Katalonya'da İsyan: Politik Tutsaklara Verilen Cezalara Karşı Yüz Binler Ayağa Kalktı!
Katalonya, 2 yıl önce düzenlenen bağımsızlık referandumunun etkilerini yaşamaya devam ediyor. Referandumu düzenleyen 9 Katalan lider İspanya Yüksek Mahkemesi tarafından 14 Ekim’de 9 ile 13 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. 13 yıl ile en yüksek cezayı Katalonya’nın eski başkan yardımcısı Oriol Junqueras aldı. Jungueras halkı isyana teşvik ve kamu fonlarını kötüye kullanmaktan suçlu bulundu. Katalan halkının bu karara karşı tepkisi ise oldukça sert oldu. Barselona ve Girona başta olmak üzere Katalonya’ya bağlı kentlerde eylemler günlerdir sürüyor ve polisle şiddetli çatışmalar gerçekleşiyor. Süregiden eylemlere Katalan emekçiler de genel grev düzenleyerek destek oldular. AFP’ye göre eylemlerde bugüne kadar 125 kişi yaralandı, 110 kişi gözaltına alındı. Hong Kong’da ÇKP rejimine karşı gerçekleştirilen havalimanı işgaline benzer şekilde Barselona’da da Tsunami Democratic’in çağrısıyla eylemlerin merkezi noktalarından biri haline gelen El Prat Havalimanı’nda ise şimdiye kadar 100’den fazla uçuşun iptal edildiği belirtiliyor. Öte yandan bu haftasonu Barselona ile Real Madrid arasında oynanacak olan El Classico ise güvenlik gerekçesiyle ileri bir tarihe ertelendi.
Öte yandan İspanyol devleti eylemlerin düzenlenmesine öncülük eden Tsunami Democratic hareketinin websitesini ve sosyal medya hesaplarını kapatma kararı aldı. Önceki eylemlerden farklı olarak, Tsunami Democratic hareket içerisinde Omnium ve Katalan Ulusal Meclisi gibi bağımsızlık yanlısı gruplardan daha fazla ön plana çıkarken; eylemlerin örgütlenmesinde sosyal medya ve mobil uygulama etkili bir araç olarak kullanılıyor. Hareketin Telegram grubunda 330.000 kişi yer alırken, bu durum kitleleri hızlı bir şekilde mobilize edebilmelerine olanak tanıyor. Bu da Tsunami Democratic hareketini doğal olarak İspanya’da hedef haline getiriyor.
İspanyol devleti ayrıca polise saldıran ve şiddet eylemlerine başvuran göstericileri 6 yıl hapis cezasıyla tehdit etti.
18 Ekim Cuma günü ise Katalonya’ya bağlı 5 ayrı kentten Barselona’ya yüzbinlerce insan akın etti. Eyleme yaklaşık 500.000 kişinin katıldığı belirtiliyor. Eylem sırasında birçok ana yolun ulaşıma kapanması kentte hayatı durma noktasına getirdi. Barselona’nın en büyük fabrikası olan SEAT otomotiv fabrikasında üretime Perşembe ve Cuma günü ulaşımda yaşanan zorluklar nedeniyle ara verildi. Öte yandan Cuma günü için çağrısı yapılan genel greve sendikaların aktardığına göre mağazaların % 80’i, fabrikaların üçte biri ve küçük işletmelerin yarısı katıldı. Öte yandan eğitim işkolunda çalışan kamu çalışanlarının % 42’si greve destek verirken, bu oran üniversitelerde % 90’a kadar çıktı. Öte yandan Barselona Limanı’nda çalışan işçilerin % 21’i greve katıldı.
Öte yandan hakkında İspanyol mahkemeleri tarafından Avrupa çapında tutuklama emri çıkarılan, 2017’deki referandumdan bu yana Belçika’da sürgünde bulunan eski Katalan Özerk Bölge Başkanı Carles Puigdemont Cuma günü sabah saatlerinde karakola giderek teslim oldu. Puigdemont çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Yaşanan gelişmeler Katalonya sorununun bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor. İspanya’nın Katalan halkına karşı Franco dönemini aratmayacak bir baskı kurduğunu söylemek gerekmektedir. Katalanlar iki yıldır hem sürgünde bulunan hem de tutuklu olan liderlerinin serbest bırakılmasını ve kendi kaderini tayin hakkı verilmesini talep ediyor. Geçtiğimiz ay, 11 Eylül’de yine 600.000 kişinin katıldığı (SEP olarak bizim de katılım gösterdiğimiz) Katalan Ulusal Günü’nde de temel talepler bu yöndeydi. Öte yandan Barselona ve Girona gibi ulusal sorun konusunda politizasyonu yüksek kentlerde bugünkü eylemlere yol açacak bir enerji birikiminin varolduğu kendisini hissettiriyordu. 11 Eylül’de yapılan eylemlerde de gözlemlediğimiz üzere özellikle neoliberal politikalardan en çok etkilenen unsurların başında gelen gençlik giderek radikalleşiyor. İspanya’nın bu öfkeyi uzun süre baskı uygulayarak kontrol etmesi mümkün olmayacaktır. Nitekim Avrupa’da benzeri problemlere sahip olan Belçika ve İngiltere gibi ülkeler de ulusal sorun konusunda benzeri ayrılıkçı eğilimlerin (İskoçya, Flaman meselesi) tetiklenmesinden endişe ediliyor.
Öte yandan Uluslararası Sosyalist Birlik’in (ISL) İspanya seksiyonu olan SOL örgütü de Katalonya’nın bağımsızlığı için verilen mücadelede Katalan emekçileri ile omuz omuza mücadele büyütmeye çalışıyor. Şurası bir gerçek ki mücadelenin belirleyeni sadece Katalonya olmayacak. Katalan mücadelesinin liderliğini elinde bulunduran unsurlar son eylemlerde de görüldüğü üzere emekçileri ve gençleri mümkün olduğunca eylemlerde barışçıl davranmaya çağırarak hareketin pasif bir tepkisellikle sınırlamaya çalışıyor. Fakat iki yıldır görüldüğü üzere seyreltilmiş bir Franco rejimini hayata geçiren İspanya devletinin şiddete yönelsin veya yönelmesin, radikal veya barışçıl farketmeksizin Katalan hareketine oldukça saldırgan yaklaşacağı ortadadır. Kendi kaderini tayin hakkını elde etmek, politik tutsakları özgürlüklerine kavuşturmak, demokrasinin sınırlarını genişletmek için yapılması gereken İspanya’nın diğer ezilen uluslarını ve sömürülen emekçi sınıflarını arkasına alan bir sınıf mücadelesinin yükseltilmesidir.
https://www.youtube.com/watch?v=KslSfyTEpD4