Korkunun Ecele Faydası Yok! – Güneş Gümüş
Dün T24’te Baskın Oran’ın yazısına konu olan ilginç bir mektup vardı. Mektubun sahibi, Oran’ın eski bir öğrencisi. Siyasal’dan iyi bir derece ile mezun olduktan sonra bir kamu kuruluşunda uzman yardımcısı olarak çalışmaya başlamış; kariyer olarak daha da ilerlemiş ama darbe sonrasında 16 Ağustos’ta görevden uzaklaştırılmış ve 1 Eylül KHK’sı ile işten atılmış. Annesi, babası, hatta bütün akrabaları 12 Eylül darbesi sonrasında hapis yatmış; Alevi ve sol görüşlü bir ailenin evladı olarak Siyasal’ı kazandıktan sonra ailesinin politik eylemlerden uzak durma telkinleriyle herhangi bir protesto eylemine bile katılmadığını dile getiriyor mektubun yazarı. Mektubun bundan sonrası daha da ilginç: “Şu an katılmadığım ya da destek vermediğim her türlü direniş faaliyeti için tarifsiz bir pişmanlık içerisindeyim. Ne siyasi görüşüm, ne mezhebim ne de hayat felsefemi kimse bilmiyor, kimse beni tanımıyor. Adeta kendimi ‘yok’ gibi hissediyorum ve en acısı da ‘yok’ olduğum için bunların başıma geldiğini düşünüyorum.”
Aynı KHK ile benim, Ankara Üniversitesi Sosyoloji bölümünde birlikte çalıştığım; farklı bölümlerde olsak da Eğitim-Sen toplantılarında, eylemlerinde elimizden geldiğince birlikte koşuşturduğumuz; birlikte derslere girdiğim; tanısam da tanımasam da aynı barış çağrısına imza atarak yüreklilik gösterdiğimiz birçok dostum da üniversiteden tasfiye edildi. Ama Baskın Oran’a yazan arkadaş gibi değil hiçbiri; yani “yok” hükmünde değiller. Eğitim-Sen’liler, barış imzacısılar… İnandıkları uğruna ellerini taşın altına koymuşlar…
Hani mektubu yazan arkadaş diyor ya “yok olduğum için bunların başıma geldiğini düşünüyorum”; birçok kamu kuruluşu benzer hikayelerle dolu. Göze batmamak için, korktuğu için etnik kimliğini, mezhebini, siyasi görüşlerini saklamış, başıma bir iş gelir diye KESK’e üye olmamış binlerce memur var. Arkadaş da onlardan biri muhtemelen. Şimdi cadı avı başladığında Fetocu olmadığının kanıtı da yok ki kendini koruyabilsin, birileri ona sahip çıkabilsin. Böyle bir cadı avına maruz kaldığında üstüne atılan çamur karşısında da ailesiyle birlikte yapayalnız. Oysa ki işten atılan Eğitim-Sen’lilere sahip çıkan ne çok insan var; dayanışma fonlara toplanıyor; yalnız kalmamaları için maddi-manevi-hukuki destek sağlanıyor. Böylece bu cadı avına karşı hep birlikte bir duruşla direniliyor.
Yanlış anlaşılmasın; derdim hiç beklemediği bir cadı avının mağduru olmuş birini küçük düşürmek değil… Ancak bu yaşananlarda unutulmaması gereken bir ders var; gelecekte bize çok lazım olacak. AKP ve Erdoğan, kalıcı şekilde Türkiye’yi yeniden dizayn etmek istiyor. Hani var ya bu dönemi 12 Eylül’le karşılaştırıp o zaman bile böylesi olmadı diyenler. Çünkü 12 Eylül darbecileri sürekli olmayacaklarını biliyorlardı; AKP ise sürekli olacağına inanıyor ve bunu sağlamak için hamle yapıyor.
Sözün özü, korkunun ecele faydası yok! Kabuğunuza saklansanız da, sessizce kenardan izleseniz de Alevi olmaktan, Kürt olmaktan, solcu-muhalif olmaktan, laik bir yaşam tarzında ısrardan vazgeçmediğiniz sürece sıra size de gelecek! Korkanın anası ağlamamış diye mücadele düşmanı bir atasözümüz var; işte onun çağı çoktan kapandı. Şimdi korkulduğu, birlikte tepki verilmediği sürece anamız ağlayacak. Unutmayın biz AKP’nin yok sayamayacağı, İran gibi bir zapturap rejimi yaşama geçirmeden sindiremeyeceği milyonlarız. Yeter ki gücümüzü bilelim.