Kadınlara Değil, Katillere Barikat İstiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ülke çapında yakıcı bir gündem haline geldiği şu günlerde, kadın düşmanı AKP iktidarının kadınlara ve kadın hareketinin öznelerine yönelik saldırganlığı yeni bir evreye geçmiş durumda. Yaratmaya çalıştıkları karanlık toplum projesinin karşısında dimdik duran ve sesini en sert OHAL koşullarında bile çıkarabilmeyi başarmış olan kadın hareketi AKP’nin ve aşırı sağın diğer unsurlarının oldukça canını sıkıyor. Her gün gittikçe artan kadın cinayetleri ve cinsel şiddet karşısında AKP yargısının katillerin sırtını sıvazlayıcı konumu ile yine AKP’nin bir zamanlar imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin arasında 90 derece fark var. Bu durum, AKP’nin kendi tabanında ve yönetici kadrosunda bile tartışma konusu olmuşken, sokakların kadınların eşitlik ve özgürlük talepleriyle hareketlenmesi ihtimalinden bir hayli ürküyorlar. Hal böyle olunca da bir yandan “AKP yokken kadının adı yoktu bu ülkede” diyen partinin emrindeki kolluk kuvvetleri kadınların üzerinde postallarıyla tepiniyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne ve kadınların yaşam hakkına yönelik saldırılar her geçen gün artıyor. Pınar Gültekin’in katledilmesinin ardından İzmir’de Pınar Gültekin ve öldürülen tüm kadınlar için toplanan kadınlara Türkiye’de bile çok sık rastlamadığımız türden bir polis şiddeti gerçekleştirildi. Kadınlar yerlerde tekmelendi, saçlarından sürüklendi. Yalnızca bir kaç gün sonra, 24 Temmuz Cuma Günü, Ayasofya’nın açılışına giden grup, valilik kararıyla metro seferini durduran kadın makiniste linç girişiminde bulundu. AKP’nin Ayasofya’ya namaz çağrısına tekbirlerle giden güruhun sistematik kadın düşmanlığıyla nasıl beslendiğini on saniyelik bir videoda görmüş olduk. 26 Temmuz gününe ise SKM üyesi kadınların toplantı yapacakları gerekçesiyle gözaltına alınma haberleriyle uyandık. Yine 26 Temmuz günü İstanbul’da “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sloganıyla forum çağrısı yapan kadın örgütü üyeleri forum bittikten sonra bindikleri araçlardan, oturdukları mekanlardan, yolda yürürken sokak arasında sıkıştırılarak kadınların korunmak istedikleri canilerin adeta temsili olmuş polisler tarafından gözaltına alındılar! Öte yandan, 20 gün boyunca 18 yaşındaki I.E yi alıkoyan ve ona sistematik olarak tecavüz eden uzman çavuş Musa Orhan alkollü olması gerekçe gösterilerek serbest bırakıldı.
Pınar Gültekin’in ölüm haberini aldığımız 21 Temmuz gününden 26 Temmuza değin, yalnızca 5 gün içinde kadınlara bu saldırılar gerçekleştirildi!
Hiç bir hükümet yetkilisinin çıkıp da kadın cinayetlerine lanet okumaya ya da öldürülen kadınların adını bile ağzına almaya hakkı yok!
Çünkü;
– Senelerdir sistematik kadın düşmanlığıyla, kadınların sokaklarda rahatça yürüyemediği bir ülkeyi siz inşa ettiniz!
– Kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı kanuna saldıran sizlersiniz!
– Küçücük çocukları tecavüzcüleriyle evlendirmek için yasa çıkarmaya çalışan sizlersiniz!
– Şiddet gören kadınları evlerine, ölüme gönderen polisleri ve yargıyı aklayan sizlersiniz
– Kadınlar Öldürülmesin, Çocuklar istismara uğramasın, teciz, tecavüz son bulsun diye sokağa çıkan kadınları coplayan da sizlersiniz!
Dünyanın her yerinde, kadınlara yapılan saldırılara karşı direnecek olanlar ise yine biz kadınlarız. Ne copla ne biber gazıyla ne de gözaltılarla kadın mücadelesini yenebileceklerini düşünenlerin ise ellerinde günden günde kaybettikleri bir iktidar var.
Var olan saldırılara hep birlikte göğüs germek adına, bütün kadınları mücadele etmeye çağırıyoruz.
Asla yalnız yürümek istemiyorsak, eşit ve özgür yarınlar istiyorsak, bunun için mücadele etmek zorundayız.
Eşitlik’e katıl!