Lübnan’da Kriz ve Büyüyen Sefalet
Protesto İntiharları
Lübnan’da ekonomik krizin etkileri ağır bir şekilde yaşanmaya devam ediyor. Son dönemde ekonomik kriz kaynaklı intiharlara, bir protesto yöntemi olarak sıkça başvuruluyor. İç İstihbarat’tan yapılan açıklamada geçtiğimiz yıla göre intihar oranlarında ciddi bir artış yaşandığı belirtiliyor. Sadece geçtiğimiz Cuma günü iki intihar vakası kaydedildi.
61 yaşındaki emekli bir Lübnanlı, Beyrut’ta, yanında bir Lübnan bayrağı ile, “Ben kafir değilim, fakat açlık kafir.” yazılı bir not ve adli sicil kaydını bırakarak kendisini vururdu. Kuzeni, intihar eden kişinin açlık nedeniyle bu yola başvurduğunu belirtti. Bu intiharın ardından Beyrut’un Hamra bölgesinde protestolar patlak verdi. İkinci intihar vakasında ise Sidon kentinde, 37 yaşındaki işsiz bir kamyon şoförünün ekonomik nedenlerle intihar etti.
Finansal Kriz Derinleşiyor
Lübnan’da dolar kurundaki yüksek artış (resmi kura göre 1 dolar 1.507 Lübnan lirası, kara borsada 9.000 Lübnan lirası), yüksek enflasyon ve elektrik kesintileri yoksul emekçi halkı ciddi bir krizle baş başa bırakıyor. Ülkenin yaklaşık beşte biri, pandeminin ardından gelişen süreçte yoksulluk sınırının altında yaşamaya çabalıyor. Temmuz ayının başında, hükümeti ekmek fiyatlarına üçte bir oranında zam yaparken, dolar kurundaki artışa bağlı olarak temel tüketim maddelerindeki fiyat artışı durdurulamıyor. Middle East Eye’a konuşan Lübnanlı emekçiler bütün bir hafta boyunca un aramak zorunda kalabildiklerini ve şu an yaşanan panik alımlarının ülkedeki kanlı iç savaş yıllarında bile görülmediğini aktarıyor. Birçok markette görülebilen boş raflar durumu özetliyor.
Gıda enflasyonunun bir yıllık süreçte % 190’a ulaştığı belirtilirken, aşağıdaki tabloda geçtiğimiz Ekim ayından bu yana gıda fiyatlarındaki artışın boyutları görülebiliyor:
Ülkede, yakıt tedarikinde yaşanan problemler nedeniyle elektrik kesintilerinde de artışlar yaşanıyor. Elektrik kesintileri nedeniyle telekomünikasyon şebekelerinde de sıkça kesintiler gerçekleşiyor. Jeneratör kullanımı nedeniyle oluşan yoğun yakıt talebi ve Lübnan’daki akaryakıt fiyatının Suriye’den daha pahalı olması, akaryakıt kaçakçılığı krizi büyütüyor.
Siyasi Kriz
Lübnan’daki siyasi bölünmeler ekonomik krize karşı iktidarın seçeneklerini kısıtlıyor. IMF ve Körfez ülkelerinden destek alabilmek için geçtiğimiz Ocak ayında Hizbullah’ın da desteğiyle, Hassan Diab’ın başbakanlığında kurulan teknokrat hükümetin yerine Ekim 2019’da patlak veren protestoların devirdiği Saad Hariri’nin başbakanlığında tekrar yeni bir hükümet kurulması konuşuluyor. Ancak Lübnan’daki girift siyasal yapı içerisindeki çatlakların giderilmesi oldukça zor görünüyor.
Hariri, geçtiğimiz günlerde Hizbullah’ı hedefe alarak şunları dile getirmişti: “İçinde Riyad’a veya Suudi Arabistan’ın bir başka bölgesine Huti füzesi düştüğünde alkışlayan insanlar varken, hükümetin Körfez Arap ülkelerinden nasıl para sağlamasını isteyeceğini anlayamıyoruz. Mantık iki şeyin bir arada yürümeyeceğini söylüyor.”
Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah ise geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada Çin’i ülkeyi içine düştüğü krizden kurtarabilecek bir seçenek olarak öne çıkarmış ve şunları dile getirmişti: “Çinli şirketler ülkeye para akıtmaya hazırlar. Bu gerçekleşirse, ülkeye para, yatırım getirebilir, yeni iş imkanları yaratabilir…”
Sokaklar Susmuyor
Ülkedeki siyasi kamplaşma ve emperyalist rekabetin basıncı emekçilerin uzun bir süre bu krizle boğuşmasına neden olacak görünmektedir. Hemen hemen her siyasi seçenek emekçi sınıfların yaşadığı zorluklara bir çözüm getirmekten önce, kendi siyasal hegemonyasını nasıl artırabileceğine odaklanmaktadır. Lübnanlı emekçiler, tıpkı İran ve Venezuela’da olduğu gibi kaderine terk edilmiş durumdalar ve kaderlerini sadece kendilerinin değiştirebileceğinin farkındalar.
Lübnan’da onlarca yıllık bir iç savaş geçmişine rağmen ülkedeki hemen hemen bütün etnik ve dini kimlikler protestolarda omuz omuza bir araya gelebiliyorlar. Nasrallah’tan Hariri’ye kadar bütün burjuva siyasal özneler kitlelerin öfkesinden nasibini alıyorlar.
Ortadoğu’da Lübnan, İran ve Irak’ta emekçilerin öfkelerinin sokakları dolduracağı günleri sıkça görmeye devam edeceğiz. Bize düşen kitlelere yeni bir alternatifi işaret edebilecek sosyalist öncüyü büyütmektir.