Kürtlerin Nakba'sı Emekçilerin Bayramı Olmayacak – Güneş Gümüş

Kürtlerin Nakba'sı Emekçilerin Bayramı Olmayacak – Güneş Gümüş

ethnic cleansing of kurds in syria ile ilgili görsel sonucu
Filistinliler 15 Mayıs 1948’de İsrail’in kurulmasını her yıl yıldönümünde “Nakba” yani Büyük Felaket olarak anarlar. Yüz binlerce Filistinli bu günden sonra zorunlu göçe tabi tutuldu ve bir daha ana vatanlarına dönemediler. İsrail ile yapılan her savaştan sonra Filistinlilerin boyunduruğu daha da ağırlaştı…
Suriye’de Kürt halkı, iç savaşın başlamasının ardından yeni bir dönemin başladığını düşündüler, ama emperyalist denklemler iyimserliği kabusa çevirdi.
Emperyalizm için ezilen halkların mücadelesi bugüne kadar çıkarlarına yaradığı ölçüde sahiplenildi veya desteklendi. Örneğin, 1948’de Filistin’i satan İsrail’i ilk tanıyan devlet olan Stalin SSCB’si idi. Kürt ulusal hareketi ise bugün ABD’ye boşuna güvenmişti.
Yaşanan Kürtlerin Nakba’sıdır, çünkü verilen savaşın sonuçları uzun erimli ve dramatik olacaktır. Güçler arasındaki orantısızlık ve bu arada diplomatik dengeler ortada olduğu için çatışmalarda farklı bir olasılığa fazla alan kalmamış durumda.
RTE-Trump pazarlığını kesin olarak bilmek mümkün değil, ama Kuzey Suriye’yi boydan boya kat eden M-4 karayolunun yeni sınır olacağı konuşuluyor. Bu da RTE’nin çokça bahsettiği 30 km derinliğindeki yeni bir kuşağın oluşması anlamına gelecek. Bu da sınırdaki bölgenin can damarları olan Kobane, Tel Abyad, Serakeniye, Kamışlı, Menbiç, Derik gibi şehirlerin AKP ve cihatçı örgütlerin yönetimine geçişi demek.  Bu durum,

  • Rojava’nın fiili olarak bitişi
  • Bölgedeki demografik yapının değişmesi
  • YPG’nin güneye Kürt varlığının çok azaldığı daha çöllük alanlara çekilmesi
  • ABD’nin bu kuşağın altında varlığını sürdürerek Rakka, Haseke gibi şehirlerde petrol havzalarını elde tutmaya ve bu arada Esad yönetimi ile İran yanlısı milislere baskı yaparak İran-Irak-Suriye bağlantısını kesmeye devam etmesi

anlamına gelecektir.
Bu ihtimallerin gerçekleşmesi durumunda YPG’ye biçilen rol ABD’nin stratejik çıkarları adına bölgede bekçilik yapmak olacaktır. YPG’nin buna razı gelip gelmeyeceğini yine dengeler belirleyecektir. ABD ile arayı bozmanın alternatifi Esad rejimi ile yakınlaşmaktır, ama bunun için Esad’ın önce Rusya’dan izin alması gerekecektir. Rusya da AKP-ABD ilişkilerine bakarak pozisyon belirleyecektir.
Bu iki eski ortağın arasındaki en büyük problem Kürtlerle ilgiliydi. ABD, RTE’ye istediğini verdiğine göre bu saatten sonra Türkiye-ABD ilişkilerinin düzelme dönemine girmesini bekleyebiliriz. Rusya da bu durumda İdlib konusunda RTE’yi sıkıştırıp Kürtlerle arasını iyileştirmeye bakabilir. Bu durumda da Esad’ın YPG’ye el uzatması mümkün olabilir. Ama her durumda TSK ve ÖSO’nun sınırdaki 30km’lik koridordan ve bu arada Afrin’den çekilmesi hiç de kolay olmayacaktır. AKP iktidarda olduğu müddetçe o bölgelerde korsan bir devlet yapılanmasına gitmekten, nüfus yapısını bozmaktan ve bu arada elinde tuttuğu cihatçı örgütleri beslemekten vazgeçmeyecektir. Türkiye’de siyasi iktidar değişimi olursa, ancak o zaman, Esad Ankara’nın insafa gelmesini ve Kuzey Suriye’yi (YPG’den arındırılmış olarak kalacak şekilde) Şam’a bırakmasını umabilir.
AKP’nin Suriye iç savaşının son döneminde önüne çıkan fırsatları iyi değerlendirdiği ve turnayı gözünden vurduğuna şüphe yok. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan, ağır bir yerel seçim yenilgisi yaşayan, hegemonyasının zayıflamasına engel olamayan, partisinden ayrılanların yarattığı tehlikelerle boğuşan RTE, içerideki zayıflığı dışarıdaki askeri bir başarıyla giderme; ayrıca kuruluşundan beri bölünme korkusu yaşayan bir devletin güney sınırındaki “bölücü düşmanını sınır ötesi bir operasyonla ezen ulusal bir lider” olarak yıldızını parlatma şansını yakaladı. Dediğini yapan, kararlılığını gösteren, dünya devi ABD’ye kendi oyununu dayatan ve neticede istediğin alan “reis” imajı şu sıralar tam gaz. CHP-HDP-İyi Parti muhalefet bloku çatlamış, otoriterlik yeniden yükselmiş, gündem tamamen değişmiş durumda.
Gelgelelim kopartılan onca patırtıya rağmen büyük şehir sokaklarında öyle canlı bir şoven hava da yok. HDP dışında ağzını açan hemen herkes şoven koroya katılmış olsa da görüntü aldatıcı. AKP diktasına karşı kemikleşmiş toplumsal muhalefet zeminleri aşınacak gibi değil. RTE’nin destek tabanının doğal sınırlarının olduğunu daha önceki deneyimlerde de görmüştük. RTE kendisi adına büyük bir öykü elde etmesine elde etti, ama bunun AKP’ye halk desteğindeki anlamlı bir artışa denk gelmesi başka bir şeydir. AKP’nin elde ettiği geçici bir ferahlama durumu olacaktır. Bu toz duman dağıldığında, şovenist histeri de geride kalacaktır, tıpkı Suriye’ye yapılan iki sınır ötesi operasyon sonrasında olduğu gibi.
Türkiyeli emekçiler Kürtlerin ulusal ve demokratik taleplerine kulak kabartmayı öğrenmelidir. Şovenist arabanın emekçileri götüreceği yer kardeş halklar arasında daha fazla düşmanlaşma, kimlik çatışmalarının nüksetmesi, daha fazla yoksulluk, geleceksizlik, işsizlik ve iş cinayetleridir.
Kürtlerin özgürlüğü ise ancak emperyalist kapitalizme saldıran, yerleşik düzene topyekün saldıran birleşik bir sınıf hareketi ile mümkün olabilir. 100 yılı aşan Kürtlerin ulusal mücadele tarihi de göstermiştir ki emperyalist denklemler temelinde ezilenler özgürleşemez. Filistin için de aynısı geçerlidir. Türkiye, Kürdistan ve tüm Ortadoğu’da enternasyonalist sosyalizm mücadelesi için emekçi ve gençlik enerjisi fazlasıyla mevcuttur. Ezilenlerin direnme hakkı vardır ve elbette meşrudur, diğer taraftan kimlik temelli mücadelelerin tüm halklar için tam bir çıkmaz olduğunu deneyim fazlasıyla ispatlamıştır.

KATEGORİLER