. Çekilme sürecinin bitmesinin ardından da sürecin yasal boyutlarının Meclis gündemine geleceği şimdilik gündemde yer alan konular arasında.
Öcalan’ın gönderdiği mesajın ardından en çok merak edilen nokta Öcalan’ın çağrısına nasıl karşılık verileceğiydi. Erdoğan dün yaptığı açıklamada yapılan çağrıyı olumlu gördüğünü açıklarken, ABD’den de açıklama gelmesi dikkat çekti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland “Türkiye’de 30 yıldır yaşanan trajik şiddeti durdurma açısından olumlu bir adım” sözleriyle sürece ABD’nin desteğini vurguladı. PKK Lideri Murat Karayılan’da Qamışlo’daki Newroz kutlamalarına gönderdiği sesli mesajda Öcalan’a verdikleri desteği şu sözlerle ifade etti: “Biz bu konuda kendimize güveniyoruz. Ortadoğu’daki mevcut koşullar elimizdeki imkanlar ve gücümüz, Kürdistan’ı özgürleştirmek için bugün bize güven veriyor. Ama biz her koşulda savaş istemiyoruz. Eğer egemen devletler hazır ise, biz de barışçıl yollarla Kürdistan’ı özgürleştirmeye hazırız. Herkes bilmeli ki, PKK savaşa da barışa da hazırdır. Bu temelde, Önder Apo’nun başlattığı süreci kararlı bir şekilde hayata geçireceğiz. Bu bir mücadele sürecidir, sadece Batı Kürdistan için değil, tüm Kürdistan için önemlidir. Önderliğimiz bu yeni süreçte Kürt sorununu tüm parçalarda çözmek istiyor”
Türkiye’de ana akım medyadan Öcalan’ın PKK’nin sınır dışına çekilmesi çağrısına güçlü bir destek gelirken, yapılan çağrının özellikle dış basında da etkili olduğu gözlemleniyor. Ancak konuyu ele alış biçimiyle en dikkat çekici vurguyu yapan BBC’nin “Umut için zemin oluşturan unsurları ise, tek bir öncüle dayanıyor: Türkiye’deki en güçlü iki adamı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile PKK lideri Abdullah Öcalan’nın çıkarları şimdi örtüşmesidir. Türk parlamentosunun halen yeni bir anayasayı görüşüyor. Hem Sayın Erdoğan hem Öcalan, 1920 yıllarında Mustafa Kemal Atatürk tarafından oluşturulan laik devletin temelini yeniden müzakere etme arayışı içinde” sözlerini özel bir parantez içerisine almak gerek. Zira bu yaklaşım görüşmelerin başladığından bu yana Türkiye’deki medya için geçerli olan Öcalan’ın meşru siyasi bir figür olarak ön plana çıkarılması olgusunun uluslararası medya tarafından da kabul gördüğünün göstergesidir. Diyarbakır’da Newroz alanında toplanan milyonlarca kişinin desteğini arkasına alan Abdullah Öcalan, milliyetçi siyasetin tüm hezeyanına karşın, artık Türkiye burjuva siyaseti için meşru politik bir figür haline gelmiştir. Önümüzdeki süreçte Öcalan’ın geleceğini bu durumun kamuoyu tarafından ne kadar benimsenebildiği belirleyecektir. Kürt sorunun çözümünde en kritik eşiklerden birisi de Ortadoğu’daki milyonlarca Kürt insanının önder olarak benimsediği Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması olacaktır.
AKP iktidarı gelinen noktada sorunun bütün öznelerini kendi istediği bir çözüm planına ikna etmiş görünmektedir. Sürece verilen önem göz önüne alındığında AKP iktidarı yaklaşık 10 yıllık iktidar döneminin meyvelerini toplamak istemektedir ve bu meyvelerden en çok istediği Kürt sorununda özellikle silahlı mücadeleyi devre dışı bırakabilmektir. Silahlı mücadeleyi birkaç yıllık askeri-operasyonel süreçle ezemeyeceğini ve sorunun uluslararası politikada önünü tıkadığını gören AKP bunu yapabileceği en etkili yolla, yani Öcalan’la siyasi müzakerelerin önünü açarak gerçekleştirmeye doğru adım atmıştır. PKK’nin ilerleyen süreçte silah bırakması Öcalan’ın verdiği temkinli yol haritası göz önüne alındığında Kürt halkının beklediği reformların samimi bir şekilde hayata geçirilip geçirilmeyeceğine bağlıdır.
Türkiye sınıf mücadelesi de Kürt halkına yönelik estirilen milliyetçi şoven rüzgarın ve yürütülen kirli savaşın ağırlığını üzerinden atma gibi bir şansa, eğer süreç beklenildiği gibi ilerlerse, sahip olacaktır. Yıllardır her asker ölümünde faşizmin hortlamasıyla daralan sokaklar veya Kürt halkına yapılan her saldırı, katliam sonrası zedelenen güven yeniden sınıf mücadelesinin çıkarları doğrultusunda inşa edilebilir. Bu nedenle ulusal sorunun çözümü yolunda atılan adımlar olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.