Kadın da Erkek de “Yerini Bilmesin”- Derya Koca

Kadın da Erkek de “Yerini Bilmesin”- Derya Koca

#ErkeklerYeriniBilsin ve ardından #KadınlarYeriniBilsin söylemi sosyal medyada, Türkiye’de kadın sorunun toplumsal dinamiklerinin farklı boyutlarını göstermesi açısından ilginç bir deneyim oldu. #ErkeklerYeriniBilsin etiketine destek veren kesimlerin niteliği ve hemen peşine gelen #KadınlarYeriniBilsin karşı atağının geliştirdiği söylem ve bu söylemin niteliği üzerine konuşulmaya değer.

#ErkeklerYerinibilsin etiketiyle yapılan ironi; geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin tersine çevrildiği bir ironiydi. Orhan Kemal’in Tersine Dünya eserine yaptığı gibi, mizahi biçimde eleştiriyordu. Ruq isimli bir kullanıcının “Kocam isterse çalışabilir” tweeti ile başladı akım.  “Eteği uzun aklı kısa”, “kır dizini otur”, “elinin hamuruyla erkek işine karışma”, “kadının yeri kocasının yanıdır” gibi gelenekçi cinsiyetçi rollere karşı çıkıyordu.  Meslek tercihinden yaşam biçimine kadınların maruz kaldığı önyargıları eleştiren içeriğiyle geniş bir kesime hitap ediyordu. Bu eleştiri zemini, liberalinden sosyal demokratına, muhafazakarlardan feministlere pek çok kesimi bir anda aynı söylem altında yan yana geldi. Liberal cenahtan söylemle cinsiyet rollerini reddetmek, dilde her şeyi çözmek vb bilindik yüzeysel yaklaşımlar da eksik olmadı.

#ErkeklerYerinibilsin söylemine karşılık olarak #KadınlarYeriniBilsin çıkışı muhafazakarlarca devreye sokuldu. Bilindik kadın düşmanı söylemleri devreye soktular. Kin kustular.  Zaten  akabinde de AKP’li KADEM yazılı bir açıklama yayınlayarak “#erkekleryerinibilsin akımı inandığımız değerleri zedeleyecek boyuta ulaşmıştır. Bu durumu kınıyor ve reddediyoruz”

AKP’nin göstermelik  islamcı kadın örgütü KADEM’in   dertleri genç kuşakların muhafazakarlıktan yana değiş özgürlükten yana yaşam tercihleriyle; bu tercihlerle kurmaya çalıştıkları tek adam rejiminin çelişkileriyle. Kadınlar giderek daha öfkeli, toplum bu konuda giderek daha da ses çıkaran bir toplum oluyor.

#ErkeklerYeriniBilsin gündemi, bu çelişkiler içinde kadınların nasıl bir mücadele izlemesi gerektiğine dair üzerine konuşmaya dair bazı noktaları görünür kıldı.

 #ErkeklerYeriniBilsin: Beş Benzemez Bir Arada

 

Muhafazakar/geleneksel cinsiyetçi kodlara karşı geliştirilen bu etikette nasıl oldu da hiçbir konuda yan yana gelemeyen siyasi unsurlar yan yana geldi. Bu söylemin popülerleşmesi, “siyasetler üstü” bir hassasiyet gibi büyük bir kabul görmesi bir sorun mu diye sorulabilir. AKP iktidarı altında kadın sorununun inanılmaz boyutlara ulaşmasını AKP’nin kadın düşmanı ideolojisinden, muhafazakar yaşam dayatmasının bir sonucu olan kadın düşmanlığının tırmanışından ibaret görmek; burjuva siyasetin bu konuda ikiyüzlüce refleks vermesini kolaylaştırıyor.

Öze, kadının ezilmesine ve sömürülesinin temelindeki esas dinamikleri yani düzeni hedef alan bir kampanyada kadınlar bu “demokrat” takımını yanlarında değil karşılarında bulacaklar. Buna şüphe yok.  

Bu söylemin burjuva cenahta yer bulmasının asıl –hatta en önemli- noktası aslında kapitalist modern yaşamın geleneksel olanı çözüp eşitsizliği yeniden kuran karakteri. Kapitalizm, kadının toplumdaki konumuna dair pek çok çelişki üretiyor.  Kapitalizm hem kadınların işgücüne katılmasından hem de ev işlerini bedava yapmasından çıkar sahibi. Tarihsel olarak kadınların artan oranlarda üniversiteye gitme, bağımsız yaşama, az çocuk yapmaya ya da yapmama gibi eğilimleri de bir diğer girdi olarak düşünülmeli.

Hal böyle olunca geleneksel kodların bir kısmı kapitalizmin hem işine geliyor hem de gelmiyor. Mesela kadınların iş gücüne katılması, emek ordusunu büyüteceğinden patronların genel çıkarlarına uygun. Ama kadınların ev işi diye tanımlanan (aslında basbayağı toplumsal işler olan çocuk bakımı, yemek, temizlik, yaşlı ve hasta bakımını) işleri bedavaya yapıyor olması işgücünün yeniden üretiminin sağlanmasının en karlı yolu. Yani kadınlar hem çalışsın hem de “evini aksatmasın”  ve buna uygun işlerde çalışsın.

Yani patronlar için yaptıkları hiçbir işi aksatmasın. #ErkeklerYeriniBilsin furyası bu işleyişe isyan eden kadınların öfkesini dile getirmesine vesile olurken “demokrat” kimselerin artık görmezden gelemedikleri kadın sorununa “oynamasına” araç oldu. Bu zatlara göre, kadın elbette mühendis olabilir, elbette gemide çalışabilir. Özgür, bağımsız ve yalnız yaşam kurabilir… Bu ilkel cinsiyetçi işleyişin  güya reddedilmesi gibi görünüyor aslında son derece steril bir burjuva liberalizm. Eşitliksizliklerin kaynağı olan üretim sürecinin dayattığı ev içi emeğin toplumsallaştırılması talepleri yükseltildiğine bakalım bu çok demokrat kimseler, kadınlara ne cevap verecek?

Aslına ne cevap verecekleri belli:

“Kreş istiyoruz!” –Kamuda bile kreş yok. İşçi maliyeti çok yüksek, çocuk parası verelim.

“Eşit işe eşit ücret istiyoruz” -Dışarda bir sürü işsiz var, beğenmezsen kapı orada.

“İş istiyoruz” -Erkekler bile işsizken şimdi ne gereği var? 

Tüm bu en temel sorunlara patronların verdiği cevapların sonucu kadınların evde kalması, çocuklara bakmak zorunda kalması. Kreşler yetersiz ve pahalı olduğundan evde dönmek, bağımsız gelirini kaybettiği için her şeyi sineye çekmek, katlanmak…

Bu gidişata en temelinden itirazı olan tek tutarlı eşitlikçiler ise sosyalistlerdir. Çünkü kadın sorunun çözülmesi için köklü bir toplumsa dönüşüm gereklidir. Çünkü kapitalist sömürü parçalanmadan, o sömürünün bir sonucu olarak doğan toplumsal cinsiyet rollerinin yok edilmesinin maddi zemini oluşturulamaz: ev içi emek süreci tasfiye edilemez. Kadınlar, başka bir yoldan eşit ve özgür olamaz.

Kreş, nitelikli koruyucu sağlık hakkı, bedava doğum kontrolü hakkı, hasta ve yaşlı bakımının toplumsallaştırılması gibi taleplerin gerçekleşmesinin patronlara, şirketlere, iktidarlara; yani düzenin egemenlerine top yekun savaşmak anlamına geldiğini kadınlar kavramalı ve eşitlikçi gibi görünen parazitleri def etmek için uyanık olmalıdır. Yoksa ne şiddet, ne yoksulluk ne eşitsizlik biter.

#ErkeklerYerinibilsin söyleminin bir damarı feminist söyleminin merkezine “kadın-erkek karşıtlığı”na dayanıyor. Toplumsal alandan beslenmeyen söylem ve eylem, kadınların ezilmesinin ve eşitsizliğinin nedenini erkekler olarak gösterdiği ölçüde yukarıda ifade etmeye çalıştığımız köklü toplumsal değişim ihtiyacını gözlerden kaçırıyor ve değişimin nasıl gerçekleşeceğine dair kocaman bir soru işareti yaratıyor.

Kadınların tüm çilesinin sebebini erkekler olarak görmek basitçe kavranan ve sahiplenilen bir ikilik yaratıp  popülerlik kazanıyor. Oysa bu yaklaşım sorunun sadece görünen kısmıyla ve onunla da kısmi ölçüde ilgileniyor. Kadına “yerini” işaret eden toplumsal cinsiyet kalıpları, erkeğe de bir “yer” kuruyor ve bu yerlere her iki cinsi de zincirlerle bağlıyor: Kadınları çifte zincirlere vurarak en dibe çekiyor.

Kadın da Erkek de Yerini Bilmesin

 

“Kadınlar duygusal ve narindir” diyenler erkeklere ağlamamayı; kadınlara evinin anası olmasını emredenler erkeklere “taşı sıkıp suyunu çıkarıp ailesine bakmayı” söylüyor. Sen iş yerinde alnının terini dök, sen gözünün nurunu evin duvarları arasında yitir, sen her ikisini birden yap…

Bu dünya hiçbir emekçi için cennet falan değil. Kadınlara yönelik cinsiyetçi düşünceler bu karşılıklı ve birbiri üzerinden belirlenmiş cinsiyet rollerinin bütününden besleniyor. Ve bu roller emekçi sınıflardan kadın ve erkekler açısından en şiddetli boyutta yaşanıyor.

Eşitsizlikler ve adaletsizlikler zinciri olan bu düzenin kadın ve erkeklere yüklediği cinsiyet rolleri belki eşit düzeyde ezilme ilişkisi yaratmıyor ancak bu roller birbirine öylesine bağlı ve öylesine patronların karları üzerine kurulu ki ikisine birden savaşmadan birini yok etmek mümkün değil. Ya birlikte kurtulacağız ya da birbirine bağlı bu zincirleri elinde tutan kadın ve erkek egemenlerin altında inlemeye devam edeceğiz.

Kadınların da erkeklerin de bu rolleri reddetmesini salt söylemle değiştiremeyiz. O söylem, önyargı ve tutuculuğu hem üreten hem de günün piyasa ihtiyaçları etrafında biraz vitrin yapıp yeniden üreten sisteme karşı temelden bir karşı çıkış örgütlemeliyiz.  

Eşitsizliğin toplumsal ve sınıfsal boyutlarıyla ele alınması; radikal bir karşı çıkış örgütlenmesi tek gerçekçi yol. Bu yol;her bir mücadele basamağı hem haklarımızı daha da genişletip eşitsizliğin şiddetini azaltma hem de bu somut mücadelenin sınıfsal zemini itibariyle emekçi-muhafazakar kesimlerde dönüşüm yaratma gücüne sahip.

Biz, kadın ve erkek sadece kendilerine dayatılan cinsiyet rollerini reddetmekle kalmasın; bu toplumsal cinsiyet rollerinin nedenlerini de kavrayarak düzene karşı mücadele etsin istiyor ve bunun için mücadele veriyoruz. 

KATEGORİLER
ETİKETLER