2022 yılında yine savaÅŸların, isyanların, ekonomik krizlerin eksik olmadığı bir yılı geride bırakmış olduk. Tarihin akışının hızlandığı bir süreçten geçerken; yaÅŸanan hemen her olayın insanlık için derin sonuçları ortaya çıkıyor. 2022’ye tüm dünyada damgasını vuran olay kuÅŸkusuz Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Åžubat’ta baÅŸlattığı iÅŸgaldi. Bu olay hem Covid-19 pandemisinin olumsuz etkilerini sırtında taşıyan dünya ekonomisini daha derin bir krize sürükledi hem de bu krizin tüm dünyadaki yoksul emekçi sınıflar üzerindeki yıkıcı etkileri ağırlaÅŸtı.Â
Ukrayna krizi özellikle Rusya ile NATO arasında yıllardır süregelen emperyalist rekabetin zirve noktasını oluÅŸturdu. DoÄŸu Blokunun çözülüşünden bu yana eski Sovyet coÄŸrafyasına doÄŸru geniÅŸlemesini sürdüren NATO’ya, Putin döneminde Rusya belirli ölçülerde cevap veriyordu: 2008 yılında Gürcistan’ın iÅŸgal edilmesi bunun bir örneÄŸiydi. Ancak bu sefer her ÅŸey çok daha farklı geliÅŸti: ABD ve AB ülkeleri 2008’de SaakaÅŸvili’yi Rus ordusu ile baÅŸ baÅŸa bırakırken, Ukrayna’da özellikle 2014 yılındaki Maidan Darbesi’nden bu yana Zelenski yönetimine ve bilhassa Ukrayna’daki faÅŸist harekete onlarca milyar dolar deÄŸerinde silah desteÄŸi saÄŸladı; eÄŸitip savaÅŸa hazır tuttu. Gelinen noktada aradan geçen bir yılda Rus ordusunun beklediÄŸi ilerlemeyi saÄŸlayamadığı, Batı’nın siyasi ve askeri desteÄŸini arkasına alan Zelenski yönetiminin ayakta kalmayı baÅŸardığı bir sondayız.Â
Savaşın asıl kaybedeni ise dünyanın yoksul halkları oldu. Dünyanın tahıl ihtiyacının % 30’undan fazlasını karşılayan iki ülkenin bloke olması ve tahıl ihracatının durmasıyla birlikte, tahıl fiyatları son 40 yılın zirvesine yükseldi. Bu durum özellikle tahıl ihtiyacının büyük bölümünü bu iki ülkeden karşılayan Sri Lanka, Mısır, Lübnan, Sudan gibi yoksul ülkelerde ekmek fiyatlarının hızlı bir ÅŸekilde artmasına yol açtı. Dahası Rusya’nın doÄŸalgaz vanasını kapatmasıyla birlikte Avrupa ülkeleri halkın gündelik ısınma ihtiyacının karşılanmasında ve sanayi üretiminde büyük bir krizin içerisine sürüklendi. Rusya ile doÄŸan kriz çözülememiÅŸken, AÄŸustos ayında Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti ABD ile Çin arasında derinden derine süren emperyalist rekabetin büyük patlamalara yol açmasının ne kadar küçük kıvılcımlara ihtiyaç duyduÄŸunu göstermiÅŸ oldu.Â
Enerji krizinin etkisiyle artışı hızlanan enflasyon Avrupa ülkelerinde orta sınıf ve emekçi sınıfların yaşam standartlarının hızlı bir şekilde düşmesine ve buna paralel olarak birçok ülkede sınıf mücadelesinin yükselişine neden oldu. Krizi en derinden yaşayan ülkelerden biri olan İngiltere’de yazdan bu yana tarihin en büyük grev dalgalarından biri yaşanıyor. Yine Fransa’da özellikle petrol rafinerilerinde yaşanan grev gündelik yaşamı durma noktasına getirirken, uzunca bir süredir sessizliğe bürünen emekçi sınıfların en etkili mücadele aracı olan grev silahıyla sahneye dönüşünü gösterdi.
İktisadi ve siyasi kriz burjuva-parlamenter rejimlerin iÅŸleyiÅŸi üzerinde de olumsuz etkilerini gösterdi. İngiltere’de Temmuz ayında Boris Johnson’ın istifasının ardından, grev dalgasıyla yaz aylarını iyice ısıtan işçi sınıfına ve sendikalara tehditler savuran Liz Truss baÅŸbakanlık koltuÄŸuna otururken; siyasi ömrü sadece 45 oldu. Avrupa’nın diÄŸer ülkeleri de mevcut toplumsal ve ekonomik kriz karşısında burjuva parlamenterizminin olaÄŸan iÅŸleyiÅŸ biçimini sürdürmekte zorlanıyor. 2022 yılında AB’nin Fransa ve İtalya gibi merkez ülkelerinde yapılan seçimlerde aşırı sağın yükseliÅŸi dikkat çekici boyutlara ulaÅŸtı. Fransa’da Macron Nisan ayında yapılan seçimin ikinci turunda yeniden cumhurbaÅŸkanlığını kazanırken; rakibi Le Pen’le cisimleÅŸen aşırı saÄŸ tarihin en yüksek oy oranlarına ulaÅŸtı. Ekim ayında İtalya’da yapılan seçimlerde ise Mussolini faÅŸizmini açıktan sahiplenen İtalya’nın KardeÅŸleri lideri Georgia Meloni seçimden zaferle ayrılarak baÅŸbakanlığa ulaÅŸtı. Eylül ayında İsveç’te düzenlenen seçimlerde ise neo-nazilerin kurduÄŸu İsveç Demokratları en büyük ikinci parti konumuna yükselirken; kuzeyin sosyal refah devleti modelinin çözülmeye baÅŸlamasının aşırı saÄŸa nasıl güç verdiÄŸine dair önemli bir örnek oldu. Elbette 2022 yılında aşırı sağın yaÅŸadığı yükseliÅŸte göçmen krizinin de baÅŸat bir rol oynamaya devam ettiÄŸini not etmek gerekiyor.Â
2022 sağın yükseliÅŸine sahne olduÄŸu kadar sınıf mücadelelerinin ve isyanların da yılı oldu. 2022 yılı Kazakistan’da petrol fiyatlarındaki artışa karşı sokaklara dökülen Kazak emekçilerin isyanıyla açılmıştı. Onlarca yıl boyunca Nazarbayev’in demir yumruÄŸuyla yönetilen ülkede, yöneticilerin deÄŸiÅŸmesine raÄŸmen bu demir yumruÄŸun yerli yerinde durması isyanın ana sebeplerinden birisiydi. Tokayev rejiminin Rusya’nın da desteÄŸini arkasına alarak sert bir karşı saldırı gerçekleÅŸtirdiÄŸi eylemlerde 164 kiÅŸi yaÅŸamını yitirmiÅŸti. Temmuz ayında ise Güney Asya’nın yoksul ada ülkesi Sri Lanka’da emekçiler ayaklanarak Rajapaksa’yı devirmiÅŸti. Binlerce kiÅŸi Rajapaksa’nın sarayını bastığı görüntüler 2022’nin en çarpıcı anı olarak hafızalarda kalacaktır. Dünyanın pek çok yoksul ülkesinde olduÄŸu gibi Sri Lanka’da 2022’yi derin bir ekonomik kriz içerisinde geçirirken, kitleler mevcut durumu kabullenmek yerine faturayı ülkeyi yaklaşık 20 yıldır baskıyla, yolsuzluklarla örülü bir rejimle yöneten Rajapaksa ailesine kesmiÅŸti. Ve son olarak İran… Belki de çok uzun uzadıya anlatmaya gerek yok: Eylül ayında Mahsa Amini’nin başörtüsünü kurallara uygun bir ÅŸekilde takmadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından feci ÅŸekilde dövülerek öldürülmesiyle baÅŸlayan isyan halen sürüyor. Çürümüş Molla rejiminin saldırılarında yüzlerce kiÅŸi katledildi, binlerce muhalif cezaevlerine dolduruldu. Özellikle Molla rejiminin toplumsal temelini oluÅŸturan muhafazakar küçük burjuvazinin, işçi sınıfının ve ezilen etnik kimliklerin katılımıyla daha da büyürken; baskının tek başına İran halkının özgürlük istemini susturamayacağı açık bir ÅŸekilde görülüyor.Â
Avrupa’da yükselen sınıf mücadelesi dalgası ve Kazakistan, Sri Lanka ve İran’da yaşanan isyanlar uluslararası çapta devrimci marksist bir öncünün inşasının ne denli hayati olduğunu bir kez daha göstermektedir. Zira dünyada barbarlığın karanlık yüzününün belirginleşmesi kadar insanlık adına umut verici imkanlar da oluşmaktadır. Mesele bu imkanların nasıl kullanılacağında düğümlenmektedir. Latin Amerika örneğine bakacak olursak son olarak aşırı sağcı Bolsonaro karşısında seçimleri kazanan ve yeniden başkanlık koltuğuna oturan Lula Da Silva’nın seçilmesiyle birlikte ilk kez kıtanın 6 büyük ülkesinde (Brezilya, Meksika, Arjantin, Kolombiya, Peru, Şili) reformist solun iktidara yükseldiği görülecektir. Fakat Lula’dan Boric’e, Fernandes’den Obrador’a kadar hemen her biri sınıf mücadelesinin önünde bir bariyer oluşturmaktan öteye geçmemektedir.
Türkiye’nin 2022’si Nasıl Geçti?
Türkiye 2022 yılına girerken ekonomide büyük bir krizin ortasındaydı. Erdoğan önceki yıllarda ekonomi yönetiminde üst üste değişikliklere gitmiş, buna rağmen Türk lirasındaki erimeyi durdurmayı başaramamıştı. Ta ki Aralık 2021’de Nurettin Nebati’nin başına getirildiği ekonominin rotası Türkiye Modeli denilen bir rotaya sokulana dek… Aralık 2021’de ilan edilen kur korumalı mevduat ile döviz mevduatı sahipleri Türk lirasına yönelmeye teşvik edilirken, dolar kuru bir gecede 18 liralardan 11 lira seviyelerine kadar düşmüştü. İktidar yıl boyunca, olası bir döviz şokunu frenlemek için aldığı sıkı tedbirlerle ekonomiye sıkça müdahale etti ve arka kapıdan dolar satışı sürekli hale getirildi; hatta buna kaynak oluşturmak amacıyla Erdoğan’ın yıllardır kavgalı olduğu Suudi Arabistan, BAE, İsrail, Mısır gibi ülkelerin kapısını aşındırdığına tanık olundu. Ancak yapılan bütün müdahalelere rağmen enflasyonun yükselişine engel olunamadı. Öyleki uzun yıllar sonra ilk kez, sınıfsal öfkenin büyümesini frenlemek adına yıl ortasında asgari ücrete ek zam yapıldı.
Türkiye’de bir yanda ekonomik kriz dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi emekçi sınıfların belini bükerken, tek adam rejiminin baskının dozajını da artırdığını gördük. İktidarın oy oranları 2022 yılında ciddi bir erime yaşarken; Erdoğan ve ortağı Bahçeli çareyi tartışmalı bir şekilde seçim yasasını değiştirmekte, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri artıran sansür yasası gibi uygulamaları hayata geçirmekte aradı. 2022’de şarkıcı Gülşen’in tutuklanmasından, İmamoğlu’na verilen cezaya kadar karşılaştığımız pek çok örnek yargının iktidarın elinde nasıl bir sopaya dönüşebileceğini hepimize gösterdi. Dahası iktidar ortakları toplumsal gerilimleri mümkün olduğunca had safhada tutmayı sürdürüyor. 2022’den 2023’e giderken Suriye’deki Kürt bölgesine yönelik operasyondan Yunanistan’la gerilimin yükseltilmesine kadar pek çok manevrayla iktidarın seçimin olağan koşullarda gerçekleşmesinin önüne geçmek için pek çok seçeneği devreye alabileceğini gösteriyor.
Muhalefetin diÄŸer cephesinde ise 2022 yılı boyunca en çok tartışılan konu elbette 2023 seçimleri oldu. Millet İttifakı cephesinde seçimlerin ortak adayın kim olacağı tartışmasına sıkışırken; KılıçdaroÄŸlu’nun elektrik zamları, SADAT gibi konularda yaptığı çıkışlar popülaritesini artırdı ve bu durum KılıçdaroÄŸlu’nu Millet İttifakı’nın cumhurbaÅŸkanı adaylığına taşıma beklentisini artırdı. Ancak sonbahar aylarıyla birlikte KılıçdaroÄŸlu’nun başörtüsü çıkışı, ABD ve Almanya ziyaretleri adaylık tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Bununla birlikte Millet İttifakı’nın mevcut ekonomik ve toplumsal krize somut yanıtlar üretmek yerine; AKP’ye karşı muhalefeti dar bir parlamenter sistem, ekonomide AKP’nin ilk yıllarına öykünülmesi tartışmaları eksenine sıkıştırdığını gördük.Â
Bununla birlikte HDP, TİP, EMEP, EHP, TÖP ve SMF’nin katılımıyla kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı ve TKP-TKH-Sol Parti bileÅŸiminde oluÅŸan Sosyalist GüçbirliÄŸi 2023 seçimlerine sol muhalefetin hangi alternatiflerle yol alacağının somutlandığı bileÅŸimleri oluÅŸturdu. 2022 yılı boyunca HDP liderliÄŸindeki Emek ve Özgürlük İttifakı’nın demokratik haklar ve Kürt sorunu; Sosyalist GüçbirliÄŸi’nin ise cumhuriyetçi-laik hassasiyetler ekseninde belirginleÅŸen politik yörüngeleri Türkiye emekçi sınıflarının yıl boyunca karşı karşıya kaldığı sınıfsal sorunlara kapsamlı bir yanıt vermekten uzak kaldı. Â
2022 yılını açarken Türkiye gündemine köleliÄŸe mahkum edilmek istenen kurye emekçilerinin eylem dalgası damga vururken, yılı kapatırken ErdoÄŸan’ın grev yasağını tanımayarak greve çıkan ve direniÅŸleri zaferle sonuçlanan Bekaert işçilerinin mücadelesini hatırlatmak önemli. BBC Türkçe emekçilerinden, Alpin Çorap emekçilerine; Migros’tan AliaÄŸa gemi söküm tersanesine kadar daha pek çok direniÅŸ yıl boyunca bizlere bu topraklarda sınıf mücadelesi yükseldiÄŸinde havanın nasıl emekten yana dönebileceÄŸini hatırlatmış oldu.Â














