Katledilişinin 105. Yılında James Connolly ve Paskalya Ayaklanması-B. Defne Erten

Katledilişinin 105. Yılında James Connolly ve Paskalya Ayaklanması-B. Defne Erten

Emeğin davası İrlanda’nın davasıdır. İrlanda’nın davası emeğin davasıdır. Bunlar birbirinden ayrılamaz. İrlanda özgürlük peşindedir. Emek, özgür İrlanda’nın kendi kaderinin tek sultanı, toprağı üstündeki ve içindeki her maddenin en yüksek maliki olması peşindedir.”

(James Connolly, Seçme Yazılar, s.41)

 

Şu anki İngiltere topraklarının asıl yerlileri olan Kelt uygarlığının yıkımı, MS. I. yy’da gerçekleştirilen Roma istilasıyla başlamış, 5. yy’da ise Roma’nın güç kaybetmesiyle Anglo-Sakson ve Norman kabilelerinin bölge yönetimini ele geçirmesi ve şuan Galler’i de içinde bulunduran adalara Keltleri sürmesiyle devam etmişti. İrlandalılar işte bu 2000 yıl önce başlayan baskının sonucunda yerlerinden edilen Keltlerden oluşan altı ulustan biri. 800 yıl boyunca resmi olarak İngiltere’nin en eski sömürgesi olan İrlanda’da yaşayan halkın en büyük ilhamları Fransız Devrimi ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı oldu. Buradan alınan ilhamla çeşitli direniş öyküleri yazılsa da 1916 yılında gerçekleşecek olan Paskalya Ayaklanması’nın yeri gerçekten ayrıdır. Bu ayaklanmanın fitili ateşlemesiyle 1922 yılında resmi bağımsızlık elde edilmiştir.

James Connolly ve en yakın dostu ve yoldaşı İngiliz bir Protestan olan James Larkin, hem yüzyıllardır ezilen İrlanda halkının, hem de bütün Britanya’daki işçilerin birliği ve kurtuluşu için yıllarca mücadele etti. Fakat bu mücadele haklı ve onurlu olmasına karşın bir o kadar da zordu. Bir tarafta İngiliz devletinin baskısı, bir tarafta kendi çıkarları için Kuzey ve Güney İrlanda’daki mezhep farklılığını düşmanca bir kutuplaşmaya çevirip İrlandalı işçilerin birleşik mücadelesini baltalamaya çalışan burjuvazi, bir yanda İngiliz işçileri ile İrlandalı işçilerin çıkar birliğini bozmaya yeminli sendika bürokratları bulunuyordu. Connoly ve yoldaşları ise bütün bu tehditlere karşın mücadele etmeyi sürdürdüler James Connolly ve James Larkin önderliğindeki İrlanda Ulaştırma ve Genel İşçiler Sendikası, ITGWU, I. Dünya Savaşı’na giden dönemde milyonlarca İngiliz ve İrlandalı işçinin katılımıyla çok büyük kitlesel grevler düzenledi. Burjuvazinin Katolik ve Protestan işçilere yönelik kutuplaştırma politikası kırılmıştı. 1909 yılından 1912 yılına kadarki üç yıllık süreçte, 41 milyon işgünü grevde geçti. Bu durum egemenleri o derece kızdırmıştı ki, ITGWU’yu kapatmak için bütün baskı mekanizmalarını çalıştırdılar fakat sonuçsuz kaldı.

1914’te diğer sendikaların ihanetiyle birlikte işe geri dönmek zorunda kalan işçilerin mücadelesine en kötü şekilde I. Dünya savaşı ket vurdu. Sözde işçi partileri olan sosyal demokrat partilerin ve sendikaların kendi ülkelerinin burjuvazilerini destekleyerek savaştan yana aldıkları tutumla birlikte işçilere ya cepheye gidip kendi sınıf kardeşini öldürmekten ya da açlıktan ölmek pahasına en düşük ücretlerde çalışmaktan başka yol bırakılmamıştı. Ancak 1913 grevlerini ve 1914 ihaneti hafızalarından silmemiş işçiler üçüncü bir yol yaratmak zorundaydı fakat bu da sadece pasif bir savaş karşıtlığından ibaret olamazdı; emperyalist savaşın kendisiyle, devlet baskısıyla, patronlarla ve kendi milliyetçi hainleriyle aynı anda ve var güçleriyle savaşmak zorundaydılar. İşte Paskalya Ayaklanması böyle başladı.

Sosyalist İrlanda Cumhuriyeti taleplerinin yükseltileceği ve bizzat sınıf bilinçli işçilerin oluşturduğu silahlı milislerle gerçekleştirilecek olan Paskalya Ayaklanması, 24 Nisan 1916’da James Connolly önderliğindeki ITGWU’nun Yurttaş Ordusu’na ve gönüllülere bağlı 2000 silahlı işçinin Dublin’deki en merkezi devlet binalarını ele geçirmesiyle birlikte başladı. Ayaklanmaya, küçük burjuva milliyetçi özelliklere sahip Gönüllüler Ordusu da destek verme kararı aldı fakat sosyalist bir önder olan Connolly, işçileri bu konuda şöyle uyarıyordu: “Bizim kazanma şansımız binde bir. Ama eğer kazanırsak tüfeklerinizi indirmeyin, çünkü Gönüllülerin farklı amacı olabilir. Hatırlayın, biz sadece politik değil, ekonomik özgürlük de istiyoruz.”

Ayaklanma, İngiliz ordusu tarafından kısa sürede bastırıldı. Ayaklanmanın liderliğini yapanlar ve 90 işçi ölüm cezasına çarptırıldı ve binlerce İrlandalı İrlanda ya da İngiltere’de hapse atıldı. Ağır yaralı olarak arkadaşlarını kurtarmak amacıyla teslim olan Connolly, 12 Mayıs 1916’da ayağındaki kangren nedeniyle oturur şekilde duramadığından sandalyeye iple bağlandıktan sonra kurşuna dizildi.

“Yarın İngiliz ordusunu Dublin Kalesi’nden sürer ve yerine  yeşil bayrağı çekseniz de yerine Sosyalist Cumhuriyet kurmazsanız  tüm çabalarınız boşa gidecektir.”

Connolly, silahlı 2000 işçiyle Britanya gibi merkezi ve katı, barbarlıktan asla geri durmayacak bir devlet mekanizmasının karşısında zafer elde etmenin çok da olası olmadığının farkındaydı. Ancak o ve önderlik ettikleri işçilerin amacı, İrlanda halkının nihai kuruluşunun ancak sosyalizm bayrağı altında verilecek bir mücadeleden geçeceğinin kanıtı olan bir gelenek bırakmaktı. Haklılıklarını anlamak için İrlanda işçi sınıfının mücadele tarihine ufak bir göz gezdirmek bile yeterli olacaktır. Örneğin 1912’de Dublin ve Belfast’taki bütün işçilerin örgütlediği grev dalgası sonucunda güya bütün istekleri İrlanda’nın bağımsızlığından başka bir şey olmayan sağ milliyetçi unsurlar ve kilise birleşerek İrlanda burjuvazisinin aldığı lokavt kararını destekledi. ITGWU’ye yönelik karşı devrimci hareket işçileri korkutmaya çalışmaktan tutun, sendikanın matbaasını basıp yakmaya ve grev örgütleyicilerine yapılan saldırılara kadar vardı. Bu yapılanların sebebi de aslında oldukça açık ve nettir. İrlanda burjuvazisi kendi atını istediği gibi koşturmak için İrlanda’nın bağımsızlığını desteklemektedir fakat iş İrlanda işçi sınıfının hem İngiltere’den hem de kendi asalak sınıfından kurtulmak istemesine geldiğinde en yakın dostu İngiltere burjuvazisi, İngiltere devleti, İngiltere ordusu olmuştur.

Paskalya Ayaklanması bastırıldıktan ve liderleri katledildikten sonra başsız kalan işçi sınıfının imdadına koşan partiler ve örgütler işte bu karşı devrimci unsurların içinden çıkmıştır. 1922’de bağımsızlığın elde edilmesiyle kurulan şey aslında İrlanda burjuva cumhuriyetinden başka bir şey değildir. Şimdi ise yine aynı sağ geleneğin devamcıları sözde James Connolly’yi sahiplenmeye çalışmaktadır fakat Connolly ve yoldaşlarının bıraktığı gelenek ancak ve ancak Sosyalizmin Kızıl bayrağını taşıyarak sahiplenilir ve ilerletilir.

Connolly, İrlandalı ve İngiliz işçilerinin birliği ve sosyalizm için savaştı. 2.Enternasyonal’in kapitalizme adapte olmuş liderleri ve bu arada Plehanov Paskalya Ayaklanması’ndan ürküntü ve hatta tiksinti duyarken onu selamlayanlar ise bir yıl sonra ilk muzaffer işçi devrimine liderlik edecek olan Lenin ve Troçki’den başkası değildi. Ayaklanmayı, darbe olarak kınayanlara Troçki ve Lenin’den tokat gibi yanıtlar geldi. Rus sosyal demokrat Plehanov’un “zararlı bir hareket” olarak nitelediği hareketi Troçki, “işçiler öçlerini Llyod George’un cellâtlarından alacaklardır” diyerek selamladı. Lenin, Dublinli işçilerin cesaret ve umut ateşini coşkuyla karşılayarak “İrlanda’lıların talihsizliği, Avrupa proletaryasının isyanının henüz olgunlaşmamış olduğu bir sırada yakalanmalarıdır” diye değerlendirdi.

KATEGORİLER