Kazakistan’da Yoksulluk İsyanı İktidarı Devirdi
Kazakistan’da LPG fiyatlarına % 50 zam yapılmasına karşı başlayan protesto dalgası dün hükümetin istifasını beraberinde getirdi. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert, Tokayev’in Başbakan Askar Mamin liderliğindeki hükümetin istifasını kabul ettiği açıklandı.
Almatı… pic.twitter.com/oNwnUwhTBz
— Erkin Öncan (@erknoncn) January 4, 2022
Kazakistan’da zamlara karşı 2 Ocak’ta Janaözen kentinde başlayan kitlesel protestolar kısa sürede Almatı ve Mangistau eyaletlerine de sıçramış, bu eyaletlerde Cumhurbaşkanı Tokayev tarafından OHAL ilan edilmişti. Eylemlere Aktau kentinde bulunan Kazakistan’ın en büyük petrol üreticisi Tengizchevroil şirketine bağlı işçiler de destek verdiler. İlan edilen OHAL ve sokağa çıkma yasaklarına rağmen halkın sokakları terk etmedi ve eylemler daha da radikalleşti. Ülkenin en büyük kenti olan eski başkent Almatı’da hükümet cep telefonu ve internet şebekelerini iptal ederek kitlelerin iletişimini kesmeyi denedi.
Protestolar üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev dün twitter hesabından yaptığı bir paylaşımla özel bir komisyon oluşturulduğunu ve ülkenin çıkarlarını da göz önüne alacak şekilde bir çözüm bulunacağını; ayrıca LPG fiyatlarının 50 tengeye düşürüleceğini açıkladı. Bunun üzerine perakende petrol satıcıları LPG fiyatlarında % 25 indirime giderken, hükümet bunun ötesinde bir indirimin üretim maliyetlerini karşılamayacağını belirtiyordu.
Kazakistan’da Mesele Sadece LPG Fiyatları mı?
LPG fiyatlarında indirime gidilse bile protestolar; yolsuzlukları ayyuka çıkan yöneticilere, nepotizme, giderek kötüleşen yaşam şartlarına, eşitsizliklere ve politik baskılara yönelik öfkeyi de sokağa yansıtıyor.
Özellikle Nazarbayev yönetimi altındaki Kazakistan’da en çok öfke çeken noktalardan birisi yolsuzluklardı. Ülkenin yolsuzluk endeksi 2020 yılında 34’ten 38’e yükselmişti. Ülke yolsuzluk sıralamasında 180 ülke arasında 94. Sırada bulunuyor. Nazarbayev’in çocukları Dariga Nazarbayeva ve Nurali Aliyev’in Londra’da 103 milyon dolar değerinde lüks gayrimenkullerinin bulunduğu ortaya çıkmıştı. Yine önemli bir Kazak yetkilinin 2017 yılında Paris merkezde 65 milyon euroluk lüks bir apartman satın aldığı ortaya çıkmıştı. Bu tarz ifşalar ülkenin devasa petrol zenginliğinin bir avuç aile eşrafı ve yönetici elit tarafından yağmalandığını halkın gözünde daha açık hale getiriyordu.
Her ne kadar 2019 yılında istifa etmiş olsa da “Ulusun Lideri” ünvanını taşıyan ve güvenlik konseyi başkanı olan Nursultan Nazarbayev ülke siyasetinin ve ekonomisinin halen en önemli belirleyicisi konumunda. Nazarbayev sadece siyasi mekanizmayı değil, ülkenin Samruk Kazına adıyla bilinen ve bünyesinde devlete ait demiryolu şirketini, KazMunayGas, Air Astana ve daha pek çok şirketi barındıran Ulusal Refah Fonu’nu da kontrol ediyor. Hatta ülkenin başkenti Astana’nın adı 2019 yılında Nazabayev onuruna Nur-Sultan olarak değiştirilmişti. Bu karar Kazakistan’ın Almatı başta olmak üzere birçok bölgesinde protestolarla karşılanmıştı.
1991 yılında ilan edilen bağımsızlığın ardından geçen on yıllarda Nazarbayev başta olmak üzere ülkenin siyasi elitlerini büyük oranda Stalinist bürokrasiden devralınan kadrolar oluşturuyor. Nazarbayev’in istifasıyla birlikte geçiş sürecinin iplerini de bu unsurlar sıkı sıkıya elinde tutuyor.
19 milyonluk ülkede muhalif hareketler devlet tarafından baskılanırken protestolara sadece belirli şartlar altında izin veriliyor. Buna rağmen ülkenin yakın geçmişinde toplumsal muhalefetin önemli çıkışlarına rastlamak mümkün. 2011 yılında yine Mangistau eyaletindeki Janaözen kentinde petrol işçileri, ücret artışı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talepleriyle greve gitmişti. Nazarbayev yönetiminin müdahalesi sonucu 17 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmıştı. Bu grev ve katliam ülkenin 30 yıllık tarihinin en önemli dönemeçlerinden biriydi.
Nazarbayev rejiminin en büyük korkularından birisi eski Sovyet coğrafyasında benzerlerini sıkça gördüğümüz renkli devrimlerdi. Özellikle yurtdışında sürgünde bulunan oligark ve eski Enerji Bakanı Muhtar Ablyazov liderliğindeki Kazakistan’ın Demokratik Seçimi (DVK) sıkça eylem çağrısında bulunuyordu. Parti 2018 yılında yasadışı ilan edildi. DVK ile ilişkilendirilen Sokak Partisi de 2020’de yasaklanmıştı. Özellikle 2019 yılında Nazabayev’in istifası sonrasında DVK’nın yaptığı sokak eylemleri çağrıları etki yaratmayı başarmıştı. Eylemlerin etkisiyle, Tokayev sınırlı bir reform düzenlemiş ve sokak eylemlerine devletin izni dahilinde müsaade edilmesi kararı alınmıştı.
Pandeminin etkisiyle yükselen enflasyon 2021 yılında sınıf mücadelesinin yükselişini de beraberinde getirdi. Çalışma Bakanlığı’nın resmi verilerine 2021’in ilk 9 ayında petrol zengini üç farklı bölgede fiyat artışlarına karşı 1.700 işçinin greve çıktığı yansıdı. Oxus Society’e göre 2021’in ilk 6 ayında 548 protesto eylemi gerçekleştirilirken, bu eylemlerin önemli bir bölümü ekonomik gerekçelerle gerçekleştirildi. 2018-2020 yılları arasında 30 grev gerçekleştirilirken, 2021’in ilk yarısında 39 grev gerçekleşti. Bu mücadelelerin önemli bir bölümü son protestoların patlak verdiği Mangistau ve Janaözen bölgesinde gerçekleşti.
Kazakistan’da yaşanan isyan, elbette benzeri zamlarla fazlasıyla yüz yüze kalan Türkiye’de de dikkatleri çekiyor. Aynı günlerde Erdoğan’ın sokağa çıkacak kitleleri tehdit etmesi sebepsiz değil. Derinleşen ekonomik ve sosyal çelişkiler Kazakistan’da olduğu üzere kırılganlaşan rejimleri daha da saldırgan hale getiriyor. İktidara yarayacağı gerekçesiyle sokak seçeneğine sürekli burun büken muhalefete rağmen, Türkiyeli emekçilerin hükümete geri adım attıran Kazakistanlı emekçilerden öğrenecekleri çok şey var.